Avrupa’nın ortasında, Hun Türkü gelinleri ortaya çıktı

Avrupa’nın ortasında, Hun Türkü gelinleri ortaya çıktı

Yeni bir DNA çalışmasına göre Hun savaşçıları, “egzotik” kadınlarını, siyasi ittifaklar kurma umuduyla Avrupa'daki yerel ortaçağ çiftçileriyle evlenmeye gönderdiler.

Araştırma, altı Bavyera mezarlığında bulunan eski Hun gelinlere ait 1.600 yıllık uzun kafataslarıyla ilgili yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıktı. Araştırmacılar, Hun gelinlerinin Bavyera’daki yerel köylere yerleşmek ve beşinci yüzyılda stratejik evlilikler kurmak için Bavyera’nın sakin köylerine geldiğine inanıyorlar.

Gelinler kahverengi gözleri, koyu saçları ve dramatik şekilde uzun kafatasları ile yerlilerden çarpıcı biçimde farklı gözüküyorlardı. Hun geleneğine göre, kız çocuklarını “güzelleştirmek” için, kafatasları çocukluğundan beri bandaj veya tahta bloklarla sıkıştırılıyordu.

Dailymail’de yer alan habere göre araştırmacılar, keşfin, farklı grupların Orta Çağ Avrupa’sında nasıl birbirine karıştığını yeniden düşünmemiz gerektiği anlamına geldiğini söylüyor.

Uzun mesafeleri sadece erkekler katetmiyormuş

Uluslararası araştırmacılar, Alman Bavyera eyaletinde bulunan orta çağ mezar bölgelerinden günümüze ulaşan yaklaşık 40 insanın DNA’sını analiz ettiler. DNA analizlerinde, kadınların uzun kafataslarının yanı sıra, Bavyera köylerinin erkek sakinlerinin çoğundagöze çarpan sarışın ve açık tenli özellikler bulunuyordu.

Daha önce, Orta Çağ Avrupası’ndaki uzun göçlerin, savaşa giden veya keşif görevlerine girişen erkekler tarafından yapıldığı düşünülüyordu.

Kadınlar, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile kıtanın yeniden şekillendirildiği bir dönemde, şimdiki Romanya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan bölgelerini gezdiler. Hunlar da dahil olmak üzere ‘Barbar’ kabileleri, dördüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün yarattığı Avrupa’daki güç boşluğuna hızla yerleşti.

Uzun kafatasları yüksek sınıfı temsil ediyor

İncelenen dokuz kadının kafatasları, estetik nedenlerle bandajlanma veya ahşap tahta bloklar kullanılarak bebeklikten itibaren sıkıştırılmıştı.

Araştırmacılar, kadınların uzamış kafataslarının, yüksek sınıfa ait bireyler olabileceğini düşündüklerini söylüyor. Almanya’daki Mainz Üniversitesi’nde bir genetikçi olan Profesör Joachim Burger, “Bu kadınlar yerel kadınlardan son derece farklı görünüyorlar, ve çok egzotik” diyor. Bulgular, 5. ve 6. yüzyıllarda altı Bavyera mezarlığında gömülü 36 iskeletin analizine dayanıyor.

Ekip, bölgede asırlarca Roma varlığının işaretlerini bulmayı bekliyordu – Akdeniz’den gelen askerler yerel nüfusa genetik izler bırakıyorlardı. Profesör Burger, bunun yerine, -günümüz İskandinavyaları gibi- sarışın ya da açık tenli kuzey Avrupalılara benzerliklere ulaştı. İstisna ise deforme kafatasları olan bir gruba aitti.

Profesör Burger, uzun kafataslarını “Dünya çapında çeşitli kültürlerden bilinen yapay olarak uzatılmış kafatasları, bir çocuğun kafasını sarmak için gereken zaman ve çaba nedeniyle, bir güzellik biçimi veya yüksek statü olarak düşünülebilir.” diyor.

Uygulama, genellikle, 5. yüzyılda Doğu’dan Avrupa’ya doğru sürüklenen Hunlarla ilişkilendirilirken, Bavyera’da bulunan kadınların genetik yapısı, Asya soylarını ortaya çıkardı. Bu da, araştırmacılara göre,
ya Güneydoğu Avrupa'da yaşayan insanlar tarafından baş bağının kabul edildiğini ya da orada bağımsız olarak ortaya çıktığını gösteriyor. .

Leipzig’deki Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Profesör Jean-Jacques Hublin, “Bu oldukça ilginç sonuçlarla yapılan bir çalışma” diyor: “Genellikle büyük mesafe katetmek daha çok keşif, askerlik ve politik nedenleriyle erkeklerde, kısa menzilli hareketler ise kadınlarda daha yaygındır (eşlerin ailesine taşınan gelinler).

Kadınların – erkeklerin olmadığı halde – bu kadar uzun bir mesafe katetmesinin nedeni açık olmasa da, araştırmanın yazarları, Avrupa çapında uzak ülkeler arasında stratejik ittifaklar oluşturduklarını iddia ediyorlar.

Araştırmacılara göre yabancı kökenlerine rağmen kadınlar Bavyera toplumuna entegre oldular. Yerlilerle aynı kıyafetleri giyiyorlardı ve aynı şekilde gömülmüşlerdi.

Profesör Burger, kadınların yerel nüfusla iç içe olup olmadığını görmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.