Öncesi ve sonrasıyla Karabağ Savaşı

Öncesi ve sonrasıyla Karabağ Savaşı

60 yılı aşkın bir süre boyunca Azerbaycan’a bağlı olarak özerkliğini koruyan Dağlık Karabağ, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çöküşe geçtiği 1980’li yılların sonları itibariyle sıcak bir mesele haline geldi. İki ülke arasında, daha sonralarda savaşa dönüşecek olan gerginliğin temelleri, Azerbaycan’ın kuzeybatısındaki Çardaklı kasabasında yaşayan Ermenilerin Ekim 1987'de, Bakü yönetiminin altında olmayı reddetmeleriyle birlikte atıldı.

 Azerbaycan Ermenistan sırınıda yaşanan ve 12 Azeri askerinin şehit olduğu çatışmalar Dağlık Karabağ sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Hukuken Azerbaycan'a ait olan topraklar fiilen Ermenistan işgali altında. Rusya'nın desteğini arkasına alan Erivan, tüm uluslararası kararları yok sayarak işgali sonlandırmıyor. Peki Dağlık Karabağ sorunu nedir? Azerbaycan ve Ermenistan sırında yaşanan çatışmalarda 12 Azeri askeri şehit oldu. Bakü yönetimi 100'den fazla Ermenistan askerinin öldürüldüğünü ve stratejik nokların ele geçirildiğini duyurdu. Çatışmalar, Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Hukuken Azerbaycan'a ait olun Dağlık Karabağ bölgesi, uluslararası kararlara rağmen fiilen Ermenistan işgali altında... Sorunun neden olduğu insanlık trajedisi ise hala canlı... Peki nedir Dağlık Karabağ sorunu? 

28 YILDIR SÜREN TRAJEDİ

Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içinde bulunan, ancak fiilen Ermenistan tarafından işgal edilmiş olan bir bölge. Burada yaşayan Azerbaycanlıların tamamı ya öldürülerek, ya da göçe zorlandı. Bu insanlık trajedisine 20 yıldır çare bulunamıyor.
Sovyetler Birliği'nin dağılma süreci devam ederken Ermenistan ile Azerbaycan arasında patlak veren Dağlık Karabağ sorunu, 28 yıldır bir çözüme kavuşamamış bulunuyor. Bu yüzden de, evlerini, köylerini terk etmek zorunda kalmış olan binlerce insan, 28 yıldır çok zor koşullar içinde mülteci hayatı yaşıyor.
DAĞLIK KARABAĞ SORUNU NASIL BAŞLADI

Dağlık Karabağ sorununun başlangıç tarihi 1988. 1748-1805 yılları arasında, burada Penah Ali Han tarafından kurulan Karabağ Hanlığı hüküm sürmekteydi. 1805’te, Ruslar Karabağ Hanlığını kontrol altına aldılar ve 1813’te de, Gülistan Anlaşması'yla ilhak ettiler. 1822 yılında Karabağ Hanlığı ortadan kaldırıldı. 1783’te Knez Potyomkin, Çariçe II. Katerina’ya yazdığı mektupta: “Fırsat bulunca Karabağ’ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermekten ve böylece Asya’da bir Hristiyan devlet kurmaktan" bahsetmekteydi.
19. yüzyılda, bölgeye Anadolu’dan ve İran’dan Ermeni göçleri yaşandı. Dönemin Rus tarihçilerine göre, bu süreç boyunca, en az 1.000.000 Ermeni Kafkasya’ya göç ettirilmişti. 1832 yılı resmi nüfus sayımında Karabağ bölgesinin %64.4’ü Müslüman %34.8’i Ermeni olarak kayda geçmiştir. Çarlık Rusyasının diplomatı Griboyedov Ermeniler için çalışıyor ve “talihsiz Ermeni kardeşlerimin yoluna başımı koymaya her an hazırım” diyordu.
NÜFUS POLİTİKASIYLA İŞGAL

Yine de, Dağlık Karabağ hep Azerbaycan sınırları içinde kalmaya devam etti. 1918 yılında kurulan ilk Azerbaycan Cumhuriyeti’nin içinde de Dağlık Karabağ varlığını sürdürdü. Sovyet dönemi öncesinde Ermeniler Dağlık Karabağ’da azınlıkta iken, Sovyet döneminde de gerçekleştirdikleri sürekli göçlerle, 1988’de nüfusun yaklaşık yüzde 75’ini oluşturur hale geldiler.
1989'DAKİ KRİTİK KARAR O tarihte, Sovyetler Birliği içinde Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ’ın Ermeni çoğunluğundaki Parlamentosu, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti ile birleşme kararı aldı. Ama, 1989 yılında, Kremlin, Dağlık Karabağ’ın bu kararını geri çevirip, bölgeyi yeniden Azerbaycan’a bağladı. Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başladığı 1991 yılı sonunda, otorite boşluğunu fırsat bilen Ermeniler bu kez de Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını ilân ettiler. Bu durum, Dağlık Karabağ ve Ermenistan ile Azerbaycan arasında silahlı çatışmaların da fitilini ateşlemiş oldu.
Dağlık Karabağ, 8 Mayıs 1992’de Ermeniler tarafından işgal edildi. Burada öldürülen Azerilerin sayısı 20 000’i geçiyor. Aynı yıl, 18 Mayıs’ta, Dağlık Karabağ ile Ermenistan’ı ayıran Laçin bölgesi işgal edildi. Ermeni saldırıları 1993’te de devam etti ve Kelbajar, Agdam, Fuzuli, Jabrayil, Gubatlı ve Zangelan gibi, Dağlık Karabağı çevreleyen bölgeler de Ermenilerin eline geçti. Sonuçta, bir çok insan yaşamını yitirdi, binlerce aile yurdunu terk edip mülteci oldu, ve 1994 yılından bu yana Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’si Ermeni işgali altında bulunuyor.
Aslında Karabağ ile Dağlık Karabağ’ı birbirine karıştırmamak gerekiyor. Dağlık Karabağ, 18000 km2 yüzölçümüne sahip Karabağ’ın içinde yer alan 4392 km2’lik bir bölge. Halen işgal altında bulunan Azerbaycan toprakları, Dağlık Karabağ ile çevresindeki diğer arazileri kapsıyor.
1 MİLYON GÖÇMEN Halen, 9 milyon nüfuslu Azerbaycan’da 1 milyondan fazla göçmen yaşıyor. Yani ülkedeki her 9 kişiden 1’i mülteci konumunda. Azerbaycan’da mültecilere “kaçkın” diyorlar. Ülkedeki kaçkınların sayısı toplam nüfusun yüzde 13’üne denk geliyor. İçlerinde, yaşlananlar, sakat olanlar, kimsesizler ve işsizler var. Göçmen olarak doğan çocukların sayısı da sürekli artıyor. Göçmenlerin üçte biri Bakû ve Sumgayıt şehirlerinde yoğunlaşmış durumda.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaş, 1994 yılında, Rusların arabuluculuğu ile imzalanan ateşkesle durduruldu. Ardından, “Minsk Grubu” gözetiminde görüşmelere başlandı ve iki tarafı da memnun edecek çözümler arandı. 
30 BİN KİŞİ ÖLDÜ Dağlık Karabağ’da artık hiç Azerbaycanlı yaşamıyor. Savaşın neden olduğu toplam ölü sayısı 30 bin. Sadece, Ermenilerin 1992 yılında yaptığı Hocalı katliamında 613 kişi öldürülmüş, 487 kişi de sakat bırakılmış. Savaş nedeniyle Azerbaycan’ın uğradığı maddi zarar ise 22 milyar doları buluyor.
Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü.
Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında.
Azeriler bölgenin tarihsel olarak kendi kontrolünde olduğunu ve dolayısıyla kendilerine ait olduğunu iddia ediyor; Ermeniler ise bölgede hep Ermenilerin yaşadığını ve Azeri yönetiminin gayrimeşru olduğunu savunuyor.
SAVAŞTAN SONRAKİ SÜREÇ İç mesele olarak görüldüğünden dış müdahale konusunda diğer devletler gönülsüz davrandı.
İhtilaf, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanması dolayısıyla 1992’den itibaren devletlerarası bir hale büründü.
Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında arttı.
2012’de savunma harcamaları, Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletti.
1. DÜNYA SAVAŞINI ANDIRAN GÖRÜNTÜLER AGİT Minsk Grubu eş başkanlarına göre 2005 yılından bu yana nüfusta belirgin bir artış yok.
Bölgeye yerleşen etnik Ermeniler altyapıya, ekonomik faaliyetlere ve kamu hizmetlerine kısıtlı bir erişime sahip. Birçoğunun kimlik belgeleri de eksik.
Sorunun en zayıf yeri 175 kilometre uzunluğundaki temas hattı. Mayın tarlalarıyla dolu bu hat, Birinci Dünya Savaşı siperlerini andırıyor.
Temas hattına Ermeni tarafından 30 bin, Azerbaycan tarafından ise bu sayıdan biraz daha fazla asker konuşlandırılmış durumda.
MÜZAKERE SÜRECİ VE MİNSK GRUBU AGİT Minsk Grubu aracılığıyla yürütülen müzakereler zorlu geçiyor; zira liderler uzlaşıya yaklaşsa da ülkelerinde kamuoyunun isteklerini karşılayamama endişesiyle geri adım atıyor.
Dağlık Karabağ Azerileri ve Ermenileri sürece etki edemiyor. Ermenistan ve Azerbaycan kamuoyunun süreç üzerinde, bölgenin yerlilerinden daha çok etkisi var.
Minsk Grubu eş başkanlarının sözcüsü ya da medya sekreteri yok. Bu nedenle de görüşmeler medyada az yer alıyor.
Rusya, önceden Ermenistan’a yakın bir pozisyon almışken, artık Azerbaycan’a ve Ermenistan’a eşit uzaklıkta durmayı tercih ediyor. Bu strateji Ağustos 2008’de Gürcistan’la yaşanan savaşın ardından güçlendi. Stratejik öncelik Gürcistan’ın tecrit edilmesi haline dönüştü.
Dağlık Karabağ Sorunu ABD için, Orta Doğu’daki çatışmalardan daha az öneme sahip. Kongre’deki Ermeni lobisi, Hazar Denizi Havzası enerji güvenliği, ‘terörle mücadele’ ve Afganistan’a uçuşlarda Azerbaycan hava sahasını kullanabilmesi ABD için öncelikli konular.
Şu anda müzakere masasında anlaşmanın çerçevesini oluşturacak 'Temel Prensipler' belgesi bulunuyor. 14-15 sayfalık belge, 2004’te Azeri ve Ermeni dışişleri bakanlarının bir araya gelmesiyle gerçekleşen 'Prag Süreci'nin ürünü. Anafikri, Dağlık Karabağ’ın statüsü tartışmalarının birkaç yıl ertelenmesi, böylece diğer konularda ilerleme sağlanması.
2008'DEKİ MADRİD PRENSİPLERİ Minsk Grubu arabulucuları Temel Prensipler (Madrid Prensipleri) Planı’nı 19 Mart 2008’de açıkladı. İçeriğinin satırbaşları ise şu şekilde:
Ermeni güçlerinin, işgal edilmiş yedi bölgeden çekilmesi. 
Kelbecer ve Laçin Koridoru için özel düzenlemeye gidilmesi.
10 bin kişilik uluslararası barış gücünün Dağlık Karabağ ve işgal altındaki bölgelere, özellikle de Kelbecer civarına yerleştirilmesi.

Dağlık Karabağ’a geçici uluslararası statü verilmesi. Böylece bazı seçilmiş kişilerin yetkilerinin arttırılması, halkına ise uluslararası erişiminin sağlanması; ancak uluslararası alanda resmen tanınmaması.
Dağlık Karabağ’ın geleceğiyle ilgili halk oylaması yapılması.
Azerbaycan’ın olası anlaşmadan beklentisi, işgal altındaki toprakların geri verilmesi.
Ermenistan’ın olası anlaşmadan beklentisi Karabağ Ermenilerine güvenlik garantisi verilmesi ve bağımsızlık oylaması yapılması.
Anlaşmanın Azerbaycan için kaygı verici tarafı, ‘bağımsızlık’ seçeneğinin referanduma götürülmesi.
Anlaşmanın Ermenistan için kaygı verici tarafı, Ermenistan ile Dağlık Karabağ topraklarını birbirine bağlayan Laçin Koridoru'nun korunamaması ve uluslararası güvenlik garantilerinin bölgede kendi etkisini azaltması.
TÜRKİYE ERMENİSTAN PROTOKOLÜ Ermenistan'ın Azeri topraklarını işgal etmesi, Türkiye'nin bu ülke ile ilişkilerini de etkiledi. Türkiye'nin Erivan'la diplomatik ilişkisi bulunmuyor. Ancak Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulmasına dair 2009 yılında protokol imzalandı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbantyan'ın imzaladığı protokolde Erivan'ın eşgal ettiği bazı bölgelerden çekilmesi öngörülüyordu. Ancak protokol Ermenistan Meclisi'nde onaylanmadı. Protokol'ün ayrıntıları şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti,
Aynı gün imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında tıklayınDiplomatik İlişkilerin Kurulması Protokolürehberliğinde, 
İkili ilişkilerini karşılıklı çıkarlara saygı ve güven temelinde geliştirme hedeflerini göz önünde bulundurarak,
İkili ilişkilerini iki ülkenin ortak çıkarları temelinde, siyasi, ekonomik, enerji, ulaştırma, bilimsel, teknik, kültürel ve diğer alanlarda geliştirmeye ve ilerletmeye kararlı olarak, Uluslararası ve bölgesel örgütlerde işbirliğinin, iki ülke arasında özellikle BM, AGİT, Avrupa Konseyi, Avrupa-Atlantik İşbirliği Konseyi ve KEİ kapsamında geliştirilmesine destek vererek, İki devletin, bölgede demokratik ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanması, bölgesel istikrar ve güvenin arttırılması için işbirliği yapmak yönündeki ortak amaçlarını dikkate alarak,
Bölgesel ve uluslararası uyuşmazlık ve çatışmaların uluslararası hukuk ilkeleri ve normları temelinde barışçı şekilde çözümlenmesi hususundaki taahhütlerini tekrarlayarak, Terörizm, sınır aşan örgütlü suçlar, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi bölgeye ve dünya güvenliği ve istikrarına yönelik ortak güvenlik tehditleri konusunda uluslararası toplumun eylemlerini güçlü şekilde desteklemeye hazır olduklarını yeniden vurgulayarak,
Bu Protokolün yürürlüğe girmesinden itibaren 2 ay içerisinde ortak sınırın açılması hususunda anlaşmışlardır,
Her iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları arasında düzenli siyasi istişare gerçekleştirilmesi,  İki halk arasında karşılıklı güven tesis edilmesi amacıyla, mevcut sorunların tanımlanmasına ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak, tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel incelemesini de içerecek şekilde bir diyaloğun uygulamaya konulması,
İki ülke arasında mevcut ulaştırma, iletişim, enerji altyapısı ve şebekelerinden en iyi şekilde istifade edilmesi ve bu yönde tedbirler alınması, İki ülke arasında işbirliğini güçlendirmek amacıyla ikili hukuki çerçevenin geliştirilmesi,
İlgili kurumlar arasında ilişkilerin desteklenmesi ve uzman ve öğrenci değişimini teşvik etmek yoluyla bilim ve eğitim alanlarında işbirliği yapılması ve iki tarafa ait kültürel mirasın korunması ve ortak kültürel projelerin başlatılması amacıyla harekete geçilmesi,  İki ülkenin vatandaşlarına gerekli yardımı ve korumayı sağlayabilmek için 1963 tarihli Konsolosluk İlişkilerine dair Viyana Sözleşmesi uyarınca konsolosluk alanında işbirliği tesis edilmesi,
İki ülke arasında ticaret, turizm ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla somut tedbirler alınması,
Çevre konularına ilişkin diyalog kurulması ve işbirliğinin güçlendirilmesi, hususlarında anlaşmışlardır.
Ayrıca, bu Protokol'ün 2. işlem paragrafında ifade edilen yükümlülüklerin hızlı bir şekilde uygulanmasını teminen, ayrı alt komisyonları da kapsayan Hükümetlerarası bir ikili komisyonun kurulması hususunda anlaşmışlardır.
Hükümetlerarası komisyonun ve alt komisyonlarının çalışma kurallarını hazırlamak üzere işbu protokolün yürürlüğe girmesini izleyen günden 2 ay sonra iki Dışişleri Bakanı başkanlığında bir çalışma grubu oluşturulacaktır.
Bu çalışma kuralları, işbu protokolün yürürlüğe girmesini izleyen 3 ay içerisinde Bakanlar seviyesinde onaylanacaktır.
Hükümetlerarası komisyon, anılan çalışma kurallarının kabul edilmesinin hemen ardından ilk toplantısını gerçekleştirecektir.
Alt komisyonlar bu andan itibaren en geç 1 ay içerisinde çalışmalarına başlayacak ve görevlerini tamamlayana dek ara vermeden çalışacaklardır.
Uygun olması halinde alt-komisyonlara uluslararası uzmanlar da katılacaktır