Tehlike çanları çalıyor.. Yeni sorunumuz İdlib'mi olacak?

Tehlike çanları çalıyor.. Yeni sorunumuz İdlib'mi olacak?

Ahrar’uş Şam’ın kontrolündeki Bab El Hava sınır kapısının El Nusra’nın eline geçmesi üzerine Ankara, sınır kapısını kontrollü olarak geçişlere kapattı. Konu hakkında konuşan uzmanlara göre on binlerce cihatçının yerleştiği İdlib, Türkiye için çok büyük bir sorun oluşturacak

Suriye’nin kuzeybatısında radikal İslamcı örgütlerin kontrolündeki İdlib’de Türkiye-Suudi Arabistan-BAE destekli Ahrar’uş Şam ile Nusra Cephesi’nin ana gövdesini oluşturduğu Heyet Tahrir-el Şam arasındaki çatışmalar sonrasında kentin kontrolü Nusra’nın eline geçti.

Ahrar’ın geri çekilmesiyle yaklaşık üç yıldır kontrol altında tuttuğu Bab El Hava sınır kapısı da Heyet Tahrir-el Şam’ın kontrolüne girdi.

El Nusra’nın sınır kapısını alması üzerine Ankara dün Cilvegözü/Bab El Hava sınır kapısını kontrollü olarak geçişlere kapattı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkçi, kararın ‘sınır kapısının terörist bir grubun eline geçmesi’ sonrası alındığını söyledi. El Nusra’nın kontrolüne geçen Bab El Hava sınır kapısındaki geçişleri sınırlandırdıklarını açıklayan Tüfenkçi, kararın ‘Türkiye’nin terörist saydığı bir örgütün sınırda kontrolü ele geçirmesi’ sonucu alındığını söyledi. Tüfenkçi, “Bu grubun kontrolü son bulana, en azından zayıflayana kadar sınırda sıkı kontrol yapılacak. İnsani yardım ve gıda harici bütün ürünlerin geçişi yavaşlayacak” dedi.

Başbakan Yıldırım başkanlığında önceki gün gerçekleştirilen güvenlik zirvesinde de Suriye’deki son durum masaya yatırıldı. ABD’nin İdlib’i vurma yönünde verdiği işaretlerin değerlendirildiği toplantıda, bu durumda Cilvegözü Sınır Kapısı’nın insani yardımlar dışında giriş-çıkışlara kapatılması kararlaştırılmıştı.

ABD ve Rusya saldırı hazırlığında

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Michael Ratney, çarşamba gecesi internet üzerinden yayınladığı mektubunda, “Suriye’nin kuzeyi, tarihinin en büyük trajedilerinden birine sahne oluyor... İdlib’te Nusra Cephesi’nin hakimiyet kurması halinde, ABD’nin gerekli askeri önlemlere başvurmamaları konusunda uluslararası aktörleri ikna etmesi çok zorlaşır” dedi. Ratney, “İdlib’te ortaya çıkacak ağır sonuçların sorumlusunun Heyet Tahrir el-Şam’ın lideri Ebu Muhammed el Colani ve çetesi olduğunu herkes bilmelidir” ifadelerini kullandı.

Rusya da İdlib’teki cihatçı varlığından rahatsız. Zaman zaman Suriye ordusu ile birlikte kente operasyonlar düzenleyen Rusya’nın son zamanlarda kente girmesinden bahsediliyor.

Türkiye için büyük tehdit

İdlib’e yönelik olası bir operasyon sonrasında binlerce cihatçının Hatay üzerinden Türkiye’ye kaçması bekleniyor. Uzmanlar radikal İslamcı militanların aileleriyle birlikte Türkiye’ye sığınması durumunda bu durumun büyük bir tehlike arzedeceğini söylüyor.

Suriye’nin kuzeybatısında yer alan ve nüfusu 1 milyonu aşan İdlib, şu anda tamamı Suriye hükümetine karşı savaşan silahlı cihatçı grupların elinde bulunan tek eyalet. Eyalette onlarca cihatçı örgüt faaliyet gösteriyor. Halep, Hama, Humus, Kuneytra gibi kentlerdeki cihatçılar anlaşma gereği İdlib’e taşınmıştı. Bölgede El Nusra, Ahrar’uş Şam, ÖSO, Fetih ordusu, Şam Cephesi, Feylek el Şam, Ceyş’ül Mücahidin, İzzet Ordusu, Birinci Sahil Fırkası gibi oluşumlar bulunuyor.

Bu nedenle de hem Suriye ordusu hem de Rusya’nın hava operasyonlarının hedefi oluyor. Eyaleti elinde tutan cihatçı gruplar arasında yaşanan çatışmaların hava operasyonlarının şiddetini artırmasından endişe ediliyor.

***

Nusra adını değiştirse de operasyonların hedefinde

El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra 2016’da adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirdi. Örgüt daha sonra başka cihatçı gruplarla birlikte Heyet Tahrir el-Şam adında bir çatı örgüt kurdu. Nusra Cephesi; Birleşmiş Milletler (BM), ABD, Rusya ve Türkiye’nin “terör örgütleri listesinde” yer alıyor.

Ahrar’uş Şam ve adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştiren Nusra Cephesi, 2015’te İdlib’i alan çatı örgütü Fetih Ordusu içinde birlikte yer almış ve bu eyalet farklı gruplar tarafından ortak olarak yönetilmeye başlanmıştı.
Ancak bu iki büyük grup arasındaki anlaşmazlıklar ise zaman içinde arttı ve son olarak temmuz ayında bugüne kadar yaşanan en şiddetli çatışmalar başladı. Ahrar’uş Şam Birleşmiş Milletller, ABD ve Türkiye’nin terör listesinde bulunmuyor.

***

Lübnan’dan Suriye’den dört bir taraftan İdlib’e cihatçı taşınıyor

Ortadoğu uzmanı gazeteci Yazar Hüsnü Mahalli, İdlib’teki gelişmeleri BirGün’e değerlendirdi:


İdlib meselesi Türkiye’nin başını çok ciddi şekilde ağrıtacak. Çünkü Suriye Devleti’yle El Nusra ve diğer radikal İslamcı cihatçı gruplar arasında uzlaşmaya varılan bütün bölgelerde Şam’ın açacağı güzergah üzerinden bütün cihatçıların İdlib’e taşınması öngörülüyor. Yani Suriye Devleti onlara yol açacak ve cihatçılar İdlib’e gidecek. 1-1,5 yıldır bütün bu uzlaşmalar içinde Suriye’nin her tarafından hatta Lübnan’dan İdlib’e giden cihatçı terörist taşınıyor. Ezici çoğunluğunun Nusra militanı olduğu söylenen teröristlerin Türkiye açısından ciddi bir tehlike oluşturduğu ve oluşturacağı herkes tarafından net bir şekilde görülüyor. Çünkü cihatçıların sayısı oldukça fazla. Yani minimum 30 bin, maksimum 50 bin cihatçıdan bahsediliyor. Bunların tankı, topu, füzesi, kimyasal silahı her şeyi var.

Suriye devletiyle Rusya’nın İdlib’e karşı operasyon yapacağını herkes biliyor. Dolayısıyla bu cihatçı teröristler nereye gidecek? Ya toptan ölecek ya da Türkiye’ye kaçacak. Çünkü İdlib Türkiye sınırına yaklaşık olarak 20 km. İkincisi bu cihatçıların oranını bilmiyoruz ama minimum yarısı yabancı. Yani Rusya kökenli Çeçen, Dağıstan ve Rusya sınırlarından Rusya vatandaşı olarak sınıflandırılan Orta Asya’dan ve çeşitli Arap ülkelerinden gelen Uygur Türkü olduğu söylenen radikal İslamcı cihatçılar.
Şimdi bunlar nereye gidecek? Türkiye’ye yaklaştığını düşünelim o zaman ne olacak, bunları ne yapacağız? Bunların kendi ülkelerine gönderilmesi gerekiyor, Türkiye bunu yapar mı? Zor. Çok ciddi bir sıkıntı var Türkiye açısından.

İran ve Türkiye arasında Astana’da başlayan bir süreç var Suriye ile ilgili. Bu sürecin bir alt başlığı da İdlib’deki sorunun çözülmesi. İdlib’deki sorunun çözülmesi daha çok Türkiye’yi ilgilendiren bir durum. Çünkü bunlar Türkiye’ye kaçacak veya Türkiye’de sıkıştıklarından Türkiye’ye girecekler. O zaman Türkiye ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri kapıları açacak mı bunlara. Kabul edecek mi kabul etmezse çatışacak mı? Bu yalnız Suriye, Rusya ve Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun değil, aynı zamanda Rusya ve Amerika arasındaki uzlaşmada da İdlib’deki Nusra teröristlerinin ortadan kaldırılmasıyla ilgili ciddi bir işbirliği var.

Türkiye’ye bu konuda uyarılar var Amerikalılar tarafından. İki hafta önce ABD’nin IŞİD Özel temsilcisi McGurk’ün açıklamasına da yansıdı. Türkiye’nin ne yapacağını bilemeyiz kimsede bilemez, herkes bir beklenti içerisinde ve Türkiye ne yapar sorusunu herkes soruyor.

***

Siyaset Bilimci -Yazar Doç. Dr. Barış Doster: Suriye’deki yanlışların faturası ödeniyor

Türkiye’nin Suriye meselesinde konumlanışı başından beri yanlıştır. Fırat Kalkanı Harekatı meşru bir hareket olsa da gecikmiş bir harekattı. Fırat Kalkanı Harekatı’nın iki önemli açmazı vardı. Sahada Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi yüzde 70’i radikal unsurlardan oluşan, hiçbir savaş kabiliyeti olmayan, hatta sıkıştıklarında IŞID gibi örgütlere sığınan, silahıyla birlikte onların safına geçen bir örgüt ile iş tutuldu. Türkiye’nin hiçbir ÖSO’ya hiçte ihtiyacı olmadığı halde onunla birlikte hareket etmesi önemli bir dezavantajdı. Bir diğer açmaz ise Fırat Kalkanı Harekatı’nın stratejik hedefinin, siyasi hedefinin olmamasıydı. Asker; son toplamda siyasal hedeflere yönelik olarak yapılan siyasi bir mücadele olduğu için baştan siyasi hedefin, stratejik hedefin belirlenmemesi önemli bir dezavantajdı.

Türkiye ABD’den kopamıyor

O yüzden Fırat Kalkanı’nın askeri başarısı siyasi olarak bekleneni vermedi. Şimdi Türkiye Suriye meselesinde bütün bu yanlışların faturasını ödüyor. Suriye meselesinde Rusya, İran ve Suriye rejimi inisiyatif sahibi oldukları Türkiye’de bölgesel müttefikler Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte yeni cephede Atlantik güçlerinin, NATO emperyalizminin, ABD’nin müttefiki olarak kaybedenler safında oldukları için bu karanlık tabloyla karşı karşıyadır. Türkiye’nin ikilemi tam da burada başlıyor. Moskova zirvesi ve Astana görüşmesiyle beraber Rusya ve İran’la yakınlaşmakta ancak öteki taraftan ABD emperyalizminden kopamamaktadır. Bu iki arada bir derede tutum ABD’nin hamlelerine karşı net bir şekilde tavır almasını engellemektedir. Kimi olumlu adımlar atılmasına rağmen Rusya, İran, Suriye genel anlamda bölge güçlerine tam güven vermemektedir. Gelinen noktada ABD’nin 8, Rusya’nın 4, İran’ın 1 üssü olduğu halde ABD, Türkiye’yi çok açıkça sınır güvenliği konusunda suçladığı halde Türkiye halen batı emperyalizminin bölgede ki hesaplarına karşı net bir tavır içerisinde olmaması tehdin asıl gerçek kaynağını bir türlü saptayamaması Suriye konusunda tam bir inisiyatif almasını engellemektedir.

Birgün