Düş kırıklıklarımızın yazı

Temmuz ayını da devirdik. Yazın üçte ikisi bitti demektir. Düş kırıklıklarının yazının!

Ege ve Akdeniz kıylarında tatil yapanlar “kimsenin keyfi yok, kahkaha duymaya hasret kaldık” türünden cümlelerle özetliyorlar durumu. Aynı şeyin Kuzey Ege için de doğru olduğunu söyleyebilirim. Neşeler kaçık, suratlar asık…

Belli ki, Türkiye’nin yazın tatil yapan ve seçimde değişimden yana oy kullanmış olan kesiminin aklı başka yerlerde: Ankara’da, Güneydoğu’da, Suruç’ta, Gazi Mahallesi’nde…

Kötü haberler almaktan korkuyorlar ve maalesef kötü haberler birbirini kovalıyor…

Sanki memleketin üstünde kötü bir büyü var. Ellerinden gelse, Edirne’den Hakkari’ye üstüne çarşaf örtüp kurşun döktürecekler…

***

Oysa yaza ne güzel girmişlerdi. 7 Haziran seçim sonuçları kötü büyünün bozulduğu müjdesini vermiş , Türkiye’nin daha aydınlık yarınlara yürüyebileceği umudunu yaratmıştı.

Ülkeyi 12 yıldır yöneten AKP iktidardan düşmüştü. Tüm meşruiyetini kaba sandık hesaplarına bağlayan otokratik lider sandıktan darbe yemiş, kaçak sarayında bir mahpusa indirgenmişti.

Kendisi hakkında referanduma dönüştürdüğü oylamada halkın yüzde 60’ı “hayır” demişti.

HDP’nin Kürt olmayan seçmenlerden aldığı oylarla barajı geçmiş olması, ülkenin çok canını almış önemli bir fay hattının kapanmakta olduğunu gösteriyordu.

“Muktedir”e karşı oy vermiş yüzde 60 bir araya gelerek ülkenin çok ihtiyaç duyduğu demokratik onarıma başlayabilirdi…

***

Ama öyle olmadı. Düş kırıklıkları birbirini izledi.

Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli adlı siyaset mütekaidlerinin koydukları takozlarla demokratik reformcu momentum durduruldu, Erdoğan ayağa kaldırıldı.

Seçimin bir numaralı yenilmişine yeni manevra alanı yaratıldı.

O da elinde bulunan tüm araçları kullanarak kaybettiği dizginlere uzandı ve siyasal gündemi yeniden kontrol etmeye başladı.

Türklerin savaşta kazandıklarını müzakere masasında kaybettiklerine dair bir inanç vardır ya, öyle bir şey oldu: Sandıkta kazanılanlar siyasi oyunlarda eritildi. Oyla alınmış mevziler terkedildi.

Ve ülke, adım adım içinden çıkılması mümkün olmayan bir savaşın (daha doğrusu iki savaşın) eşiğine getirildi.

Bütün ülke cephe: İnsanlar her an bir kötü haber daha almanın endişesi içinde yaşıyorlar.

Durum böyleyken yazın tadını çıkartmaktan söz edilebilir mi?

Elbette edilemez ve sonuçları her yerde görülüyor…

Yazın geri kalanının kurtarılabilmesi için, demokratik onarımdan yana olanların kaybettikleri insiyatifi bir an önce yeniden ele geçirneleri gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar