Andımız ‘papağan gibi’ tekrar!

Andımız ‘papağan gibi’ tekrar!

MEB’in Andımız’a karşı Danıştay’a sunduğu temyiz dilekçesinde Öğrenci Andı’nın çağdışı olduğunu savunuldu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ( MEB ) Öğrenci Andı’nı mahkeme kararıyla tarihe gömmek için Danıştay’a gönderdiği temyiz dilekçesi gündeme geldi. Öğrenci Andı’nı “çağdışı ve bilimsel değil” diyerek eleştiren MEB, faşizm ve komünizm uygulamalarına benzetti. Okulların ideolojikleşmesi ve askerileşmesine Andımız’ın neden olduğunu iddia eden MEB, Danıştay’dan kararını bozmasını istedi.

Danıştay 8. Dairesi’nin kararına karşın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bu metin bu ülkede, ezanı Türkçe okumak, okutmak isteyenlerin eseridir. Danıştay’ın bu kararı iyi niyetli değil” tepkisinin ardından Öğrenci Andı’nı okullara döndürmek yerine kararı temyiz eden MEB’in skandal gerekçelerine Cumhuriyet’ten Ozan Çepni ulaştı.

‘AND İŞLEVSELLİĞİNİ YİTİRDİ’

MEB Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 11 sayfalık temyiz dilekçesinde ilk olarak davacı eğitim sendikalarının taraf olarak davayı açma ehliyetlerinin olmadığı savunuldu. Davanın reddedilmesini isteyen MEB , ardından ise esasa ilişkin iddialarını sıraladı. Andımız’ın tarihe gömülmesi için kesin karar verilmesini isteyen MEB , “Milli Kimlik, Uluslaşma ve Öğrenci Andı” başlığı altında Bozkurt Güvenç ve Süleyman Yıldız’dan alıntılar yaparak Andımız’daki Türklüğe ilişkin ibareler hakkında kimlik kavramına ilişkin açıklamalarda bulundu. Türk ulusal kimliğinin tarih sahnesine çok geç çıktığı belirtilen dilekçede, Osmanlıcılık ve Fransız İhtilali’ne de değinilerek “Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Türkiye Cumhuriyet’ini kuran kadro zaten gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır. Özellikle 30’lu yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir ülkenin milli bütünlüğünü de sağlamasıydı. Öğrenci Andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında yüzüncü yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir. Hal böyleyken 21. yüzyıl Türkiye’sinde 30’lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım olacaktır” denildi.

Dilekçede ayrıca eğitimbilim yönünden de Andımız’a yönelik değerlendirmelerde bulunan MEB, 1910’dan itibaren davranışçı modelin benimsendiğini, bu modelin 70’li yıllardan itibaren terk edildiğini ve bu süreci “Bir şeyin tekrar ettirilerek dikte edilmesi, empoze edilmesi, bir anlamda ‘kafasına vura vura belletilmesi” olarak tasvir etti. 2000’li yıllardan itibaren kabul gören eğitimbilim anlayışının bilişsel olduğunu Türk Milli Eğitim Sistemi’nin 2005 yılından itibaren ‘yapılandırmacı’ yaklaşımı benimsediğini belirtti.

MEB dilekçesinde de bu konuda “ Andımız gibi uygulamalar, 1900’lü yılların ilk yarısında yaygın olarak kullanılan uygulamalardır. Gerek faşizm gerekse komünizm bu ve benzeri uygulamaları sıkça kullanmıştır. Askeri ağırlıklı rejimler bu tür uygulamaları temel almıştır. Bunun bir yansıması olarak da okullarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu aynı zamanda okulların ideolojikleşmesi ve askerileşmesi anlamına gelmektedir. Oysa günümüzde bu yaklaşım terk edilmiştir. Okullarımızda aleni hiçbir ideoloji savunulmamaktadır, askeri bir disiplin uygulaması da bulunmamaktadır” denildi.

‘PAPAĞAN GİBİ’

Yeni kuşağın kendilerine empoze edilmeye çalışılan düşünce ve özelliklerden hoşlanmadığını belirten MEB , günümüz eğitimbilimi anlayışına göre Andımız hakkında, “Öğrencilerin her gün ‘papağan gibi’ tekrarlayacakları sözler yerine, konuşup tartışarak ve yaşayarak edinecekleri özellikler günümüz eğitiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Her sabah öğrencilerin sıraya sokulup tekrarlatılarak bir takım değerlerin kazandırılmaya çalışılması hem Türk Milli Eğitimi’nin benimsediği eğitim anlayışına hem de dünyada genel kabul gören eğitimbilim anlayışına uygun değildir” değerlendirmesi yaptı. Bununla da yetinmeyen MEB, Öğrenci Andı’nı okuyan kuşakları üstü kapalı olarak eleştirerek “Andımızı 1933 yılından itibaren söyleyen kuşakların And’daki ifadelere ne denli uygun yurttaşlar olarak geliştikleri, etkisini anlamak açısından konu bir bütüncül yaklaşımla değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.

‘YANLIŞ ANLAŞILMALAR’

MEB , Öğrenci Andı’nın kaldırılma gerekçesine ilişkin olarak ise dilekçesinde, “Yapılan değişiklikle toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde Andımız’da yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Sadece Andımız’ın kaldırılması bunlara aykırılık teşkil etmemektedir” denildi. Son yapılan bütüncül müfredat değişimiyle öğretim programlarından Atatürk’e ilişkin bölümleri daraltan MEB , “Eğitimin her tür ve kademesinde Atatürk milliyetçiliği ve Cumhuriyetin temel nitelikleri pekiştirilmektedir. Toplumsal dönüşümler sürecinde bu tür düzenlemeler yapılması Atatürk İlke ve İnkılapları ile de bağdaşmaktadır. Zamanın getirdiği dünya gerçekleri bu değişimi zorunlu kılmıştır. Nitekim Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından 1933 yılına kadar okullarımızda Andımız okunmamıştır” ifadeleri de dikkat çekti.