Eğitim-İş: Atatürk'ü anlatmaya devam edeceğiz

Eğitim-İş: Atatürk'ü anlatmaya devam edeceğiz

2017-2018 eğitim-öğretim yılı çözüm bekleyen sorunlar ve müfredat değişikliği tartışmalarıyla 18 Eylül pazartesi günü başlayacak. Eğitim-İş İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Adem Yıldırım "Parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim mücadelemize, Atatürk'ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim çalışanlarının yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.

Eğitim-İş İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Adem Yıldırım, eğitimciler, veli ve öğrencilerin katılımıyla, İzmir İl Milli Eğitim İl Müdürlüğü önünde, 2017-2018 eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle basın açıklaması yaptı. Yıldırım, 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisinin sorunlar ve müfredat değişikliği gibi tamamen ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirilen değişiklerin gölgesinde yeni eğitim-öğretim yılına gireceklerini söyledi. Yıldırım, "Başta öğretmen yetiştirme problemleri olmak üzere, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, temel lise garabeti, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunlar maalesef bu öğretim yılında da yaşanacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredatla, çağdaş, bilimsel ve laik eğitimin son parçalarını da yok etmeye çalışmıştır. İki yıldır süren çalışmalarla meydana getirildiği söylenen müfredat için bu alandaki eğitim-bilim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin tümünün değil, yandaş sendikaların ve Bakan Yılmaz'ın ifadesiyle 100 bine yakın öğretmen ve velinin görüşü alınmıştır. Bu 100 bin öğretmen ve velinin kim olduğu sorusu da, en az müfredatın kendisi kadar karanlıktır. Çağdaş, bilimsel, laik ve ulusal eğitimin savunucusu Eğitim-İş olarak bu tepeden inmeci, gerici müfredatı yargıya taşıdık. Cumhuriyet'in değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini, bilimin ana konularını çocuklarımıza öğretmeye devam edeceğiz" dedi.

Yıldırım, Milli Eğitim Bakanlığı'nın mayıs ayında, Ortaöğretim Kurumları Haftalık Ders Çizelgelerini yayımladığını, yeni müfredatla birlikte değerlendirildiğinde bunların iktidarın siyasi amaçlarını yerine getirmeye yönelik olduğunun görüldüğünü söyledi. Haftalık çizelgelerde ortaya çıkan en göze çarpan meselenin, iktidarın tüm okulları imam hatipleştirme arzusu doğrultusundaki 'süper imam-hatiplerin' geliyor oluşu olduğunu belirten Yıldırım, "Anadolu İmam Hatip Lisesi Haftalık Ders Çizelgesinin Uygulanması İle İlgili Açıklamalar bölümünde, fen ve sosyal bilimler programı uygulayan Anadolu İmam Hatip Lisesi, Yabancı Dil Programı Uygulayan Anadolu İmam Hatip Lisesi, Spor Programı Uygulayan Anadolu İmam Hatip Lisesi, Sanat Programı Uygulayan Anadolu İmam Hatip Lisesi gibi yeni kavramlar türetilmiştir. İmam hatip liselerine kendi programlarının yanı sıra fen, sosyal bilimler, yabancı dil, sanat, spor liseleri programlarını da uygulama hakkı verilmiştir. İmam hatiplerin cazibesinin arttırılması amacıyla ortaya konan bu uygulama ile imam hatiplerin diğer okul türleri karşısında apayrı ayrıcalıklı bir konuma gelmesi hedeflenmektedir. Pek çok yönden sakıncalı olan bu haftalık ders çizelgelerinin iptali için Danıştay nezdinde sendikamızca dava açılmıştır" diye konuştu.

2017-2018 eğitim öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nda daha çok diyanet, gerici dernek, vakıf ve cemaatlerin okullardaki faaliyetlerinin görüleceğini iddia eden, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti ve Birlik Vakfı ile imzaladığı protokollere dikkat çeken Yıldırım şöyle devam etti:

"Milli Eğitim Bakanlığı'nın, modern, çağdaş ve laik eğitim karşıtı, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin ve devrim kanunlarının temel ilkelerine aykırı düşünce ve faaliyetleri ile bilinen bu tür vakıflarla işbirliğine gitmesi, ulusal ve laik eğitimin içini boşaltma çabalarının bir örneğidir. Bu protokelleri yargıya taşıdık. Yeni eğitim yılında ayrıca taşımalı eğitim devam edecek, çocuklarımız tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilecek. Bağış adı altında kayıt parası zorlaması yine ortaya çıktı. Öğretmen açağı arttı, Bakanlık ilanla ücretli öğretmen arıyor. Muhalif öğretmelere sürgün uygulaması ile karşı karşıyayız. Diyarbakır, Gaziantep, Urfa, Mardin, Tunceli illeri başta olmak üzere başlatılan sürgün dalgası, görev yaptığı yerlerde gericiliğe, haksızlığa, zulme dimdik duran 5 arkadaşımıza da vurmuştur. Bu sürgün uygulamasına gerekçe olarak ise 10 Ekim 2015'te Ankara Garı Katliamı'nın ardından öğretmenlerimizin iş bırakma eylemi yapması gösterilmişti."

Açıklamasına devam eden Yıldırım, "Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir. Biz Atatürk'ün öğretmenleri olarak tüm maddi ve manevi sorunlarımızı öğrencilerimize yansıtmadan parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim mücadelemize, Atatürk'ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim çalışanlarının yanında olmaya devam edeceğiz. Yolumuz çağdaş uygarlık yoludur, yolumuz Cumhuriyet yoludur ve bu yoldan asla dönmeyiz" dedi.