Büyük devlet olmak!

Geçiniz efendim, geçiniz! “Büyük” demekle büyük olunmuyor. Hele hele “Büyük devlet” olmak hiç de kolay değil. Devleti büyük yapan; onu yönetenlerin, bilgisi, birikimi, deneyimi, temsiliyeti ve tabi ki gücü, kararlılığı ile iradesidir. “Sabrımızı denemeye kalkmasınlar! Gücümüzü sınamasınlar!” demekle büyük olunmuyor!

Doğrudur; Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir! Ama devleti yönetenlerin cüssesi bu büyüklüğü taşıyabiliyor ise o büyüklük bir anlam taşır!

***

Şu hale bakın; IŞİD adlı, bir grup çapulcu terörist, Musul Konsolosluğumuzu basıyor ve Başkonsolosumuz dahil 49 vatandaşımızı rehin alıyor! Ve aylardır o insanları esir olarak tutuyor elinde…

Peki ne yapıyor bizim “Büyük” devletimiz? Daha doğrusu devleti yönetenlerimiz?

Önce, o insanlarımızla ilgili haberlere yayın yasağı getiriyor… Ardından; sabır diliyor. Verdikleri demeçlerdeki “Cek-caklar” ile ipe un seriyor. Ve devleti yönetenlerimiz, o eşkıya bozuntularına “terörist” bile diyemiyor, demiyor.

İşin en dramatik tarafı ise; devletin en tepe noktasına getirdiğimiz, “Milletin adamı – Sağlam irade”nin, Arap dünyasındaki tek müttefikimiz Katar’ın sınır dışı etme kararı aldığı Mısır’daki “İhvan” yöneticilerine Türkiye’nin kapılarını açıyor olması! Üstelik, Irak’taki İŞİD belasını defetmek adına, uluslararası bir konsorsiyum oluşturuluyor iken…

İçim acıyor, içim!

***
Öte yandan; Kuveytli diplomatlar, Başkent’in ortasında, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Akın Öztürk’ün damadı F-16 Pilotumuz, Kurmay Yarbay Hakan Karakuş’u, aracından indirip, öldüresiye dövüyor, devletimizi yönetenlerin gıkı bile çıkmıyor. Üstüne üstlük, Kuveyt Büyükelçisi “zat-ı muhterem”, Abdullah Abdulaziz Al-Duwaikh, aba altından sopa gösterip tehditler savurmaya cüret edebiliyor… Yarbay Hakan Karakuş’u döven Kuveytli Askeri Ataşe Amad Ali Almohaid için diyor ki; “Eğer mahkeme kararı olmadan, sınır dışı edildiği duyulursa, Kuveytli yatırımcılar Türkiye’den ayrılacaktır. Çünkü bu ülkeye güvenemeyecekler.”

Ve bizim koca koca devlet adamlarımızın yine sesi çıkmıyor!

Oysa diplomaside, işler öyle yürümez!

Eğer bir ülkenin diplomatlarından biri, görevli bulunduğu ülkede “kamu düzeni”ni bozan bir davranış içerisinde olursa, (Yarbay Karakuş’un dövülmesi gibi) “mahkeme kararına ihtiyaç duyulmaksızın” o ülkenin Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı’na çağrılır ve olaya karışan kişinin ülkesine gönderilmesi için uyarılır. Bu uyarı dikkate alınmazsa o kişi “İstenmeyen adam” uygulaması ile sınır dışı edilir! Diplomaside işler böyle yürür.

Peki, Kuveyt Büyükelçisi Dışişlerine çağıldı mı?

Hayır!

Bir başka uyarı… O da yok!

Neden? Çünkü, Kuveyt’ten önemli miktarda para girdisi var Türkiye’ye… Bu bakımdan pilotumuzun dövülmesinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yok! Türkçesi; Kuveyt Büyükelçisi haklı!

Peki sen nasıl büyük bir ülkesin?

Amerika’yı bir kenara bırakıyorum; kafa tuttuğumuz İsrail’e bakın! Vatandaşları için neler yaptığını hatırlayalım… En çarpıcı örnek Entebbe Baskını’dır... 3 Temmuz 1976 günü, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı militanlar, Tel-Aviv – Paris seferini yapan Air France uçağını kaçırıp, Uganda’nın Entebbe Havaalanı’na indirdiler. İsrail, ertesi gün, beklenmedik bir askeri operasyon ile sabaha karşı Tel –Aviv’den kalkıp Entebbe’ye gitti ve 1 saat içinde tüm militanları ölü olarak ele geçirdi. (Operasyonda, sadece 3 rehine hayatını kaybetti)

Sonuç olarak demem o ki; yazının girişinde de belirttiğim gibi; “mangalda kül bırakmadan” atmakla, büyük devlet olunmuyor. Büyük devlet olmak lafla değil, güç, kararlılık ve eylemle olur! Bu nedenledir ki; içim acıyor içim!












Önceki ve Sonraki Yazılar