Ekmekle çok oynandı

Adana’da ekmeklere GDO’lu soya katıldığı ile ilgili haberler herkesi tedirgin etti. Diğer yandan endüstriyel tarım sistemi ile yani tarım ilaçları ve kimyasal gübre ile üretilen buğdayların zehirli kalıntılar içermesi çok büyük bir olasılıktır. Ancak bu konuda yeterli izleme yapılmamaktadır. “Ekmekte ağartıcı madde ve pestisit kalıntısı var mı?” adlı yazısında Bülent Şık İngiltere’de yapılan bir araştırmada ekmeklerin üçte ikisinde zehir kalıntısına rastlandığını yazıyor. (https://m.bianet.org/bianet/saglik/184659-ekmekte-pestisit-ve-agartici-madde-kalintisi-var-mi) Ülkemizde ise bu konuda ciddi bir izleme, araştırma yapılmadığı biliniyor. Bülent Şık glifosat, glifosinate, chlormequat, malathion, 2,4-D gibi birçok kanser yapıcı veya bebeklerin sinir sisteminin gelişimini olumsuz etkileyen tarım ilacının (zehir) belirli düzeyleri aşmamak üzere (buna maksimum kalıntı limiti deniyor) ekmekte bulunabileceğinin kabul edildiğini yazısında belirtiyor. Üstelik bu limitler son yıllarda arttırılmış. Agro ekolojik bir tarım sistemine geçerek bu kimyasalların buğday üretiminde hiç kullanılmaması gerektiği açıktır. Burada hemen itirazları duyar gibiyim. Denilecektir ki “buğday verimi düşer, bu zehirlerin birazına katlanalım”. Kabul etmek gerekir ki yeşil devrim denilen daha yüksek verimli çeşitlerle birlikte tarım kimyasallarının kullanımı buğdayda verim artışına yol açarak Türkiye’de 1950’lerde bile görülmüş olan açlığı önlemiştir. Ancak daha yüksek verimler agro ekolojik tarım sistemi ile de sağlanabilirdi. Bu zehirlere katlanmak zorunda değildik. Yeşil devrimin çok olumsuz sonuçları olmuştur. Olay sadece tarım kimyasalları kullanımı da değildir. Dr. William Davis’in “Buğday Göbeği” (Pegasusu Yayınları) adlı kitabında konu birçok açıdan incelenmiştir. Yeşil devrim ile yapılan ıslah çalışmalarında buğdayın glüten yapısındaki değişiklerden ve bunun insan sağlığına olan olumsuz etkilerinden söz edilmektedir.

Türkiye’de bir grup hekim takipçilerine hiç ekmek yememeyi önermektedir. Bunun tam karşısındaki uç ise hiçbir eleştiriyi dikkate almayarak ıslah edilmiş buğday çeşitlerinin endüstriyel tarım sistemi içinde üretilmesini ve bunlardan elde edilmiş undan endüstriyel mayalarla üretilmiş ekmekleri salık vermektedirler. Bu iki uç arasında yerel buğday çeşitlerinin ve bunları temel alan katılımcı ıslah çalışmaları ile elde edilecek besin değeri bozulmamış yeni çeşitlerin agro ekolojik tarım sistemi ile üretilmesi ve bunların unlarından ekşi mayayla üretilmiş ekmeklere dayanan bir sistem olabilecektir. Bizi kanser yapacak yüksek verim yerine daha düşük bir verimi kabul etmek bile daha iyidir. Yani yeni bir buğday ve ekmek üretim sistemi mümkündür. Bu sistem görülmek istenilmiyor. Zehirli ve ağartılmış unlardan elde edilen beyaz ekmekler çokça yenilmekte ve bu çalışanlarda bile obezite ve diğer hastalıklara yol açmaktadır. Çevreye verilen zararlar da ayrıca değerlendirilmelidir. Çözüm ya hiç ekmek yememek veya var olan sistemi olduğu gibi kabul etmek değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar