CHP'li Böke: Vallahi ekonomi yönetilmiyor

CHP'li Böke: Vallahi ekonomi yönetilmiyor

CHP Parti Meclisi üyesi ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, CHP Grubu adına ekonomiye dair verdikleri Grup Önerisi ile ilgili yaptığı konuşmada iktidara sert eleştirilerde bulundu. Ekonomik tabloyu verilerle konuşmak gerektiğini belirten CHP'li Böke 'Saraylar büyüdüğü zaman, halk büyümüyor' dedi.

CHP'li Böke, Meclis Kürsüsü'nden ekonomideki sıkıntıları, çözüm önerilerini ve nasıl bir mücadele yöntemi izleyeceklerini şöyle anlattı:

''Saraylar büyüdüğü zaman, halk büyümüyor. Verilerle konuşalım. Şu an da Türkiye de en zengin yüzde 20'lik kesim ile en yoksul yüzde 20'lik kesimin geliri arasında 7 kat fark var. En zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasında 14 katı geçmiş bir fark var ve bu fark günden güne açılıyor.

Siz kurumları çökerttiğiniz sürece, sarayları büyültmek için yüzlerce milyon harcadığınız sürece olan halka oluyor ve halka olanı burada dile getirmek her birimizin yükümlülüğü. Onun için bir kez daha söylüyorum; 1100 odalı saraya milyon liralar harcanmışsa o milyon liralar ile çok daha rahat hayat yaşayacak 80 milyon adına, bu sıkıntıyı dile getirmek bizim en temel görevimizdir.

Bugün Türkiye de servet dağılımına baktığımız zaman en zengin yüzde 1'lik kesim, yüzde 50'nin üzerinde serveti elinde tutuyor. Yani bir avuç insan bütün kaynakları kendi eline almış. Ama 80 milyon, bu kaynaklara erişmekte zorlanıyor. Bakın bu aylar da vergi dilimleri sebebi ile insanların nasıl zorlandığını görüyoruz. Bu zorlukları aşmak için ekonomiyi gerçekçi bir biçimde konuşmamız gerekiyor, partizanca değil. Ama sorunları rakamlarla tespit eden, sıkıntıyı dile getiren ve çare üreten bir siyasete ihtiyacımız var. Çare belli, demokrasi yoksa olmaz, kurumlar yoksa olmaz, hukuk yoksa olmaz.

Anlatacak çok sorun var ama zaman dar, doğrusu aynı cümleyi Türkiye Ekonomisi içinde sarf etmek mümkün. Uzun süredir Türkiye de kalkınmadan, istihdamdan, gerçek bir büyümeden söz etmek zaten mümkün değil. Yaklaşık 6 milyon kişi işsiz, enflasyon çift hanelerde sabitlendi, varsa yoksa Saray'ın Ekonomisi, varsa yoksa Saray'ın Siyaseti.

Ekonominin gümbür gümbür çöktüğünü, büyük bir yoksulluğun, umutsuzluğun ve istikrarsızlığın var olduğunu her hatırlattığımızda, iktidardan hep aynı hikayeyi duyduk. O da şuydu, 'Merak etmeyin, bütçe sağlam, mali disiplinden hiç vazgeçmiyoruz' deniliyordu. Şimdi o mali disiplininde var olan son kırıntıları da ortadan kaldıralacak bütün adımlar atılıyor. Üretmeye değil, birilerini beslemeye dayanan bir Saray Rant Ekonomisi var ve 'hazıra dağ dayanmaz' misali bütçe dengeleri de bozuluyor. Peki bu durum nasıl ortaya çıktı? Vallahi ekonomi yönetilmiyor.

Bugün yaşanan kara tabloda bu ekonomi politikasındaki bozukluğun ötesinde, yok edilmiş olan demokrasi, ortadan kaldırılmış olan hukuk düzeni, tek adam diktasının yarattığı keyfiyet ve bütün bunların ortaya çıkarttığı maliyetin 80 milyonun omuzuna yüklendiği bir Türkiye Ekonomisi gerçeği ortaya çıkıyor.

Şimdi yine bir kez daha Saray, kendi yarattığı bu ekonomik maliyetleri, kendi üzerine almak yerine yine 80 milyonun sırtına yüklüyor. İki önemli mesele var. Bir tanesi Saray Rejimi, demokrasiyi ve hukuğu yok ettikçe ekonomi çöküyor. İkincisi, ekonomi çökerken açıkça sınıfsal bir siyasi tercih yapılıyor ve kısıtlı kaynaklar emekçinin cebinden alınarak yandaş sermayenin cebine konuluyor.

Ortaya çıkmış olan bu yıkım sürecini maliyetif çözümlerle çözmek için gündeme bir Torba Yasa geldi. Bu Torba Yasa yine Saray'ı kurtarmak uğruna 80 milyonu yok ediyor.

1- Bir yandan Meclis'i hiçe sayan hukuksuz bir torba yasa ile ek borçlanma yetkisi talep ediliyor. 2000'lerin başında bu ülkeye mali disiplini getirmiş olan yasal düzenlemeler tamamen ortadan kaldırılıyor. 80 milyonun vergisi ile toplanmış olan Hazine'nin bütçesinden 53 milyarı aşan bir borçlanma yarattınız. Yetmedi, 37 milyar daha borç yaratmak istiyorsunuz. Bunu yaparken yine yasayı, yine Meclis'i yok sayıyorsunuz.

2- 2000'lerin başında kurumsal reformlarla Merkez Bankası bağımsızlığı verilmişti. Bugün Merkez Bankası bağımsızlığını zaten ortadan kaldırdınız. Şimdi Merkez Bankası'nın Denetim Kurulu'nu da kapatıyorsunuz. Çünkü bütün derdiniz, kuralsız, denetimsiz iş yapmak.

3- Kendi yandaşlarınıza kaynak aktarmak adına 'Varlık Fonu' denilen bir ipotek fonu kurmuştunuz. Bir 'paralel hazine' olduğunu söylemiştik. Şimdi o paralel hazine, 80 milyonun vergisi ile oluşturulmuş olan gerçek hazineye resmen el koymak için yetki istiyor. 

4- Zaten perişan olan vatandaşın cebine yeni vergiler ile bir kez daha el atıyorsunuz. Motorlu Taşıt Vergisi'nden, bakanınızın bile bilmediği oranda bir artış söylüyorsunuz. Dar ve orta gelirli memurun, işçinin vergisini artırıyorsunuz ve bunlarda yetmiyormuş gibi dar ve orta gelirli sınıfın, özgürlük peşinde olan gençlerin kullandığı internete yeni vergiler getiriyorsunuz.

5- Kurduğunuz keyfi düzeni kalıcılaştıracak nice değişklikler yapıyorsunuz. Hepimizin ortak tarihi olan Saraçoğlu Mahallesi'ni satıyorsunuz. Bu liste daha uzun. 

Ama ekonomi keyfiyet kaldırmaz. Ekonomi, kuralsızlıkla yönetilmez. Ekonomi; kurumsal yapılar çökerse, olduğu gibi çöker. Saray Rejimi, kendi varlığını sürdürmek için kendi yandaşlarının çarkını döndürmek zorunda hissediyor. Peki bu çark nasıl dönecek? Emekçinin cebine el atarak döndüreceğinizi mi düşünüyorsunuz? Tercihiniz açık, bir yandan dolaylı vergilerle gelir vergisinin orta sınıfları ilgilendiren kısmını artırıyorsunuz, öte yandan hiç utanmadan yandaş şirketlerin vergi cezalarını sıfırlıyorsunuz. Bir yandan memura yok hükmünde zam vermek için sarı sendikalarla tiyatrodasınız, öte yandan yandaş müteahhite ve danışmanlara ve o şirketlere milyonlarca lira aktarmaktan hiç utanmıyorsunuz. Açık bir siyasi tercih yapıyorsunuz. Emekçiden, emekliden, esnaftan, çiftçiden, ekmekten yana değil, kendinizi ayakta tutmak için ihtiyaç duyduğunuz yandaş sermayeden yanasınız. 

Keyfiyet ve kuralsızlıkla ekonomi yürümez. Demokrasi yoksa, istikrar gelmez. İstikrar yoksa, güven oluşmaz. Güven yoksa, kalkınma 80 milyon için olmaz. Tamda bu nedenle, özgürlük, demokrasi, laiklik mücadelesini, eşitlik ve emek mücadelesinin merkezine koymaya devam edeceğiz ve biz halkla omuz omuza mutlaka bu kurduğunuz düzeni değiştireceğiz.''