'Dolar 8.2 TL'ye yükselebilir'

'Dolar 8.2 TL'ye yükselebilir'

Hollanda Bankası rapor hazırladı.

Hollanda Bankası ABN Amro'nun gelişen piyasa ekonomistleri Nora Neuteboom ve Georgette Boele tarafından Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeler içeren bir rapor hazırlandı.

Raporda TL'deki zayıflığın henüz geçmediği ve Türkiye'den sermaye çıkışlarının devam edebileceği ifade edildi.

Raporda TL'deki değer kaybının devam edeceği ve doların 8.2 TL'yi bulabileceği paylaşılıyor. İşte o rapor:

Geçtiğimiz haftalar içerisinde Türkiye ekonomisi, tam anlamıyla büyük bir fırtınaya yakalandı. Son Cummhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan, gücünü sağlamlaştırdı ve merkez bankasının bağımsızlığını daha da zayıflattı.

Türk lirası 10 Ağustos’ta, ABD ile Türkiye arasındaki diplomatik atışmalar tırmanışa geçince, hızla düşmeye başladı. Sene başından beri Türk lirası, dolar karşısında yüzde 42, avro karşısında yüzde 41 değer kaybetti.

Bu keskin düşüşün diplomatik sebepleri olsa da, esas neden daha derinde. Ülke, on yıldır süren bir kredi patlaması deneyimledi, çoğunluğu ‘ucuz’ dolar ve avroyla uluslararası piyasalarda finanse edilen bir borç sarmalı.

IMF’nin son yaptığı açıklamasına göre, bu ucuz kredinin büyük çoğunluğu, gayrımenkul piyasası gibi, üretimle alakası olmayan yatırımlara harcanmış. Ciddi tüketim ve yatırım, düşük birikim oranlarıyla birleşince, sonuç büyük bir cari hesap açığı.

Hepsinin üstüne, Erdoğan’ın yönetimi altında, hesap kitap işleri büyük ölçüde Türk politik sisteminden çıkarıldı. Cumhurbaşkanı medyayı, bürokrasiyi ve mahkemeleri kontrol ediyor, Tüm bu gelişmelerin sonucunda da, geçtğimiz 3 yıl içerisinde, kredi puanlama kuruluşları Türkiye’nin, yapısal olarak notunu düşürüyorlar.

Son olayların ışığında, Türkiye için yaptığımız temel vaka analizini değiştirdik, ve ülkenin 2019’da bir gerilemeyle karşı karşıya geleceğini düşünüyoruz. Senaryomuz, aşağıdaki varsayımlara dayanıyor:

ABD-Türkiye ilişkilerinin daha kötüye gitmesini bekliyoruz.

Papaz Brunson konusu zaten, ABD’nin yaptırımlar uygulaması noktasına vardı. Dava, çözümden çok uzakta. ABD-Türkiye ilişkisi, ayrıca daha başka birkaç konuda da test edilecek. ABD’nin, YPG’ye destek vermesi, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın alması, ve Halkbank davası. Bir de tabii, Türkiye, İncirlik’teki ABD Hava Üssü’nü kapamakla tehdit edebilir.

Merkez Bankası’nın, faiz oranlarını dikkatlice, enflasyona göre yükseltmesini bekliyoruz.

Şimdilik, faiz oranlarını yükseltmek, hükümetin büyüme politikalarıyla uyuşmadı. Ama daha önce tahmin ettiğimiz gibi, hızla artan enflasyon bu stratejiyi durdurdu. Yine de ‘Arjantin senaryosuna’ benzer sert bir çıkış olmaz, hükümetin faiz oranlarını daha çok, enflasyonla bir çizgide ilerleteceğini düşünüyoruz.

Türkiye, IMF’nin kapısını çalmadan diğer tüm seçenekleri ziyaret edecek

Türkiye, yakın zaman içerisinde IMF’den yardım isteyecek gibi görünmüyor. Öncelikle Erdoğan, IMF’nin borca ekleyeceği şartları kabul etmez. Dahası, 2013’te Erdoğan, IMF borçlarını temizlediği için çok gururlanmıştı. Eğer Türkiye sonunda IMF’ye ihtiyaç duyarsa, bizce IMF tarafından pazarlık kapısı açık.

4. Türkiye’nin tüm finans eksiğini kapamak için, bir ülkeler konsorsiyumu oluşmasını beklemiyoruz.

Katar, Türkiye’ye 15 milyar dolar sağladı, ama sadece 3 milyar doları nakit. Rusya veya Çin’in de sermaye sıkıntısını çözmesini beklemiyoruz. Almanya’nın, Türkiye’ye finansal yardım sağlamak için farklı seçenekleri gözden geçirdiği spekülasyonu var. Bunu da pek olası görmüyoruz. Ama AB yetkililerine göre, Türkiye’nin bir çıkış kartı alabilmesi için IMF’nin de konuya dahil olması gerekir, ki bu da politik olarak zor. Almanya Türkiye’ye karşılıklı bir borç verebilir, ama şu aşamada şartlar belirsiz.

Türkiye ödeme bilançosu sorunları yaşayacak, ama hükümet dış borcunu geri ödemeyi başarabilecek.

Türkiye hükümetinin kısa dönemli finansal zorunluluklarını geri ödeyebileceğine inanıyoruz. Özel sektör –hükümet değil, (Arjantin’de de olduğu gibi)- en çok döviz borcu alan kesim. Merkez Bankası verileri gösteriyor ki, 180 milyar dolarlık kısa dönem borcun, 147 milyar doları özel sektöre ait. Bunun da en büyük kısmı, bankalara ait (81 milyar dolar).

Tüm bunların ışığında, Türk lirasının zayıflığı devam ediyor. Hatta değeri % 20 daha düşebilir, bu da USD/TRY oranının 8.2 civarında olması demek. Önümüzdeki aylarda enflasyonun tırmanmasını bekliyoruz, yıl sonunda % 2’e ulaşabilir. 2019’un sonunda ise enflasyonun % 8’e düşmesi muhtemel.

Azalan büyüme ve zayıflayan para birimiyle, belli şirketlerin borç yükümlülüklerini yerine getirmeleri zor olacak.

Şimdiye kadar Türk bankaları sağlam durdular, ama yine de onlar da durumdan etkilenecek. Ekonomik şartlar zorlaştıkça, finansal şartlar daraldıkça, ve liranın da zayıflamasıyla, yurtiçinde dövizle borç alanlar üzerindeki baskı artacak.

Bankalar liranın hızlı değer kaybından kısmen korunsa da, yabancı sermaye alıp lira borcuna çevirmeleri zorlaşacak, bu da daha az karlılıkla sonuçlanacak.

Gitgide bozulan ekonomik şartlar göz önüne alındığında, bazı bankalar ve kuruluşlar, hükümet desteği talebinde bulunabilir. Hükümetin zaten, Kredi Garanti Fonu (CGF) sebebiyle bazı koşullu borçları var.

Tahminimizce, bankaların toplam borçlarının % 13’ü CGF tarafından kapanıyor. Türkiye’nin negatif şokları yumuşak geçirmek için bir mali alanı var: Mali açık, gayrisafi milli hasılanın % 3’ü civarında ve hükümet borcu da, gayrisafi milli hasıla’nın % 30’u. Sonuç olarak genel hükümet ana açığının, 2019’da %4 artması bekleniyor ve hükümet borcu dinamiklerinin de kötüleşmesi.