Eğilmez: Veriler ekonominin ısındığını gösteriyor

Eğilmez: Veriler ekonominin ısındığını gösteriyor

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisindeki ısınma tartışmalarını ele aldı, çözümü yazdı. Eğilmez, "Ekonomi yüzde 7,4 büyüdü dendiğinde iktisatçı eğer bilmiyorsa 'ekonominin potansiyel büyüme oranı kaç' diye sorar. 'Yüzde 5' yanıtını alırsa 'bu kadar hızlı büyüme ne pahasına oldu?' diye sorar. Aslında “nelerden fedakârlık ettiniz” ya da “hangi göstergeleri bozdunuz” sorusunun kısa ifadesidir o" dedi.

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez’in kişisel blogunda yayımladığı Türkiye Ekonomisi ve Aşırı Isınma başlıklı yazısı şöyle:

OTOMOBİL MOTORU NİÇİN ISINIR VE SONUCU NE OLUR?

Otomobil motorunun çalışırken ısınması normaldir. Bunun normal kabul edilebilmesi için otomobilin motor ısı göstergesinin, araçtan araca değişiklik gösterse de, genellikle 90 dereceyi geçmemesi gerekir. Eğer gösterge 90 dereceyi geçiyorsa o zaman motorun aşırı ısındığı anlaşılır. Aşırı ısınan motor, bozulabileceği gibi araca da zarar verebilir.

(…) Öncelikle bu tür mekanik arızaların olup olmadığının gözden geçirilmesi ve bunlarda bir bozukluk varsa onların tamir edilmesi gerekir.

Bu mekanik arızaların dışında sürücünün otomobili kullanım biçiminden kaynaklanan ısınma da söz konusu olabilir. Aracı sürekli yüksek devirde kullanmak motorun aşırı ısınmasının nedeni olabilir. Aracı yüksek devirde kullanmak, sürtünmeye bağlı olarak arabada aşırı ısınmanın meydana gelmesine neden olur ve bu durum arabanın soğutma sistemini zorladığında arabada aşırı ısınma meydana gelir.

Görüldüğü üzere motorun ısınmasının nedenlerinden çoğu mekanik olsa da aralarında kullanım kaynaklı olan bir neden de vardır. Mekanik nedenler, aracın muayenesi, bakımı veya onarımı ile çözülebilir. Buna karşılık sürücüden kaynaklanan ısınmanın çözümü için sürücünün eğitilmesi gerekir. Motorun aşırı ısınması sorunu çözülemezse motor yanabilir ya da otomobilde çok ciddi hasarlar çıkabilir.

EKONOMİNİN ISINMASI NE DEMEKTİR

İktisatçılar, ekonomide kullanılan birçok deyimi, kavramı başka yerlerden, psikolojiden, tıptan, bazen uygulamada yaşanan bir gelişmeden ve daha çok da fizikten ödünç alarak ekonomiye göre değiştirip yorumlamayı severler. Mesela denge, istikrar gibi kavramlar fizikten alınmıştır. Sert veya yumuşak iniş deyimleri uçağın yere inişinden hareketle devşirilmiştir. Sağlıklı – sağlıksız, teşhis – tedavi deyimleri tıptan benzetmeyle kullanılır olmuştur.

Ekonominin ısınması deyimi de otomobil motorunun ısınmasından hareketle ekonomiye aktarılmış bir deyimdir.

Ekonomide ısınma dendiği zaman genellikle ekonominin zorlama sonucu potansiyel büyüme oranının üzerinde büyümeye başlaması anlaşılır. Tıpkı zorlanma nedeniyle ısınmış otomobil motorunu daha da zorlayarak hızı artırmakta olduğu gibi.

Isınan bir ekonomide kısa dönemde toplam talep, ekonominin uzun dönemli toplam arz kapasitesini aşar. Ekonomide enflasyon, bütçe açığı, cari açık, faizler ve dolayısıyla risk algısı yüksekse firma sahipleri talepteki bu artışın geçici olduğunu düşünür ve yeni yatırıma girmez ve imkânları varsa kapasite artırımına giderler yoksa da bu talep artışını ithalat yoluyla karşılamaya giderler. O zaman cari açık biraz daha büyür. Bu, arada bir otomobili durdurup bozuk fan nedeniyle ısınan motorun üzerine su dökmek gibidir. Talep artışı bir yandan da enflasyonu yükseltir. O zaman da Merkez Bankası talep artışının yarattığı enflasyonu durdurabilmek için faiz artırımına gidebilir. Bu da otomobili durdurup baştan aşağıya yıkayarak motorun soğumasını sağlamaya benzer. Her iki durumda da sorun geçici olarak çözümlenmiş olur. Yola devam edildiğinde bir süre sonra yeniden ısınma sorunuyla karşılaşılması kaçınılmazdır.

TÜRKİYE EKONOMİSİ AŞIRI ISINMIŞ DURUMDA MI?

Geçtiğimiz günlerde IMF, Türkiye ekonomisinin aşırı ısınma sorunuyla karşı karşıya olduğunu ve o nedenle yakın gelecekte büyüme hızının düşeceğini açıkladı.

Eldeki verilere bakarak Türkiye ekonomisinin ısınıp ısınmadığını ortaya koymaya çalışalım.

Türkiye’nin potansiyel büyüme genellikle 1923’den bu yana yıllık büyüme oranlarının ortalaması alınarak yüzde 5 olarak hesaplanıyor. Bu oranın, yüksek bütçe açığı ve/veya cari açığa dayalı büyüme oranlarının ortalaması olduğu dikkate alınır ve buna göre düzeltme yapılırsa potansiyel büyüme oranının yüzde 4 dolayında bir yerde çıkması gerekir. Bu durumda 2017’de ve 2018’in ilk çeyreğinde yüzde 7,4 oranındaki büyüme oranları potansiyel büyümenin oldukça üzerindedir. Yani ekonomi ısınmış görünmektedir.

Bu dönemde enflasyon yükselmiş, USD/TL kuru, gösterge faiz, cari açık artmış, bütçe açığı bozulma yolunda ilerlemeye başlamış ve bütün bunların sonucu olarak da CDS primi yani ekonominin riskleri yükselmiş görünüyor. İktisatçının sorması gereken ilk soru daima “ne pahasına” sorusudur. Yani ekonomi yüzde 7,4 büyüdü dendiğinde iktisatçı eğer bilmiyorsa “ekonominin potansiyel büyüme oranı kaç” diye sorar. “Yüzde 5” yanıtını alırsa “bu kadar hızlı büyüme ne pahasına oldu?” diye sorar. Aslında “nelerden fedakârlık ettiniz” ya da “hangi göstergeleri bozdunuz” sorusunun kısa ifadesidir o.

Türkiye ekonomisi uzunca bir süredir ısınma sinyalleri veriyordu zaten. Bendeniz bunu IMF’den yaklaşık 4 ay kadar önce 18 Mart 2018 günü bu blogda yayınlanan  “Türkiye Ekonomisi Isınıyor mu?” başlıklı yazımda dile getirmiş yine buradaki gibi göstergelerle ortaya koymuştum.

ÇÖZÜM NEDİR?

Çözümden önce ısınmanın nedeniyle ilgili teşhisi doğru koymamız gerekiyor. Burada yanıtlamamız gereken soru şudur: Ekonomideki ısınma, potansiyel büyüme oranının üzerinde bir büyümeyi zorlamaktan yani sürücü hatasından mı, yoksa sistemden kaynaklanan meselelerden mi doğmuş bulunuyor?

Bu sorunun yanıtı sürücü hatası ise otomobili kenara çekip motoru soğutup yola devam edebileceğiz demektir. Bir başka deyişle faiz artırımı yaparak idare edebiliriz. Daha önceki faiz artırımları bize bu fırsatı vermiş görünse de dış piyasalardaki para ve yatırım iştahının bolluğu da çok yardımcı oldu. Bugün artık dış piyasalarda para ve yatırım iştahının azaldığı bir ortamdayız. Artık arabayı kenara çekip motorun soğumasını bekleyerek meseleyi geçiştirebilecek durumda değiliz. Bugün artık arabayı muayeneye sokmak ve gerekli bakım ve onarımı yaptırmak zorundayız. Artık yeni bir müşür taktırmak, radyatör peteklerini temizletmek veya radyatörü değiştirmek, elektrik donanımını yenilemek zorundayız.

Ki bunların ekonomiye tercümesi konuşmaktan usanmış olsak da gerçek anlamdaki yapısal reformlardır.”