Şimşek: Ruble cinsinden tahvil piyasasını yokladık, 2018’de burada borçlanmayı deneyeceğiz 

Şimşek: Ruble cinsinden tahvil piyasasını yokladık, 2018’de burada borçlanmayı deneyeceğiz 

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, borçlanma bölgelerinde Türkiye'nin ciddi bir çeşitlendirme çalışmasına girdiğini belirtti ve "İlk defa Rusya’da road show yaptık. Ruble cinsinden tahvil piyasasını yokladık, ilk tepkiler olumlu, 2018’de burada borçlanmayı deneyeceğiz" dedi.

Habertürk'ten Abdurrahman Yıldırım'ın sorularını yanıtlayan Şimşek'in açıklamalarından bir kısım şöyle:

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'e (ortada) bağlı kamu kurumlarının bütçelerinin görüşülmesine başlandı. Komisyonda (soldan sağa) Hazine Müsteşar Yardımcısı Dr. Raci Kaya, Hazine Müsteşarı Osman Çelik, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş yer aldı.

2018 yılında Türkiye ihtiyacı olan 210 milyar dolar dış kaynağı temin etmede zorlanır mı?

Dış kaynak bulmada zorlanmayacağız. Bunun birkaç nedeni var. Klasik fonlama bölgemiz olan Batı ile ilişkilerimiz daha iyi. AB ile Türkiye ilişkeleri kopmayacak. Son vize krizinde de gördük ki, Türkiye-ABD ilişkileri de daha kötüye gitmeyecek. Türkiye’nin ilişkilerindeki belirsizlikleri azaltması dış kaynak bulmada bir miktar rahatlatıcı rol oynayacaktır. Türkiye’nin bugün kısa vadeli olarak belli sıkıntıları olsa da, orta ve uzun vadeli geleceğinin iyi olacağı beklentisi, insanlar ve kurumları Türkiye riskini almaya yöneltiyor.

'Hazine'nin borcu, kriz dönemlerini geçti'

İkinci nedenimiz, borçlanma bölgelerimizde ciddi bir çeşitlendirme çalışmasına girmemizdir. Ciddi fon birikimlerinin olduğu yeni ülkelere yöneliyoruz artık. İlk defa Rusya’da road show yaptık. Ruble cinsinden tahvil piyasasını yokladık, ilk tepkiler olumlu, 2018’de burada borçlanmayı deneyeceğiz. Bunun yanında Çin’in borçlanma pazarı Panga piyasasına da girme kararı aldık. Türkiye’de faaliyete geçen Çinli ICBC bankasının da aracılığıyla finansal ilişkilerimizi geliştireceğiz. Çin güçlü tasarrufların olduğu bir ülke. Japonya’ya gideceğiz ve Samurai piyasasından da kaynak bulma ihtimalimiz var. Ortadoğu da dünyada güçlü finansman kaynaklarından biri ve bizim de bu bölgeyle güçlü ilişkilerimiz var. Bu bölgeyi de daha fazla kullanmaya kararlıyız.

Yani geleneksel fon sağlayıcılarımıza ilaveten yeni fon sağlayıcı kaynakları da devreye sokacağız. Daha geniş bir tabandan dış kaynak sağlama yoluna gideceğiz. Kaldı ki, roll-over edeceğimiz dış borcun önemli bir kısmı ticari ilişki kaynaklıdır. Bu ilişki içinde bu borçların çevrilmesinde sıkıntı beklenemez. Politika belirsizliklerinin azalması, ekonominin çeşitli şoklara karşı dayanıklılığını ispat etmesi de Türkiye’nin yeni kaynak bulmasına katkı veriyor.

Bu tartışma ve soru işaretleri hep Türkiye’nin yüksek borçlu olmasından değil mi?

Aslında Türkiye yüksek borçlu bir ülke değildir. Bunun için toplam borca bakmak lazımdır. Türkiye’de tüm kesimlerin yani hanehalkı, finans sektörü, reel sektör ve kamunun toplam bocunun milli gelire oranı yüzde 144 seviyesindedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ortalaması ise yüzde 219’dur. Biz bu ortalamanın üçte ikisi civarındayız ve düşüğüz. Bir başka gösterge de faiz ödemesidir. Türkiye’nin toplam dış borç faiz ödemesinin milli gelire oranı 15 yıl önce yüzde 1.9 iken, 2017’nin üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 0.7’ye indi ve yaklaşık yarı yarıya düştü. Sorun olan özel sektörün dövizle borçlanmasıdır. Bu konuda da bir makro ihtiyati çerçeve hazırladık, onlar da bundan sonra döviz riskini daha iyi yönetecekler.

'ENFLASYONUN BİR MİKTAR BAŞ KALDIRMA RİSKİ VAR'

Merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmeleri dünyada enflasyon yaratmadı. Bir miktar parasal sıkılaştırma başladı ama bu da henüz ortada enflasyon olmadığı için piyasalar tarafından tolere edildi. Fakat bu, enflasyon kalıcı bir şekilde ortaya çıkmayacak anlamına gelmiyor. Şu ana kadar çıkmadıysa parasal genişlemeye ve işsizliğin azalmasına rağmen ücretlerin tepki vermemesindendi.
Ama petrol fiyatları artıyor, emtia fiyatları yükseliyor. Varlık fiyatlarının artışıyla da enflasyonun bir miktar başını kaldırma riski var. Hatta ücret artışlarının başlamasıyla merkez bankalarının senkronize bir parasal sıkılaştırmaya gitme ve faizleri artırma ihtiyacı artabilir. Bu ilave sıkılaştırmanın getireceği bir miktar olumsuz etkiler yaşanabilir. Maliyet artışları olabilir.