YURT ÖZEL | Arzu Çerkezoğlu Damat'ın 'reform' paketini deşifre etti!

YURT ÖZEL | Arzu Çerkezoğlu Damat'ın 'reform' paketini deşifre etti!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın önceki gün açıkladığı ekonomi paketine ilişkin açıklamalarda bulundu.

YURT ÖZEL

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın reform programı açıklaması beklenirken arkası yarın kıvamında bir çerçeve ortaya çıkmıştı. Albayrak'ın açıklamalarına göre, Bireysel emeklilik sistemi yeniden yapılandırılacak, kıdem tazminatı reformu gerçekleştirilecek. 

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise, Albayrak'ın önceki gün açıkladığı "Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019" kapsamındaki konuşmalarıyla ilgili açıklama yaptı.

YURT'a özel açıklamalarda bulunan Çerkezoğlu, damat Albayrak'ın kıdem tazminatı ve vergilerin tabana yayılması konusunda yaptığı açıklamaların asıl amacının sıkı bir maliye politakası, sıkı bir bütçe programı uygulanarak, daha fazla vergi toplanması ve halkın üzerindeki vergi yükünün daha da artırılması olduğu değerlendirmesini yaptı. Devletin, daha az harcama yapma niyetinde olduğu yorumunu yapan Çerkezoğlu, devletin sosyal harcamalardan da bütünüyle vazgeçeceği anlamına geldiği yorumunda bulundu.

Albayrak’ın açıkladığı paketin ana hatları ise şu şekildeydi:

-Kıdem Tazminatı Reformunu da hayata geçireceğiz. Tüm paydaşlarımızın katılımı ile, tıpkı çalışanlardan olduğu gibi iş verenden de yapılacak kesintiler BES ile entegre Kıdem Tazminatı Fonu’nda toplanacak. Vatandaşlarımızın kazançlarına göre kesinti oranlarının belirleneceği zorunlu bir bireysel emeklilik sistemini yani tamamlayıcı emeklilik sistemini yeniden ele alacağız.
Vergi dönüşümü

-2019 yılı içinde en önemli reformlardan biri vergi dönüşümü olacak. Bundan sonraki dönemde bütçe gelirlerini artırmak için yüksek gelir gruplarının daha adil vergilendirilmesini sağlayacak adımlar atacağız. Kurumlar vergisini düşürüp daha rekabetçi bir ortama taşıyacağız. Beyannameyi yaygınlaştırarak dolaylı vergileri azaltıp dolaysız vergileri arttırarak verginin daha da tabana yayılmasını sağlayacağız.

- Sigortacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu kurarak sektörü izlenmesi ve denetlenmesini daha yakından takip edeceğiz.

Çerkezoğlu'nun açıklamarı şu şekilde:

'SUNULAN PROGRAMDA ÇÖZÜMLER YA DA SOMUT YAKLAŞIMLAR YOK'

Dün Maliye Bakanı bir sunum gerçekleştirdi. Öncelikle şunu söyleyeyim; bu çerçeveyi ilk adımlar diye tarif ettikleri şeyi çeşitli kurumlarla, iş veren örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle birlikte konuşarak gündeme getirdikleri söylendi ama bizimle, sendikalarla bu süreçte herhangi bir bilgi paylaşımı yok. Biz de basından ve dün yapılan sunumdan öğrendik. Şimdi burada çalışma hayatına ilişkin olarak; sunulan programda şu an Türkiye'nin içine girmiş olduğu ekonomik krize dair kalıcı bir takım çözümler ya da somut yaklaşımlar yok. Daha çok dilek ve temennilerden ibaret bir çerçeve var. Çalışma yaşamına bakıldığında da iki tane temel mesele var... 

'KIDEM TAZMİNATI FONA DEVREDİLİRSE, İŞÇİLER ÇOK ÖNEMLİ BİR DAYANAĞINI KAYBEDECEK'

Birincisi bizim yıllardır aslında mücadelesini verdiğimiz kıdem tazminatı hakkının fona devredilerek ortadan kaldırılması. Üstelik de bunun zorunlu bir bireysel emeklilik sistemiyle birleştirilerek yapılacağı söylendi. Kıdem tazminatı Türkiye'de işçilerin 83 yıldır var olan çok temel bir işçi hakkıdır. 1936 yılından beri Türkiye'de işçiler kıdem tazminatı hakkına sahiptir ve kıdem tazminatı aslında bizim birikmiş emeğimizdir. Geleceğe dönük de çok önemli bir güvencemizdir. Eğer kıdem tazminatı fona devredilirse ve iş veren sorumluluğu olmaktan çıkarsa her şeyden önce işçiler çok önemli bir dayanağını kaybetmiş olacaklar. Dolayısıyla zaten ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı bu süreçte, işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir süreçte işten çıkartmalar kolaylaşacak ve işsizlikte çok ciddi bir artış olacak. 

'KIDEM TAZMİNATI KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR, SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ'

Bir diğeri de kıdem tazminatı iş veren sorumluluğudur. Eğer bir iş veren sorumluluğu olmaktan çıkartılırsa, son ücretle bağı da kopartılırsa kıdem tazminatının hem süresi hem de miktarı azalacaktır. Dolayısıyla 45 yıldır çeşitli hükümetler döneminde gündeme gelen kıdem tazminatının fona devredilmesi konusuna hep karşı çıktık ve hükümetler de bunu geri çekmek zorunda kaldı. Kıdem tazminatı bizim açımızdan kırmızı çizgidir, son kalemizdir ve fona devredilmesine karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Bunun üstelik bir de zorunlu bireysel emeklilik sigortasıyla birleştirilmesi demek de zaten son derece düşük olan ücretlere yeni bir çeşit vergi getirilmesi, yeni bir kesinti kalemi getirilmesi demektir; ki böyle bir şey kabul edilemez. Bireysel emeklilik sistemi gibi, emeklilik sistemini piyasaya açan yaklaşımlar yerine emeklilerin yaşam koşullarını iyileştirecek, emekli ücretlerine ciddi bir artış sağlayacak ve aynı zamanda da emekliliği bir hak olarak gören bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Devlet kendisi, emeklilerin yaşam koşullarını iyileştirmek yerine bugün çalışanlardan yapılacak kesintiyle bir iyileştirme vaad etmektedir ki bunun bir karşılığı olmadığı açıktır. Türkiye'de bugün fonların, ayrıca nasıl kullanıldığı da hem geçmişteki örneklerinden hem de şu an işsizlik sigortası fonunun kullanım biçiminden açıkça görülmektedir. 

'İŞÇİLERİ DEĞİL PATRONLARI KORUMAYA YÖNELİK BİR YAKLAŞIM SÖZ KONUSU'

Bugün biliyorsunuz işsizlik sigortası fonu bir iş veren fonuna dönüşmüş durumdadır. İşsizlik sigortası fonundan işsizlere yapılan ödeme son derece sınırlıyken, işsizlik sigortası fonundaki kaynaklar çeşitli biçimler altında teşviklerle iş verenlere aktarılmaktadır. Dolayısıyla biz kıdem tazminatının fona devredilmesini de bireysel emekliliğin zorunlu hale getirilmesini ve ikisinin birleştirilerek yeni bir fon sistemi kurulmasını da hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bunun anlamı şudur; işçiden, emekçiden kesip iş verenlere kaynak aktarmaktır. Kaldı ki Bakan çok açıkça, bu girişimlerle önemli bir finansman kaynağı yaratacağız demektedir. Yani sonuçta buradaki amaç; krize karşı işçilere, emekçilere halkın %99'unu değil, krizin aslında sebebi olan %1'i iş verenleri, patronları korumaya yönelik bir yaklaşım söz konusudur. Bu nedenle biz geçmişte olduğu gibi, kazanılmış haklarımızı koruyacak ve bu konuda sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bütün emek örgütleri, sendikalar, sendikalı, sendikasız bütün işçi arkadaşlarımızla birlikte...

'VERGİ YÜKÜNÜ İŞÇİYE, EMEKÇİYE YÜKLEME NİYETİNDELER'

En adaletsiz vergi sistemlerinden biri Türkiye'de. Dolayısıyla bizde zaten vergilerin çok önemli bir kısmı işçilerden, emekçilerden, tüketicilerden yani halktan alınıyor. Bu vergiyi tabana yaymaktaki kasıt; aynı zamanda kurumlar vergisini de düşüreceklerini söylediler, yani ciddi bir biçimde bütün vergi yükünü işçiye emekçiye ücretiyle geçinenlere, zaten bu yüksek enflasyon ve kriz koşullarında geçinemeyen ücretli kesime vergi yükünü daha da fazla yüklemek niyetindeler. Açıkça şu söyleniyor; sıkı bir maliye politikası, sıkı bir bütçe programı uygulayacağız... Bunun anlamı, devlet olarak biz daha fazla vergi toplayacağız, halkın üzerindeki vergi yükünü daha da artıracağız ve daha az harcama yapacağız. Yani sosyal harcamalardan bütünüyle vazgeçeceğiz anlamına geliyor. O nedenle bu programın bütününün mantığı aslında kıdem tazminatından, zorunlu bireysel emeklilik sigortasından vergi politikalarına kadar şu an Türkiye ekonomisinin içine girdiği bu kriz koşullarında, krizin bütün yükünü işçiye emekçiye halka yüklemeyi hedefleyen bir programdır.

'KRİZİN BEDELİNİN EMEKÇİLERE ÖDETİLMESİNE KARŞI OMUZ OMUZA...'

Bu krizi biz yaratmadık; krizin bedelini bizlere, emekçilere, işçilere ödetilmesine karşı, krizin bütün yıkıcı etkilerine karşı, omuz omuza mücadeleye devam diyoruz.