YURT ÖZEL | 'İşçiler çok önemli bir dayanağını kaybetmiş olacak'

YURT ÖZEL | 'İşçiler çok önemli bir dayanağını kaybetmiş olacak'

Prof. Dr. Esfender Korkmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ekonomi paketine ilişkin açıklamalarda bulundu.

YURT ÖZEL

Bakan Albayrak’ın açıkladığı yeni reform paketinden yurttaşın ekonomisi düzeltecek bir adım çıkmadı. Paketi değerlendiren ekonomistler ve sendika temsilcileri ise ‘kıdem tazminatının kaldırılması, vergilerin tabana yayılması ve BES entegrasyonu’ gibi adımların patronları beslerken, emekçiyi mağdur edeceğini söyledi

Kıdem tazminatının kaldırılacağı ve vergilerin tabana yayılacağını içeren ‘reform’ paketi ekonomistler ve sendika temsilcileri tarafından eleştirildi.

Bakan Albayrak emeklilik ve kıdem tazminatı sisteminin değişeceğini söyleyerek, “Kıdem tazminatı ve BES’in entegrasyonu sağlanacak" dedi. Bu sözleri değerlendiren İktisatçı Mustafa Sönmez, söz konusu durumun hayata geçebilecek bir proje olmadığına dikkat çekerek, “Çalışanların bu tür prim ve alacaklarının bir fonda toplanması ve bunun kaynak olarak kullanılması neredeyse 24 Ocak 1980 kararlarına kadar giden bir niyettir. Bunun çalışanlara, ciddi bir mağduriyet getireceği açık olduğu için de sendikalar buna karşı çıkmıştır” dedi. Sendikaların itirazlarına değinen Sönmez, “Burada amaçlanan çalışanların gelirleri üzerinden bir fon yaratıp, tıpkı İşsizlik Sigortası Fonu gibi kullanmak” ifadelerine yer verdi.

Açıklanan yapısal reform paketinin köklü bir ekonomik program olmadığını söyleyen Birleşik Metal-İş Örgütlenme Uzmanı Alpaslan Savaş, ise “İşçilerin, ücreti ile geçinenlerin kazançlarından yeni kaynak havuzları oluşturmaya niyetlenmişler” ifadelerine yer verdi.

“Kıdem tazminatı fonu kurulursa, bu kesintilere işveren tarafından her ay kıdem tazminatı fonu kesintisi de eklenecektir” değerlendirmesinde bulunan Prof. Dr. Esfender Korkmaz da iktidarın İşsizlik Sigortası Fonu gibi, kıdem tazminatı fonunu da Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yoluyla kullanmak istediğine dikkat çekti.

"Yapısal Dönüşüm Adımları başlılığı adı altında açıklanan önlemler muhakkak ki bazı ihtiyaçlara cevap veriyor. Ancak bu önlemlerin adı, yüksek beklentiye neden oluyor. Buna karşılık içeriği bu beklentiyi karşılamıyor. Yani ‘ismiyle müsemma' değil" diyen Korkmaz, "Yapısal Dönüşüm adımlarında finans sektörü ilk sırası ve en geniş yeri alıyor. Buna da ihtiyaç vardı. Çünkü ekonomide küçülme, gelirlerin düşmesine neden oluyor. Banka kredi riskleri artıyor" dedi. 

Korkmaz'ın açıklamaları şu şekilde:

'HALK ÖDÜYOR'

Kamu bankalarında Riskli kredilerin daha fazla olduğunu tahmin ediyorum. Zaten açıklanan pakette de, kamu bankalarının sermayesinin güçlendirilmesi için 28 milyar TL DİBS‘in kamu bankalarına verileceği söylendi. Kamu bankaları, halkın bankalarıdır. Hazine borçları da bütçeden ödeniyor. Yani halk ödüyor.

'KAMU BANKALARI NEDEN ZORA GİRDİ?'

Bunun nedeni, seçimlerde popülist krediler, KOBİ, Esnaf ve tarımı destek kredileri, Siyasi baskıyla Futbol ve konut sektörü için verilen krediler ile medya satışlarında verilen kredilerdir. Doğrusu devletin bütün bankaları özelleştirmesidir. Çünkü bankaların devlette kalması her dönemde hükümetler tarafından kullanılmıştır. Bankalara siyasi müdahale piyasayı bozucu etki yapıyor ve haksız rekabet yaratıyor. Dahası zararı hazine tarafından karşılanacağı için, siyasi kredileri hepimiz vergilerimizle finanse etmiş oluyoruz. Çalışan milyonları finanse edelim, ancak siyasi kredileri halkın finanse etmesi hem sosyal boyutlu bir haksızlıktır ; Hem de sürdürülemez bir durumdur.

Bankaların tamamı için de bazı önlemler getiriliyor. Anlaşılan aynı zamanda yüksek montanlı kredi değerlemesi için 'ulusal kredi derecelendirme kuruluşu' ve veri merkezi kurulacak. Bankalar sermayesini güçlendirmek için, bir süre temettü dağıtılmayacak ve yöneticilere nakdi prim ödemesi yapılmayacak. Bankalar prim dağıtarak vasıflı işgücü istihdam ediyorlar. Bu anlamda işlerini devletten daha iyi bilirler. Aksi halde sonunda iflas eden sermaye olacaktır. Buna rağmen devletin bankaların işletme yönetimine müdahalesi yanlıştır.

Bankaları rahatlatmak için, borç yeniden yapılandırma ve icra-iflas alanında yasal düzenleme yapılacağı açıklandı. En önemlisi de bazı sorunlu kredilerin, bankaların ve ulusal-uluslararası yatırımcıların iştiraki olan bilanço dışı fonlara devredilecek. Bu da zararın sosyalize edilmesi demektir. Bankacılık sektörü dışında kalan önlemlerden, sonradan ilgili bakanlar tarafından açıklanacağı belirtilen ve henüz nasıl olacağı belli olmayan önlemler dışında, uygulanabilir olanlar şöyledir:

Kamu bankalarına devlet iç borçlanma senetleri yoluyla 28 milyar lira aktarılacak. Kamu bankaları , hükümetin baskısıyla seçimlerde kredi dağıttılar , fizibil olmadığı halde , inşaat sektörüne , futbol kulüplerine ve medya satışlarına kredi verdiler. Zarar ettiler ve sermayeleri yetersiz kaldı. Kamu bankalarına hazineden kaynak transferi zorunlu hale gelmişti. İç ve dış Piyasalarda olumlu algı yaratılması açısından gerekli idi.

'BANKALARI RAHATLATMAK İÇİN DÜZENLEME GETİRİLECEK'

Bankaları rahatlatmak için, ‘borç yeniden yapılandırma ve icra-İflas alanında, yasal düzenleme’ getirilecek. Bu düzenleme bankaların dönmeyen kredi oranını düşürür.

Kurumlar vergisi oranını düşürülecek: bu oran halen yüzde 20’dir. Ne oranda düşürüleceği açıklanmadı. İşletmeler için olumlu çünkü hem finansman imkanlarını, hem de yatırıma ayrılabilir fonları artıracaktır.

Kıdem tazminatı fonu kurulacak: Bugünkü durumda çalışanın brüt ücretinden gelir vergisi kesiliyor. Ayrıca işçi ve işveren payı olarak; Sosyal Güvenlik primi ve işsizlik sigortası fonu için kesinti yapılıyor. Kıdem tazminatı fonu kurulursa, bu kesintilere işveren tarafından her ay kıdem tazminatı fonu kesintisi de eklenecektir . (Brüt ücretin yaklaşık yüzde 2.5’i kadar)

Fonlar hükümet tarafından genellikle devlet iç borçlanma senetlerinde değerlendiriliyor. Emekli olanlar veya işten ayrılanlar kıdem tazminatını artık işverenden değil, bu fondan alacaklar. İşveren için iyi, çünkü işçi ayrılınca işveren son brüt ücret üzerinden çalışılan her yıla karşılık 30 günlük ücret olmak üzere bu tazminatı bir defada ödüyordu. İşletmelerin nakit dengesi bozuluyordu. Kıdem tazminatı kesintisi işletmelere ilave bürokrasi yükü getirmeyecektir. Çünkü kıdem tazminatı fonu kesintisi de işletmelerin her ay verdiği SGK aylık bildirgesi içinde yer alacaktır.

'TEPKİLERE RAĞMEN BU YASA ÇIKABİLİR'

2013 yılında, Çalışma Meclisi tarafından önerilen kıdem tazminatı fonu bir süre kamu oyunda tartışıldı. İşçi sendikaları karşı çıktı. Kabul edilmedi. Bu günde sendikalar ‘Kırmızı Çizgimiz’ diyor ve bu fona karşı çıkıyorlar. Tepkilere rağmen bu yasa çıkabilir. Çünkü anlaşılan odur ki hükümet aynen işsizlik sigortası gibi bu fonu DİBS yoluyla kullanmak istiyor .

Sebze ve meyve hallerinde, üretici kooperatiflerinin payı artırılacak. Bu yolla üretici ile tüketici arasında yalnızca market ve manavlar kalmış olacak. Bu yolun piyasa ekonomisi içinde etkin bir işlerliği olmayacaktır.