En baş olmak

Cumhurbaşkanının  astığı astık, kestiği kestik ama bu asmak, kesmekte onu kesmiyor. Ülkede bunca sorun sıkıntı yaşanmasına rağmen, oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi, iki ayağını yere vurarak "illa da başkan olacağım" diye tutturmuş.

Fiilen yürütülmekte olan Başkanlık sistemini Anayasal olarak da resmileştirmek için akşam sabah Başkanlık konusu gündemde tutulmaktadır. Acaba başkan olduğu zaman, bugün kullandığı yetkiler ve yaptığı uygulamaların dışında daha ne yapabilecektir? Cumhurbaşkanın görev süresinin bitimine yaklaşık 3 yıl kalmıştır. Bu üç yıllık dönem için kendisini böyle yerden yere vurmasının ne anlamı olabilir ki? Bir daha ki dönemde, tekrar aday olma hakkı olmasına rağmen tekrar seçilebilmesinin bir garantisi var mıdır? Eğer bunca çaba sadece bu dönem içinse, zaten bu dönemde yapmak istediği her şeyi yapıyor ama onun kafasındaki konu sadece bu dönem için değil, asıl niyet, 2023 hedefine ulaşmak ve Laik Demokratik Cumhuriyeti hepten sonlandırmak ve ''Karşı Devrim'' sürecini tamamlamaktır.

Geçmişten bugüne kadar Başkanlığı savunduğunu ifade eden Erdoğan, 1993 yılında ''Başkanlık sistemi bir özentidir ve ABD Emperyalizminin biz tavsiyesidir'' diyerek Başkanlık sistemine karşı olduğunu ifade etmesine rağmen, şimdi hem de Hitler Almanya'sından örnekler vererek, ''Başkanlık sisteminin'' yararlarını ve gerekliliğini bu millete kabul ettirmeye çalışmaktadır. Kendisine ''diktatör'' denilmesine tepki göstermesine ve bu ifadeyi kullananlar hakkında dava açmasına rağmen, tüm dünyada "diktatör" diye anılan, Hitler'e özenmekten de geri kalmıyor.

Davutoğlu'nu neden azletti?  Bu ülkede benden başkasının herhangi bir yere  '' baş olmasına'' izin veremem anlayışıyla bir gecede mevcut hükumeti görevden alıp, 22 Mayıs'ta kendisine daha bağımlı ve kendi talimatları dışında iş yapmayacak ve kendi sözünden çıkmayacak ve başına buyruk işler yapmayacak yeni bir hükumet kurduracaktır. Daha önce bu sütunda yazmış idim; Hitler bir gün bir futbol maçını izlemeye gitmiş, ortada bir hakem var. Düdük çalıyor, oyun duruyor, futbolcuyu oyundan atıyor, penaltı veriyor, taç diyor, aut diyor... Hakem ne diyorsa o uygulanıyor. Bu duruma çok sinirlenen Hitler, ''Bu ülkede benden başkasının bu kadar yetki kullanmasına izin veremem'' diyerek, futbol müsabakalarını yasaklıyor ve ne kadar futbol hakemi var ise tamamını cezaevine atıyor.

Şimdi Hitler Almanya'sına özenen Erdoğan'ın da asıl niyeti bu. Kendisinde başkasına baş denilmesini hazmedemiyor. Ne demek Başbakan? Bakanların başı demek! Bakanların başı kendisi olmak istiyor. 22 Mayıs'ta öyle bir Başbakan bulacak ki, kimse Başbakanı tanımayacak. Kimse Başbakanın kim olduğu ile ilgilenmeyecek. Hemen herkes en başta kim var ise onunla ilgilenecek. Onun bilgisi olmadan kimse Obama'dan randevu isteyemeyecek, onun bilgisi olmadan kimse açılış yapamayacak. Onun bilgisi olmadan kimse muhtarlarla toplantı yapamayacak. Kimse, Avrupa birliği konusunda fikir beyan edemeyecek, kimse, Kıbrıs konusunda çözüm öneremeyecek.

Durum böyle olunca tabi ki sonu ''başkan'' kelimesiyle biten tüm kurum başkanları da şimdi doğal olarak bir tedirginlik yaşamaktadırlar. Örneğin; TBMM Başkanı, Toplu Konut İdaresi Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Genel Kurmay Başkanı, Devlet Personel Dairesi Başkanı, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, hatta Belediye Başkanlıkları da dâhil olmak üzere, sonu ''Başkan'' ile biten ne kadar kurum var ise sıra onlara da gelebilir. Bu nedenle ''Parlamenter sistemi'' savunmak ve Başkanlık sistemine karşı çıkmak sadece bize düşmez. Yukarıda bir kısmını yazdığım kurum başkanları ve çoğunluğu AKP'li olan Belediye Başkanları da başkanlıklarını kurtarmak için bu konuda bir şeyler yapmalı ve makamlarını kurtarmalıdır.





Önceki ve Sonraki Yazılar