Endüstriyel tarım sistemi açlığı yaratıyor

Endüstriyel tarıma dayalı kapitalist sistem azınlığın çoğunluk üzerinde sömürüsüne dayanıyor.
Sistem bunu gizlemek için kendisini kaçınılmaz olarak dayatıyor ve ekolojik, eşitlikçi bir gıda ve tarım sistemine geçersek insanların aç kalacağını ileri sürüyor.
Çok ilginçtir ki şu anda bir milyar dolayında insan aslında aç.
Bu sayı zaman zaman biraz artıyor veya düşüyor.
Sistem savunucuları bunu unutarak ekolojik tarımın açlık doğuracağını iddia ediyor ve ne yazık ki epeyce insanı da ikna edebiliyor.
Verimin ekolojik tarımda zorunlu olarak düşmeyeceği biliniyor.
Bunu bu yazıda bir tarafa bırakalım ve biraz gıdada kayıp ve israf üzerinde duralım.
Birleşmiş Milletler FAO örgütü (Gıda ve Tarım Örgütü) bu konuda 2014 yılında birçok uzmanın katıldığı bir rapor hazırlamıştı.
(Food Losses and Waste in the Context of Sustainable Food Systems) Bu FAO’nun web sayfasından bulunabiliyor. (http://www.fao.org/3/a-i3901e.pdf)
FAO’nun verilerine göre dünyada insan tüketimi için üretilen gıdanın miktar olarak üçte biri, kalori bazında ise dörtte biri kayıp ve israftır.
Bu 1,3 milyar ton gıda anlamına geliyor.
Milyar tondan söz ediyoruz.
Yaklaşık iki milyara yakın insanın tüketebileceği kadar gıdanın her yıl düzenli olarak yok olduğu görülmektedir.
Bu kayıp ve israfların çoğunluğu sistemiktir.
 Yani azınlığın çoğunluğu sömürmesinin sonucudur.
Endüstriyel gıda sistemi şirketlere dayalıdır.
Bu sistem mono kültürden vaz geçemiyor.
Çiftçi tek veya az sayıda ürün nedeniyle ürününü yerel olarak satıp bitiremez.
Zaten çevresindeki çoğu çiftçi aynı ürünü üretmektedir.
Mutlaka aracılar devreye girer.
Uzak bölgelere bu gıdaların taşınması kayıp ve israfı kaçınılmaz olarak doğurur.
Otellerde açık büfe gibi sistemler müşterileri tatmin etmekten çok, daha az işçi çalıştırma isteğinden doğmakta.
Süpermarketler biraz kötüleşen sebze ve meyveleri doğrudan çöpe atarlar.
Başka ne yapabilirlerdi?
Ekmek fabrikaları uzun süre dayanacak ve besleyici ekmekleri üretirlerse kapasitelerine göre daha az ekmek ürettikleri gibi daha çok emek kullanmak zorunda kalırlar.
Nedeni ise beyaz ekmek ve endüstriyel mayalar yerine yerel buğdaylardan üretilmiş yüksek randımanlı unlar ve ekşi maya kullansalardı daha az ekmeği daha çok işçi ile üretmek zorunda kalacak olmalarıdır.
Yerel çeşit buğdayların unları ve ekşi maya ile üretilen ekmekler ise daha zor bayatlar ve daha az israfa yol açar.
Şirketlerin kârları düşerdi, ama herkes için daha sağlıklı olurdu.
Her şey olabilir ama kârların düşmesine razı olmazlar.
Dünyada açların çoğunluğunun kırsal alanlarda yaşadığı biliniyor.
Toprağı olmayan, az toprağı olan veya ürünlerini çok düşük fiyatlarla satmak, girdileri pahalı almak zorunda olan köylüler açlar veya kötü besleniyorlar.
Bu sorunlar gıdada kayıp ve israfla birlikte var olmakta.
Ancak berberce çözülebilirler.
Böyle gelmiş ama böyle gitmemeli.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar