Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Entari ve terlik..

Ellili yıllarda ABD'nin Ortadoğu'da dört stratejik müttefiği vardı.

Ben Gorion yönetiminde İsrail, Şah yönetiminde İran, Menderes yönetiminde Türkiye ve Abdulazîz El-Suud yönetiminde Suudi Arabistan denilen ülke.

Araları çok iyiydi.

Fransa'nın yardımı ile İsrail atom bombasına sahip olmuştu.

Ben Gorion 'Atom bombası bizi güçlü kılmaz. Önemli olan Mısır, Irak ve Suriye ordularının dağılmasıdır' diyordu.

Şah'ın ise henüz bombası yoktu ama Şii olmasına rağmen Sünni Türkiye ve Suudi Arabistan'ın çok iyi dostu idi. ABD ve bir çok Batılı ülke 'Arap ülkelerini sıkıştırmak için Yahudi İsrail'in yanı sıra Şii Acem ülkesinin de atom bombasına kavuşması için seferber olmuştu.

Türkiye ve Suudilere 'Siz de atom bombası yapabilirsiniz' diyen yoktu.

Sonra Humeyni Devrimi oldu.

Humeyni 'İslam dinine, ahlakına ve kültürüne uygun olmadığı' gerekçesiyle nükleer çalışmaları durdurdu. Saddam'ın bu yönde çalışmalar yaptığını duyan danışmanları Humeyni'yi ikna etti. Ancak Tahran her zaman için 'Çalışmalarımız sivil amaçlıdır' diyerek Batı ile gerginlik istemiyordu. Bu amaçla 2003'te Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun denetçilerine tesisleri gezme izni verdi. Denetçilerin raporuna rağmen ikna olmayan Batılı ülkeler İsrail ve Yahudi lobilerinin provakasiyonu ile İran'a karşı kampanya başlattı.

Körfezin aptal kral, emir ve şeyhleri bu işten çok hoşlanmıştı.

Şii İran'ı sıkıştırmak için ellerine önemli bir malzeme geçmişti.

Saddam'a verdikleri milyarlarca dolar ile Humeyni'den kurtulamayan bu kral, emir ve şeyhler nükleeri bahane ederek İran'a yüklenmeye başladılar. Yahudi İsrail de onlara yardım ediyordu. ABD ve Batılı ülkeler 'fırsat bu fırsat' deyip kral, emir ve şeyhlere yüz milyarlarca dolarlık silah sattı. İran'a karşı kendilerini savunsunlar diye. Adamlar bu silahlarla da yetinmeyerek her iki cepheden İran'a saldırmaya başladı:

Etnik ve mezhepsel.

'İran hem Acem hem de Şii'. 'Şii'ler ve onların müttefiği Aleviler kafir'. Bu savaş çerçevesinde dünyadaki tüm 'Sünni' parti, örgüt, dernek, cemaat, okul, cami, gazete, televizyon, üniversite ve politikacıya yüz milyarlarca dolar dağıtıldı.

Herkes için en büyük düşman elinde yüzlerce atom bombası olan İsrail ya da emperyalist Batı ülkeleri değil Şii İran olmuştu.

'Arap Baharı' böylesi iğrenç bir oyunun bir parçası olarak ortaya çıktı.

Bölgemizi kan ve göz yaşına boğan ve Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Mısır'ı darmadağın eden bu pis oyun çağ dışı, ilkel, bağnaz ve oldum olalı ihanet içinde olan kral, emir ve şeyhler için yeni bir fırsat yaratmıştı:

Ne kadar satılmış ve hain olduklarını kanıtlamak için.

Nitekim de iyi kanıtladılar.

Hem de AKP yönetiminde Türkiye'nin desteği ile.

El ele verip Sünnileri Şii ve Alevi düşmanı yapmaya çalıştılar.

Başaramayınca IŞİD, Nusra, ÖSO ve benzeri yüzlerce örgütten meden umdular.
Bu da yetmedi dünyanın dört bir yanından on
binlerce ruh hastasını Suriye ve Irak'a taşıdılar.
Şiileri ve Alevileri yok etmek için.
Peki sonunda ne oldu?

Yüzde 60'ı Sünni olan Suriye halkı direndi. Şii İran'ın desteklediği Alevi Esad ayakta kaldı. Bu da yetmedi ABD ve Batı gidip Şii İran ile anlaştı. Şii İran hem nükleer çalışmalarını sürdürecek hem de Batı ile dost olacak.

Bu ise ekonomik anlamda çok zenginlik demek. Yani ABD ve Batı Şii İran düşmanlarını sattı. Kim ne derse desin bundan böyle bölgenin en önemli ülkesi İran. Kral, emir ve şeyhlerin parası belki bu süreci biraz geciktirebilir ama bu yolun geri dönüşü yok. ABD ve Batı bu kral, emir ve şeyhlerin aptallıklarından, ilkelliklerinden ve rezilliklerinden bıktı.

Aptal oldukları için de ABD ve Batı yine bir yolunu bulup paralarını alır.

Bir gün gelir Arap ve Müslüman halklara verdikleri zararın bedelini mutlaka ödeyecekler. Er ya da geç beyaz entarileri ve terlikleriyle Arap çöllerinde sürüneceklerdir.

Bu bayram gününde hep birlikte kocaman bir 'Amiiiin' çekelim.

Satılmış, hain ve vicdansızların olmadığı bir coğrafya dileğiyle hepinizin Bayramı'nı kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar