Süleyman Karan

Süleyman Karan

Entel üç kuruş da, münevver kaç para?

Gazeteci dediğin ‘yarı aydın’ kategorisine girer,
meslek icabı bu böyledir. Zaten aydın olsa
gazetecilik yapamaz, gündemi kaçırır, haberi atlar,
‘analiz yapayım, şu haberden bir sentez çıkarayım’
diye… Gazetelerin köşe yazarları için de genelde
durum budur, eğer ki gazeteci kökenli ise…
Bir de akademisyen, sanatçı, siyasetçiler vardır,
gazetelerin bu eksikliğini kapatmak amacıyla köşe
yazarlığı yaparlar. Bunların çoğu için de aydın
demek zordur, ama öyle diyelim.
90’lardan bu yana gazetelerde köşe yazarı
sayısı patlama yapmış durumda… Hele ki yandaş
gazetelerde, önüne gelen köşe yazarı oluyor.
O onun ahbabı, diğeri aynı tarikattan, bir
diğeri ihale kardeşi, kota geniş; elini sallasan
köşe yazarına değiyor.

Kötülük kabilesinin emir kulu

Bunları biraz meraktan, biraz bu ülkeyi çukura
sürükleyenler ne düşünüyor, öğrenmek için mecburen
takip ediyorum. Karşı cenahın ne düşündüğünü
bileceksin ki, ne yapacağına karar verebilesin. Bunların
bir bölümü, özellikle belli bir konu üzerinden
gidiyor, muhalif kesimlerin aydınlarını, siyasetçilerini,
sanatçılarını itibarsızlaştırmak için kullanıyorlar
köşelerini ve kalemlerini… İtibarsızlaştırmak önemli
ve bir adım ötesi de bu insanları şeytanlaştırmak.
Tabii bunu yapmak için de, ‘biz halktan anlarız’ gibisinden
kendilerine bir konumlandırma yapmak.
Kabaca taktiksel ve davranışsal tutumları bu… Söyleme
gelince... Hani altı gazete aynı manşetle çıkıyor
ya, köşeleri de böyle… Bu cinsin ana medyada
kaşarlanmış, her patronun tetikçisi olmuş, açık açık
“Para veren için her taklayı atarım” diyenleri de var,
ideolojik körlükle saldıranı da, ağır hakaretler eden
lümpeni de… Seç seç al… Birkaç tanesi ise ya akıllı
olduğundan ya da belli bir seviyeyi tutturduğundan,
eleştirirken öyle veriler sunuyor ki, karşı taraf için bir
özeleştiri ve kendini yeniden yapılandırma malzemesi
olabilir. Öyle bir tanesine, hiç de umulmayacak
bir mecrada rastladım. Sadece bir köşe yazısı
için diyorum bunu, çünkü bunların ne zaman ne diyeceği
belli olmaz, sonuçta hepsi emir kulu, kötülük
kabilesinin mensubu…

‘Aydın’ böyle de, ‘münevver’ ne ki!

Yazının başlığı ‘Üç kuruşluk entel nasıl olunur?’…
Sol liberal aydınları hedef tahtasına koyuyor ‘münevver’
köşe yazarı!.. Tespitlerinin çoğu biraz da abartı
katılmış olsa da doğru… Onun ağzından özetleyerek
vereyim: Mesele ne olursa olsun sorunu ‘ulus devlet’e
getirip sürekli saldırmak. Bunu özellikle sadece
kendi ülkesinin devletiyle sınırlı tutmak. Ülkenin birikmiş
tüm meselelerinin sorumlusu olarak ‘cari iktidarı
sorumlu tutmak’… Hiçbir aidiyeti kabullenmemek,
mesela ulus, din, inanç (ne hikmetse din ve inancı
ayrı iki kategori olarak yazmış, bol görünsün diye sanırım),
cinsiyet, yaş (bu arada ‘sosyal sınıf’ kategorisini
pas geçmiş)… Doğrudur sol liberal aydın
tanımlamasının, kendi milletini ve ait olduğu sosyokültürel,
etnik ve sosyo-ekonomik katmanları aşağılamakla
eşanlamlı olduğu zamanlar yaşadık. Bunların
önemli bir bölümünde, para ve patronaj sevgisi olduğu
da bir gerçek ve hâlâ pek çoğu fırsat bulsa belki
gider yandaş bir medyada ‘ilginç’ şeyler yazabilir
makul bir ücrete… Ama sadece vitrindekiler böyle…

Fil tarifi yapar gibi, çarpıt yuvarla…

Zaten buna da sol liberal aydın denmiyor, dense
dense ‘organik aydın’ olmaya çalışan para ve şöhret
meraklısı, bilgisiz, ilgisiz, sevgisiz, bir egomanyak deniyor!
İşte bu ‘ite kaka’ münevver geçinen güruhun
çarpıtması da bu… Dün nasıl hedef tahtasında ulusalcılar,
Atatürkçüler vardı ve bunların seçme birkaçını
şeytanlaştırdılarsa (ki yapıp ettikleri ve
söyledikleriyle bunları yapmak çok kolaydı, hâlâ bir
örnek var; Celal Şengör), şimdi cepheden saldırı sol
liberallere olmalı… Zira savaş ortamında, küresel
sisteme rağmen ‘cüce emperyal’ hayallerin komikliğini
suratlarına vuranlar sol liberaller, onların berbat
kültürsüzlükleriyle dalga geçebilen yine sol liberaller…
Tüm baskıcı ve faşizan oyunlara karşı, mağdurları
ayrımsız korumaya çalışanlar onlar ya, bu
sebeple hedef tahtasındalar… Hatalarıyla ki bunların
en önemli hatası İhvancı bir ideolojiden çıkan
AKP’yi demokrat sanabilmeleriydi, sevaplarıyla
(şimdi profaşistlere karşı net bir karşı koyuş) belli bir
etki alanları var. İşte mesele bu, bu yüzden ahir
zaman ‘münevverleri’ bunlara saldırıyor. Çünkü ne
zırvalasalar, komplocu, gerici, gözü kör iktidar goygoyculuğu,
karşılarında sol liberalleri buluyorlar.

Kaba göre şekil alan jölemsi şey


Peki Tükiye’nin sol liberal aydını budur diyelim ve
diyelim ki belli konularda, mesela kendini beğenmişlik,
tribünlere oynamak, sürekli konum değiştirmek
konusunda bu ‘münevver’ler bazı tespitlerinde haklı.
Peki kendileri nasıl bir şey? Kabaca deniz anası gibi
bir şey… Vıcık vıcık (muktedire yağcılık), hangi kaba
koysan o şekli alan üç kuruşa beş takla atan (yandaş
medya pastası için en yakınının ayağını kaydıran),
aynı sakızı çiğneyen (yerli, milli, Osmanlı, gelenek,
inanç, komplo, ecdad), kula kul olan (emirle konu
seçip yazı yazan, linç hareketi başlatan), birey olamamış
kabile üyesi (sürüyken güçtür, tek başına bıraktığında
güneşte erir)… İşte böyle amorf bir şey… İşte
budur geleneksel-muhafazakar münevverimiz! Bu da
benden onlara olsun… Ne de olsa jöle kıvamındalar,
belki bir-iki tarif akıllarına yatar da şekil değiştirirler.
Olmayan karakter değişmeyeceğine göre, hiç yoktan
iyidir şekil değiştirmek.

Önceki ve Sonraki Yazılar