Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

“Entellektüel kaşarlar”

JOHN Swinton ABD medyasının efsane isimlerinden birisi. 1860-1870 yılları arasında New York Times gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapmış. Sözünü hiç sakınmayan, ‘Doğrucu Davut’ bir kişi olarak tanınan Swinton, gazeteciliğinin yanı sıra sendikal haklar, köleliğe son verilmesi gibi toplumsal sorumluluk çalışmaları içinde de yer almış.

Swinton yaşamının son yıllarında doğrucu davutluğundan vaz geçmek bir yana önüne çıkan herkese ağzına geleni söylemeyi kendinde görev hissetmiş. Swinton’la ilgili çok ilginç de bir anekdot var. Kadim dostum Mithat Melen bir kaç gün önce bana hatırlattı. Ben de sizlerle paylaşmayı çok istedim. Şöyle:

Swinton New York Times’dan ayrıldıktan sonra New York Sun gazetesinde yazmaya başlar. Bir yandan da sendikal haklar mücadelesini sürdürmektedir. 1880 yılında bir gün New York’ta basın özgürlüğüyle ilgili düzenlenen bir gazeteciler toplantısında konuşmacı olarak davet edilir. Swinton konuşmasına başlar:

“Amerikan tarihinde de dünya tarihinde de basın özgürlüğü diye bir şey yoktur. Bunu siz de ben de çok iyi biliyoruz. İçinizden hiç biri gerçek düşüncelerinizi dürüstçe söylemeye cesaret edemez. Cesaret etseniz bile bunun çalıştığınız yayın organında basılmayacağını bilir. Ben kendi fikirlerimi gazeteme yansıtmamak için aldığım haftalık parayı cebime koyuyorum.

“Sizler de paranızı benim yaptığımı yaptığınız için alıyorsunuz. Ola ki içinizden biri fikirlerini dürüstçe yazsa kulağından tutulup sokağa konacağını ve yeni bir iş aramak zorunda kalacağını çok iyi bilir. Ben samimi düşüncelerimi kâğıda döküp gazetede yayınlatsam yirmi dört saat içinde kendimi kapının önünde bulacağımdan adım gibi eminim.

“Gazetecinin görevi gerçeği yok etmek, açıkça yalan söylemek, kötülük etmek, doğru söyleyene saldırmak, muhterisin ayaklarının dibinde yalakalık yapmak ve günlük kazancı uğruna insanlığını ve ülkesini satmaktır. Bunları siz de ben de biliyoruz. O zaman ne demeye basın özgürlüğü için kadeh kaldırıyorsunuz? Çıldırdınız mı? Bizler iplerimizi çekenlere göre hareket eden kuklalarız. Yeteneklerimiz, şanslarımız, yaşamlarımız başkalarının elinde. Bizler entelektüel kaşarlarız (We are intellectual prostitutes).”

Swinton’ın bu sözleri yarım yüzyıla yaklaşan gazetecilik yaşamımda tanık olduklarımı doğrular nitelikte. Sadece bizler, gazeteci olarak, kendi aramızda düzenlediğimiz bir toplantıda bile bu gerçekleri telaffuz edemezken Swinton bu sözleri 1880 yılında açık açık söylemiş. Ne kadar ilginç. Keşke hiç olmazsa bizim gazetecilik örgütlerimiz Swinton kadar cesaret gösterip benzer açıklamalarda bulunabilseler. Koltuklarına yapışıp oturacak yerde ses yükseltmekle belki bir şeylere katkıları olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar