'Eppur si muove!'

 İfade özgürlüğü aslında dünyanın en tuhaf kavramlarından biri.
 Tanımlama ‘ifade edene’ vurgu yapsa da, asıl olarak ifade edenin değil, o ifadeyi dinleyenin, izleyenin, okuyanın özgürlüğü...
 Belki daha doğru bir tanım için ‘bilme hakkından’ söz etmek gerekir.
 Görünüşte gazetecilere, yazarlara, düşünce ifade eden herkese ait olsa da, topluma, kamuoyuna, o kamuoyunu oluşturan tek tek bireylere
ait bir hak.
 Örneğin yüzotuziki yıl önce ölen yazar Karl Marks’ın ifade özgürlüğünden çok, geçmişteki ve gelecekteki okuyucularının bilme, öğrenme, tartışma hakkı.
 Özellikle devlet, devletin politikaları söz konusu olduğunda ‘bilme hakkı’ kutsal bir anlam ifade etmeye başlıyor.
 Dünyanın sabit olduğuna inanan Kilise’ye karşı dünyanın hem kendi çevresinde, hem de güneşin çevresinde döndüğünü savunan Galile’nin kavgası da buydu.
 Üçyüzsekseniki yıl önce küflü zindanlarda, karanlık ve gıdasızlık yüzünden kör olduğunda papazların önünde diz çöküp yalvarırken, “Pişmanım” diyerek düşüncelerinden vazgeçtiğini söylerken ağzından fısıltıyla dökülen ''Eppur si muove!'' (Yine de dönüyor) sözcüğüne engel olamıştı...
 Yurttaşlar, tebaası oldukları devletin, sadece devletin değil, kamuya ait her türlü otoritenin, kurumun, yönetimin faaliyetlerini denetlemek, eleştirmek ya da onaylamak hakkına sahip.
 Bunu yapmak için her şeyden önce ‘bilmeleri’ gerekiyor.
 Çatışanlar ilk bakışta gazeteler, televizyonlar, gazeteciler, yazarlar ile devlet birimleri, polis, asker, yargıçlar olsa da, asıl mesele toplum ve onu oluşturan bireylerle devlet arasında.
 Bilgiyi, yurttaşların hakkı olan bilgiyi, devletin karanlık koridorlarından, küflü dosyaların arasından alıp, gün ışığına çıkarmanın bedeli hemen her zaman, her defasında çok ağır.
 Er Bradley Manning beş yıl önce Kuveyt’te Camp Arfijan’daki Amerikan üssünde tutuklandı. WikiLeaks’e ABD Ordusu’nun ve Dişişleri Bakanlığı'nın en mahrem bilgilerini aktarmakla itham ediliyordu ama bunun dışında düşmana yardım, casusluk gibi başlıklarda 22 ayrı suçla yargılandı.
 İşkence sayılabilecek bir muameleyle adeta intihara zorlandı. Ve 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şimdi Amerikan Ordusu’nun hapishanelerinden birinde, muhtemelen Guantanamo’dakilere benzer turuncu kıyafetler içinde, topluma bilmesi gerekenleri örneğin ABD Ordusu’nun Afganistan’da, Irak’ta işlediği insanlık suçlarının kanıtlarını aktardığı için, toplum adına bedel ödüyor.
 Önceki gün Şişli’de Cumhuriyet Gazetesi’nin önünde toplanan yüzlerce insan ‘bilme hakkını’ savunuyordu. Çünkü Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül vatandaşların ‘bilme hakkına’ ait dosyaları yayınladıkları için yargılanıyor.
 Suçlamalar ve suçlamalar arasındaki çelişkiler ‘Er Manning’e uzatılan parmakların seslendirdiği cümlelere çok benziyor. “Casusluk, devlet sırları, ıvır, zıvır..
 ” Konu ‘ifade özgürlüğü’ gibi, yani sadece gazetelerin ve gazetecilerin meselesi gibi gösterilse de aslında toplumu, toplumu oluşturan bireyleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ‘devletin yüksek çıkarları’ perdesi ardında olup bitenleri bilme hakkını ilgilendiriyor.
 Adana ve Mersin’de durdurulan MİT TIR’larının aslında insani yardım değil, havan ve top mühimmatı taşıdığını bilmeye hakları var.
 Durdurulan üç TIR dışında, sözü edilen 2 bin 500 TIR kamyonunun nerelere ne taşıdığını, bunun neden, kim tarafından yapıldığını bilmeye hakları var.
 Başka bir ülkede, rejime karşı savaşan güçlerin neden desteklendiğini, neden onlara yardım edildiğini herkes bilmeli...
 En azından şu var; Türkiye’de Reyhanlı’dan başlayarak, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlayan ‘canlı bombaların’ malzemeleri bu mühimmatla aynı malzemeden, o tırlarda gördüğümüz havan ve top mermilerininin boşaltılan barutundan yani TNT’den yapılıyor. Bu IŞİD çevresinde istihbaratçılarla iç içe faaliyet gösteren tuhaf isimli örgütlere ait canlı bombaların kullandığı mühimmatın ‘TIR’larla’ taşındığı anlamına gelmiyor.
 Fakat ‘taşınmadığını’ bilmenin, bundan emin olmanın tek yolu var: ‘bilme hakkı’. Gazetecileri ‘casuslukla’ yargılamak yerine, topluma hakkı olanı vermek, ‘bilmesini sağlamak’ gerekiyor...
 Demokrasileri diktatörlüklerden, muz cumhuriyetlerinden ayıran bu kadar basit bir ayrıntı...

Önceki ve Sonraki Yazılar