ERDEM VE CAN'A ÖZGÜRLÜK!

"'Jandarma var dedi' isimli haberim üzerine devletin sır bilgilerini ifşa etmek ve bir terör örgütüne yardımcı olmak gibi suçlamalarla karşılaştım. Hiçbir şekilde bu suçlamaları mantığım almıyor çünkü gazetecilik zor bir şeydir.

Ben 20 yıla aşkın gazeteciyim. Gazetecilik tehlikeli bir şeydir bazen iktidarların, devlet otoritesini kullanan yetkililerin çatışmalarını içerir. Dünyada buna beşinci kuvvet denilmesinin nedeni de budur.

Bir gazeteci olarak bu tür tehlikelerin ve sıkıntıların farkındayım ama asla bir terör örgütü ile bir haberin ya da casusluk faaliyetinin yan yana anılmasını, kendi tecrübem ve biraz da hukuk bilgisi bakımından bunu bir çerçeveye oturtamıyorum.”

***

“Haberle ilgili konuşmam gerekirse Can Dündar da anlattı. Ben Can Dündar'ın görüşlerini tekrarlamamak için biraz da Ankara gazeteciliğinden bahsetmek isterim. Ben esas olarak Ankara gazeteciliği yürütüyorum. Öğrenciyken bize nelerin haber olacağı anlatılır. Ankara gazeteciliği alt birimine gelindiğinde; devlet organlarının faaliyetleri anlatılır. Ankara gazeteciliğini en önemli görevi; devlet organlarının faaliyetlerini izlemek, takip etmek ve haberleştirmektir.

Dolayısıyla buradaki haberdeki esas unsur devletinin en önemli organlarından biri olan jandarmaya ait bir belgedir. Benim için haber değeri taşıyan budur. Ben bir habere bakarken kim kiminle kavga ediyor, bu haber kimin işine yarayabilir, kime zarar verebilir sorularını sormam. Benim için önemli olan toplumun huzuru güveni ve barışıdır.

Benim daha çok görevim devlet aygıtını kullanan iktidarı izleyip haberleştirmek ve halktan bir şeyler saklanıyorsa bunları araştırmak, ortaya çıkarmak ve paylaşmaktır.”

***

“Ben devlet güvenliğini daha çok şöyle düşünüyorum:

Halkın güvenliği, ülkenin güvenliği gibi düşünüyorum. Mesela bir devletin güvenliği ancak halkın güvenliği varsa olabileceğini düşünüyorum. Silahlar meselesi de şu açıdan bir gazeteci olarak önemlidir; halkın güvenliği ve barış içinde yaşaması anca silahsızlanma ile mümkündür. Yasal silahlanma dışında ülkenin ordusu ve polisi var. Ancak bunların dışında bir silahlı faaliyetler varsa ve bu durum topluma zarar vereceğinden gazeteci bunu halka haber vermelidir.

Ayrıca bir örnek daha vermek istiyorum: Örneğin ülkede ağır bir salgın hastalık olabilir. İktidara gelen parti seçimi kaybetmemek için bu durumu halktan saklayabilir. Bunu öğrenen gazetecinin de bu durumu yazmaması mesleki açıdan suçtur. Ben silah meselesinde bu bakış açısını savundum.”

***

“Aslında bunları yazan sadece biz değiliz. Gazetelerde, televizyonda ya da sosyal medyada bunlar yazıldı. Dolayısıyla benim bakış açım tamamen halkın bilgilendirilmesi mantığıyla hareketle oluşmuştur.

Son olarak söyleyeceğim ise savcılık tutuklanmamı istedi. Sonuçta ben hiçbir örgüt üyesi değilim. Bilerek ya da isteyerek bir terör örgütüne yardım etmeyi asla kafamdan geçirmedim. Üzerimdeki casusluk suçlamasını son derece üzücü olarak değerlendiriyorum. Ben bu suçtan ceza alıp yargılanırsam bu aynı zamanda ülkedeki düşünce özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı ve medyanın iktidarı denetleme görevi çok azalmış olacaktır.

Bu suçlarla yargılanmak medyayı daha fazla korkutacak. Halkın gerçekleri bilmesinin önüne geçen bir süreç başlayacaktır. Suçlamaları reddediyorum, serbest kalıp haber yazmaya devam etmek istiyorum.”

***

Erdem “Serbest kalıp yazmaya devam etmek istiyorum…” diye bitirdiği savunmasının ardından tutuklandı, Can Dündar ile Silivri cezaevine konuldu. Bugün altıncı gün. Oradan bir mesaj gönderdi Sevgili Erdem… Şöyle diyordu:

“Dışarıdaki arkadaşlara;

Hapiste 2. günümü şu saatler itibariyle tamamlamış durumundayım. Yani cezaevinde hiyerarşik olarak yükselme havalarındayım. Yani mahpus olarak kıdem basıyorum. Bütün mesaimi usta bir mahpus olmaya verdiğim için siz dışarıdakilerin halini o kadar çok almayacağımı kabul edersiniz.


Örnek vereyim. Dün akşam saatlerinde televizyonumuz gelmişti, orada gördüm. Bizim için basın açıklaması yaparken gaz yemişsiniz. Şimdi çok üzüldüm desem, bana "Bekara karı boşamak kolay" yanıtı vermeniz doğal olur, çünkü burada gaz yok. Tutuklanmamıza ve casus olma ihtimalimize çok sevinen gazetecilerle de siz uğraşacaksınız. Çünkü biz burada başka bir ustalık peşinde çok meşgulüz.


Ama 2 gündür burada beni en çok etkileyen gelişme Tahir Elçi'nin öldürülmesi oldu. Üstelik gazetede bizim tutuklanışımızı eleştiren sözlerini okuduktan sonra son dakika haberiyle gördüm başına gelenleri. Çok sarsıcı. Büyük bir kayıp. Ama zaten Türkiye çok zamandır hep kaybediyor. Belki bu ödediğimiz bedeller bu kayıpların durdurulmasına katkı yapar diye kendimi de avutmak istiyorum.


Korkmadan, umutsuzluğa kapılmadan bir araya gelip sesini yükselten ve ülkenin geleceği için iyi şeyler söyleyen tüm dostlara en içten selam ve sevgiler.


Erdem Gül

A1 Blok, 6. Koğuş

Silivri.”

***

Gerçek bir gazetecinin savunması, tarihe not düşülmesi gereken sözler. Erdem’in, Can’ın savunmaları satır aralarında kalmamalı, genç muhabirlere, gazeteci adaylarına ders olmalıdır. Haberi namusu bilen bir meslektaşın samimi, içten; evrensel gazetecilik normlarını gözeten ifadeleri “gazeteciyim” diyen herkese örnek teşkil etmelidir.

Haberi yazmakla yetinmeyen arkasında duran, halkı bilgilendirme adına bedel ödemekten çekinmeyen bir anlayışın son temsilcilerindendir Erdem Gül ve Can Dündar…

Erdem meslektaşım olmasının ötesinde, kardeşim, dostumdur. Hem meslekte hem arkadaşlıkta adı gibi bir “Erdem” abidesidir… Bizim mesleğin onurlu seslerindendir…

Sevgili Erdem, biz dışardakiler korkmuyoruz, umutsuzluğa kapılmıyoruz, sesimizi yükseltmeye, tüm engellere karşın ülkenin geleceği için iyi şeyler söylemeye devam ediyoruz…

İnanıyorum ki AİHM kararlarına, Anayasaya aykırı vahim yanlıştan dönülecek, kısa sürede sizler de aramıza katılacak, hep birlikte güzel, barış dolu bir Türkiye için hakikati yazmayı sürdüreceğiz…

Zor günlerden, kanlı süreçlerden geçiyoruz. Gerçek gazetecilerin olanı biteni halka tüm çıplaklığı ile anlatması gereken günlerden. Halkın sizlere, gerçeğin peşinde koşan gazetecilere her zamankinden çok ihtiyacı var…

***

Siyasetin de omuzlarında ağır bir yük var. Can Dündar ve Erdem Gül serbest bırakılmalı, Türkiye 21’inci yüzyılda gazetecisini yargılama ayıbından kurtulmalıdır. Gazeteciyi cezalandırma, zindanlarda çürütme, düşünce ve ifadeyi hapsederek sindirip, yok etme anlayışı artık gerilerde kalmalıdır.

Basın özgürlüğünü kırmızı çizgi kabul edenler sözlerinin arkasında durmalı, gereğini yapmalı, özgür gazeteciliğin önündeki tüm engelleri kaldırmak için zaman yitirmeden adım atmalıdır.

Saklayacak bir şeyiniz yoksa haberden, yazıdan, düşünceden değil yalanlardan korkun…

Erdem ve Can’a özgürlük, hemen şimdi…



Önceki ve Sonraki Yazılar