Bu Kurultaydan neler beklenebilir?

Türkiye çok zor bir döneme doğru ilerliyor. Son 10 yıl içinde en önemli kurumları tahrip edilmiş bir ülke olarak karşısına er geç çıkacak büyük krizlerle başa çıkabilmesi zor. Türkiye’nin düşmanlarının (ve tabii onun nefes alışını bile dinleyen “dost”larının) bunu gördüğüne ve buna göre hareket edeceğine şüphe yok.
CHP’nin önemi de burada: Ülke halkının yalnızca dörtte birinin oyunu alsa da, büyük krizleri onsuz atlatabilmek olanaksız. Yaklaşmakta olanı dahil!
Bu hafta sonu yapılacak olan CHP Kurultayı’na da, ardarda iki seçim kaybetmiş bir partinin hesaplaşma toplantısı olarak değil, yarın karşısına çıkacak çok önemli sorumluluklara hazırlık toplantısı olarak bakmak daha doğru olur.
Bu da ancak soğukkanlı bir gerçekçilikle sağlanabilir.
***
Alalım ideolojik bütünlük sorununu... Partinin epey bir zamandır ideolojik olarak en azından ikiye bölünmüş olduğunu biliyoruz. Parçalardan birisine “Ulusalcılar” deniyor. Partinin geleneksel ideolojisini savunan ve kendisi “sağcı”lıkla suçlandığı halde partinin “sağa” açılmasını şiddetle eleştiren, bu kurultayda da Genel Başkan adayı Muharrem İnce’nin arkasında toplanması beklenen, ağzı laf yapan, dinamik bir gruptan söz ediyoruz.
Bunlar zaman zaman partiden kopma noktasına geliyorlar. Ben bir gün gelip kopacaklarını sanıyorum. Bunun belki de daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Onlar örneğin Radikal Cumhuriyetci Partisi olarak kendi ideolojik çizgilerinde mücadele ederken, partinin diğer kısmı daha Sosyal Demokrat bir yaklaşımla farklı kitlelere açılır…
Günü gelip gerekirse, iki parti tıpkı Almanya’daki Hristiyan Demojrat CDU ve CSU gibi işbirliği yaparlar.
Ancak, bu operasyonun, yani Cumhuriyetçi Parti ve Halk Partisi’ne ayrılmanın, zamanı değil, çünkü 10 ay sonra seçim var.
***
Keza, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olarak performansıyla ilgili değerlendirmeler ne olursa olsun, şu aşamada o makamda bir değişiklik hiç gerçekçi olmaz. Önümüzdeki genel seçim, bu her halukarda Kılıçdaroğlu’nun son seçimli kurultayı olacaktır. Genel seçimden de yenik çıkarsa, görevi mecburen kendisi bırakacaktır. Yok, üstün çıkıp Başbakan olursa, meydan okunmayacak kadar güç kazanacaktır.
Bence, CHP’nin bu kurultayda yapması gereken Genel Başkan’ın dışındaki üst kadroları “etkinlik” ölçütüne uygun bir biçimde değiştirmek olmalı.
CHP’de parlak fikir çok, ama o parlak fikirleri somut projelere dönüştürecek proje mühendisleri yok. Güzel konuşandan geçilmiyor ama, siyaset akademik bir münazara değil ki!
Çağdaş yönetimbilimden biliyoruz ki, en parlak fikirler bile belirli kişilerin sorumluluğuna bırakılmış ve hesabı sorulan operasyonel planlara dönüştürülmedikçe işe yaramazlar.
Siyaset, nihayetinde, somut gerçekliği değiştirmek amacıyla girişilen örgütlü eylemlere verilen addır. Kaybedilen iki seçimden de öğrendik ki, CHP’nin bu konuda AKP’den öğreneceği çok şeyler vardır.
Ve, üçüncü seçimde kaybeden yalnızca CHP olmayacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar