Dikkat!.. 'Muhbir'iniz bildiriyor!..

Efendim soru basit; bir devletin başının dertte, otorite sorunu yaşadığını, birçok olaya müdahalede ve adalet tesis etmede “Yetersiz” kaldığını, çaresizliğe düştüğünü, bu konuda bir “Acizlik hali” ya da “Zaaf” durumu yaşadığını nereden anlarsınız?

Cevap da basit: ne zamanki o devlet “Her şeyi devletten beklemeyin”, “Siz de devlete yardımcı olun”, vb türü söylemler geliştiriyor, vatandaşından “Muhbirlik” talep ediyor hatta bunu “Projelendiriyor” ise ciddi bir “Sıkıntı” var demektir.

Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı'nın "Suçla mücadelede, işlenen suçların zamanında öğrenilmesi için yeni bir taktik" olarak sunduğu "Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi" bunun itirafı gibi. Aynı projenin kapsamında "Uygun görülen" sokak ve mahallelere yazılı ve sesli ihbar kutuları yerleştirilmesi hedefleniyor.

Geniş bir "Gönüllü muhbir ağı" kurmayı hedefleyen proje ile isteyen herkesin kimliğini belirtmeden istediği kişi hakkında ihbarda bulunabilmesi öngörülüyor. Dahası vatandaşlar kendisine yöneltilen suçlar asılsız olsa bile kim tarafından ihbar edildiğinin bilgisine erişemeyecek.

Proje toplumdaki “Kriminalize olma hali”yle başa çıkmada “İyi niyetli” mesajlar taşıyor olarak sunuluyor. Örneğin Asayiş Dairesi Başkanlığı sözcüleri "Bazı kimseler, sırf kendilerine zarar vermiyorlar diye suç işleyen kimselere engel olmazlar, seslerini dahi çıkarmazlar. İnsanların tanık olduğu yanlışları görmezden gelerek 'adam sendecilik' yapması, zamanla toplumsal açıdan büyük sıkıntıların doğmasına neden olur. Bir kimse bir hırsızlığa şahit olduğunda 'Benim evim değil' diyerek duyarsızlık gösterdiğinde, bir sonraki mağdurun kendisi olmayacağını garanti edemez.” demekteler.

Lakin insan bundan o kadar emin olamıyor. Çünkü bir toplumda muhbirliğin yaygınlaştırılması, teşvik edilmesi, kurumlaşması daha ziyade “Totaliter modeller”e ait bir uygulama. Hele de bizim gibi ülkelerde bunun çoğunlukla “Muhalifler”e, “Devletle arası pek hoş olmayanlar”a yönelik bir “Gelenek” olduğu hatırlanırsa. Üstelik Başbakan’ın “Tencere tava çalanlar”a yönelik son çağrısı düşünüldüğünde insanın aklında ister istemez bir “Acaba” oluşuyor.

Bilemiyorum; bu uygulama ile nasıl bir “İspiyonculuk furyası” başlar? Herkes her hoşlanmadığı kişiyi, kavgalı olduğu komşusunu, tipini ya da davranışını beğenmediği şahsı ihbara mı başlar? “Siyasi görüşü” dolayısıyla insanlar suçlanır mı? Kimler “Zan” altına girer? Bu konuda nasıl bir “Eleme” mekanizması kurulur? Bundan masum insanlar zarar görür mü, “Mağduriyet”ler oluşur mu? Yoksa hırsızın, uğursuzun, katilin manyağın, çakalın, psikopatın yakalanmasına tabii ki kimsenin bir itirazı olamaz.

Ayrıca şunu da anlamadım; bu nasıl bir şey olacak? Mahallenin ortasına telefon kulübesi gibi özel bir cihaz mı yerleştirilecek? Amaç “Tanığın” ya da “İhbarı yapan”ın korunması ise mahallenin diğer sakinleri oraya kimin girdiğini zaten görmeyecekler mi? Bu kişi kısa zamanda mahallenin diline düşmeyecek mi? O zaman bu kişiyi kim koruyacak? Yeni “Asayiş sorunları” doğar mı?

Bu iş “Kaş yapayım derken göz çıkarma”ya dönüşür mü? Herkesin birbirine şüpheyle baktığı bir “Fitne”ye mi yol açar? Bu açıdan hayli “Handikaplı” bir uygulama gibi görünüyor.

Fakat en mühimi “Muhbirlik” gibi kemirici bir davranışın bu kadar “Topluma yaygın” hale getirilmesinin sakıncaları oluyor herhalde!..

Önceki ve Sonraki Yazılar