Şükrü Sina Gürel

Şükrü Sina Gürel

Erdoğan Lord Curzon’un kağıdını gördü mü?

Orta Doğu’da sorunların merkezi Doğu’ya doğru “aktarılıyor”. Bu, İran’a ve Basra Körfezi’ne doğru gidiş demek. Peki, Doğu Akdeniz’deki, yani bölgenin Batısında sorunlar bitti mi? Hayır. Ama şimdilik ara çözümlerle ertelenecekleri ve tarafların –yine şimdilik- bundan hoşnut kalacakları anlaşılıyor.
Önce Rusya ile İsrail bir “anlayış birliğine” vardılar, ardından Rusya, İran’ı Suriye’nin Güney Batısındaki güçlerini, İsrail sınırında 70 km. uzağa çekmeye ikna etti. Böylece, İsrail’in İran’la ve tabii Hizbullah’la kendi sınırlarındaki gerginliği şimdilik soğutulmuş oldu. Suriye Devleti de, kendi topraklarının en azından bir bölümüne kendisi egemen olabileceği bir konuma geldi.
Eşzamanlı olarak, Esad, Fırat’ın Doğusuyla ilgilenmeye başlayacakları mesajını verdi. Yine aynı sırada, Nihayet Türk ve Amerikan Dışişleri Bakanları arasındaki görüşme gerçekleşti ve Menbiç’le ilgili bir “yol haritası” üzerinde anlaşıldı. Buna göre, YPG/PYD/PKK silahlarını Amerikalılara teslim edip, Fırat’ın Doğusuna çekilecek. ABD önce silahları mı, eşkıyayı mı Fırat’ın Doğusuna götürecek? Bunları ne zamana kadar yapacak? Belli değil. Hatta ABD Dışişleri Bakanlığı’nın son açıklamasına bakarsak, yapılıp, yapılmayacağı da belli değil!
Beş yıldır, resmiyeti olmayan, ama alanda uygulanan bir “ilke”, ABD ve Rusya arasında benimsenmiş gibi duruyor : Suriye’nin Batısı Rusya’ya, Fırat’ın Doğusu ABD’ye –ve tabii PYD/PKK’ya- emanet ! ABD, Fırat’ın Doğusunda YPG/PKK’ya binlerce tırla taşıdığı silahlarla donatılmış neredeyse 100,000 kişilik bir ordu kuruyor ve bir devletin unsurlarını oluşturuyor. Şimdi Fırat’ın Batısındaki Menbiç’te Türkiye’yi en azından bir altı ay daha- oyalıyor ama Doğu’daki konumundan ve PYD/PKK ile işbirliğinden ödün vermek niyetinde görünmüyor.
Bu durumda şunu düşünmeden edemiyoruz: Acaba, Rusya da Fırat’ın Doğusunda bir Kürt oluşumuna razı mı? Çünkü, böyle bir “tampon” unsur, öncelikle İsrail ve ABD’yi tatmin edecektir.
Bir de şunu anımsayalım… Lozan Barış Görüşmelerinin ilk dönemi biterken, Lord Curzon, İsmet Paşa’ya şunları söylemişti : “Ben Londra’ya dönüyorum. Şu kağıda, Lozan’da bana vermediklerinizi yazdım. Yakında benden borç istemek için Londra’ya geleceksiniz. İşte o zaman bu kağıdı önünüze koyacağım !” İsmet Paşa veya Cumhuriyet kadrolarının hiçbir üyesi, Londra’ya hiçbir zaman borç istemek ve o kağıdı görmek için gitmediler!
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kadroları peş peşe Londra’ya gidip, “uluslararası tefeci” takımıyla görüşmeler yaptılar. Acaba Lord Curzon’un kağıdını da gördüler mi? 

Önceki ve Sonraki Yazılar