Erdoğan'ın cebindeki Başbakan

AKP'nin kurultayına sayılı günler kalmasına rağmen, hala Genel Başkanın ve dolayısıyla Başbakanın kim olacağı belli değil. 22 Mayısta Genel başkanı seçecek olanlar dahi şu anda kimi seçeceklerini bilmiyorlar. Bırakınız delegeleri, Başbakan olacak kişi dahi kendisinin Genel Başkan veya Başbakan olacağını bilmiyor. Bunu bilen bir kişi var, o da haşmetli sultanımız.

Yıllardır bu konuların içerisinde olan bir kişi olarak, bilirim ki;  kurultaylardan günlerce öncesinden adaylar belli olur, kulislerde yoğun bir çalışma başlatılır, delegeler aranır, ziyaret edilir ve delegelerin desteğini sağlamak amacıyla broşürler, pankartlar, afişler hazırlanır ve kurultay günü kurultay salonunun tüm çevresi adayların posterleriyle süslenir. Ama şu anda kurultaya 4 gün kalmış olmasına rağmen AKP çevrelerinde herhangi bir hareketlilik gözlenmemektedir. Eğer aday açıklaması son güne kalacak olur ise, sanıyorum Genel Başkan adayının posterlerinin, afişlerinin hazırlanması dahi mümkün olamayacaktır. Zaten adayın posterlerinin olmasının da pek fazla bir önemi olmayacak, çünkü kurucu Genel Başkanın posterleri salon süslemesi için yeterli sayılacaktır.

4. Murat döneminde mey (şarap), afyon, esrar ve fal bakmak yasaklanmış, kim ki, sarayın bu buyruğuna rağmen bu yasakları ihlal eder ise yakalandığı anda hemen kafası kesilmekte ve başkalarına ''ibret'' olması açısından da bu infaz olayı da halkın görebileceği meydanlarda sık sık gerçekleştirilmekteymiş. 4. Murat, zaman zaman tebdil-i kıyafet olarak ahalinin içerisine girer ve kendi buyruklarına halkın uyup uymadığını kontrol edermiş. Bir ihbar üzerine; Beşiktaş köyünde bir falcının bu talimatlara rağmen fal baktığını duyum almış ve tebdil-i kıyafet olarak Beşiktaş'a gitmiş. Sora sora falcıyı bulmuş ve kendisinin falına bakması için ricada bulunmuş ama falcı ''bakamam'' demiş. Neden, diye sorduğunda falcı; bu şerefsiz Padişah yasakladı, bu nedenle artık bakmıyorum diye yanıtlamış. 4. Murat, hiç bozuntuya vermeden '' o şerefsizin ne haberi olacak, hadi benim falıma bir bak” diye ısrar edince falcı; ''onun her yerde adamları var, anında haberi olur ve ikimizin de kafasını keser, o nedenle bakamam'' diye reddeder. Ama Padişah ısrarını devam ettirir, en sonunda falcı ''bir sandal kiralarsanız, denizde bakarım, o zaman bizi yakalamaları mümkün olamaz'' diye bir yöntem önerince, sandal kiralanır ve birlikte denize açılırlar. Biraz açıldıktan sonra Padişah; ''hele bir bak bakalım, o şerefsiz Padişah şu anda nerede?'' diye sorunca falcı; ''5 akçe atarsanız bakarım'' der ve Padişah 5 akçe atar. Falcı, taşlarını atar ve ''Padişah şu anda denizin üzerinde'' diye cevap verir. Padişah, 5 akçe daha atar ve ''hele bir bak bakalım, bize yakın mı, uzak mı ?'' diye sorunca falcı taşları atar ama bir anda yüz şekli değişir ve hemen Padişahın ayaklarına sarılır ve kendisini bağışlaması için yalvarmaya başlar. “Padişahım, ben bakmıyorum! Bana çok ısrar ediyorlar, tehdit ediyorlar bu nedenle bakmak zorunda kalıyorum. Beni bağışlayın, çoluk çocuğum var, ne olursunuz benim canımı bağışlayın” diye yalvarmaya başlar. Padişah ''seni bir şartla bağışlarım, benim şimdi İstanbul'a hangi kapıdan gireceğimi bilirseniz seni bağışlarım, aksi halde kafanı uçururum'' deyince falcı; ''tamam'' der. Ama, ''Padişahım, ben şimdi size hangi kapıyı söylersem, siz farklı kapıdan girersiniz, eğer müsaadeniz olur ise ben yazayım, siz cebinize koyunuz, içeriye girdiğinizde bilemez isem kafamı vurdurun'' diye talepte bulunur.  Padişah kabul eder, falcı bir kâğıda kapının ismini yazarak Padişah'a verir, karaya çıkarlar. Faytona binerek İstanbul'un etrafını birkaç kez dolaşan Padişah karar vermekte zorlanır, 10 kapının hangisinden girse falcının onda bir kurtulma şansı olabilir, Topkapı, Edirnekapı, Ahırkapı, Eğrikapı, Altınkapı... Hiç birisine karar veremez ve bir yerde durarak, yanındakilere ''şu duvarı yıkın ve buradan yeni bir kapı açın'' talimatını verir. Duvar yıkılır, kapı açılır ve Padişah cebinden yazılı kâğıdı büyük bir hevesle çıkarır. Kâğıtta; ''Padişahım, yeni kapınız hayırlı olsun'' yazılıdır. Falcı kurtulur ve sarayda ''falcı'' kadrosuyla işe alınır.

Birkaç gün sonra, Haşmetli Sultanımız da cebinden bir kâğıt parçası çıkaracak ve ''Yeni Başbakanınız hayırlı olsun'' diyecek.

Umarım hayırlı olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar