Erdoğan'ın planı savaştan iktidar kotarmak (mı?)

Saray’ın 7 Haziran sonrası kurguladığı oyun planı işliyor. Meclis Başkanlığını koalisyon pazarlığının dışında tutarak muhalefetin uzlaşmazlığı üzerinden İsmet Yılmaz’ı seçtirmeyi başaran Erdoğan’ın bundan sonraki hedefinin ne olacağı tartışılıyor.

Bahçeli’nin desteği üzerinden bir AKP-MHP koalisyonu mu kuracak, AKP-CHP hükümetine vize mi verecek ya da ülkeyi erken seçime götürüp, yeniden tek başına iktidar mı arayacak?

TBMM Başkanlık Divanı haftaya Salı günü oluşuyor. Erdoğan erkene almazsa gelecek hafta içinde Davutoğlu’na hükümeti kurma görevini verecek. Başbakan üç partiyi ziyaret edip, nabız yoklayacak.

Meclis Başkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun deyimi ile “AKP’ye koltuk değneği” rolünü üstlenen Bahçeli’nin tutumundan kaynaklı AKP-MHP Hükümeti’nin güçlendiği tahminleri yapılıyor.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun ”Üçüncü MC” seçeneğini öncelediği ileri sürülüyor. Bu mümkün mü? Bahçeli’nin öne sürdüğü koşulları Davutoğlu, özelikle de Saray kabul edebilir mi?

Erdoğan sınırları içine çekilip, çözüm sürecini askıya alıp- Bahçeli’nin ’bitirilsin’ noktasından ‘askıya alınsın’ geri adımı da ilginçtir- 17-25 Aralık dosyalarını açabilir mi? Davutoğlu Bilal’i verip, koalisyonu alabilir mi? Hiç kolay görünmüyor.

AKP-CHP seçeneği de yaşama geçebilir bulunmuyor. CHP’nin açıkladığı 14 ilkenin büyük bölümü ne Erdoğan ne Davutoğlu’nun kabul edebileceği türden koşullar içermiyor.
AKP azınlık hükümetini de Saray sürdürülebilir bulmuyor. Bu durumda geriye bir olasılık kalıyor. Kasım sonunda erken seçim.

***

Takvim böyle mi işleyecek? Nafile koalisyon turlarının ardından Erdoğan-Davutoğlu ülkeyi seçime mi götürecek?

Siyasetin derin dehlizlerinden gelen haberler iki aşamalı bir plana işaret ediyor. O plan, Saray’ın kan ve gözyaşına; milliyetçi duyguları kabartarak iktidarı ne pahasına olursa olsun koruma arzusuna dayandırılıyor.

İlk adım AKP-MHP koalisyonunu zorlamak. Milliyetçi cephe oluşturup, bir yıllık zaman kazanarak ilkbahar ya da yaz aylarında seçime gitmek. O sürede çözüm süreci rafa kaldırılacak. Suriye ile kriz derinleştirilecek. Milliyetçi tabana seslenen politikalara ağırlık verilecek.

AKP’yi iktidarda tutan MHP eriyecek, oradan kaçan oylar yeniden iktidar partisine dönecek. Doğu ve Güneydoğu’yuzaten büyük oranda kaybeden ve çözümü ötelediği için yine kazanma şansı olmayan AKP, kendini iktidarda tutacak güç olarak milliyetçi oyları hedefine koyuyor.

Bunun için de Demirtaş’ın ifadesi ile “savaş koalisyonu” kurmayı en çıkar yol olarak görüyor.

***

Saray-Davutoğlu ikilisi MHP İle uzlaşmayı başaramazsa ikinci adımda erken seçim kartını çekecek. Erdoğan, Anayasa’nın 116. Maddesini işleterek 45 günde hükümet kurulamaması halinde ülkeyi sandık başına taşıyacak.

Sızan bilgiler Erdoğan’ın normal koşullarda gideceği bir seçimde iktidarı garanti görmediğini, destekleyici bazı tedbirler alacağını ortaya koyuyor.

Ne olabilir? Seçim öncesinde Erdoğan meydanlara çıktı, üç muhalefet partisine ağır ifadelerle yüklendi, her türlü iktidar gücünü seferber etti, HDP’nin baraj altında kalması için olmadık mühendisliklere kalkışıldı ama yetmedi. AKP erimekten, iktidarı kaybetmekten kurtulamadı.

Dört ay sonraki seçimde AKP’nin iktidarı garanti mi? Değil! Üç aşağı beş yukarı benzer sonuçların çıkacağına dair anketler açıklanıyor. Yine dört partili Meclis öngörülüyor, AKP yine iktidar çıtasını aşamıyor.

Oysa Saray bitmek tükenmek bilmeyen hırsı ile tek başına iktidar istiyor. Bu dört ayda ne olacak da AKP yüzde 45’lere çıkıp, Kasım’daki seçimde ipi göğüsleyecek? Kulisteki vahim iddia şöyle: “Saray dış politika krizine, savaşa sarılacak. Savaştan iktidar kotaracak”

***

13 yıllık AKP iktidarının iflas eden Ortadoğu politikası, ülkeyi büyük bir krize, kanlı bir savaşa, sürüklüyor. Asker direniyor ama Saray ve AKP Hükümeti “güvenli ya da tampon bölge” adı altında Suriye’ye girmenin altyapısını hazırlıyor.

Neden bugün? Ne oldu da dünyanın karşı duruşuna rağmen Suriye’ye girme aşkı depreşti? İddiaya göre savaştan bir “ulusal kahraman” yaratıp, "kan üzerinden iktidar çıkarma” planı şöyle işleyecek:

“Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin savaş oyununun ardında iç politik hesaplar var. Suriye’de güvenli bölge oluşumuna ABD, koalisyon güçleri, Rusya, İran karşı çıkıyorken, Erdoğan o bataklığa girmekte oldukça hevesli.

Güvenli bölge kime karşı oluşturulacak? Palazlandırılan IŞID’e olmadığı anlaşılıyor. Kürtlere mi, ÖSO’ya mı? Şam’a mı? Belli ki hedef ağırlıklı olarak Kürtler. PYD’ye savaş açıp, içeride seçimlere gitmeyi göze almak, milliyetçi oylarla iktidarı hedeflemekten başka hangi amaca hizmet edecek?

Böyle bir kalkışma, içeride HDP-Kandil-İmralı hattını da işin içine sokmayacak mı? Türkiye’yi karıştırmayacak mı? Beklenti o yönde. Milliyetçi duygular kabaracak, kahramanlık hikayeleri eşliğinde seçime gidilecek.

İşte Saray bu tabloyu yaşama geçirmeyi tasarlıyor. Hedef milliyetçi tabandan devşirilecek oylarla yeniden tek başına iktidara hatta belki de Başkanlığa kavuşmak.”

***

Bir de aykırı senaryo var ki o da “başkomutan” olarak seçime gitmeye yaslanıyor.

Anayasa’nın 78 maddesine göre savaş sebebi ile Meclis seçimleri bir yıl geriye bırakabiliyor. AKP’nin yanı sıra Suriye’ye girmeye destek veren MHP’nin böyle bir karara “hayır” demeyeceği ortada. Tezkere yetmezse iki MC adayı Meclis’ten savaş kararı da çıkarabilir.

Olmadı, Anayasa’nın 92 maddesi de Meclis tatilde iken ülkenin silahlı saldırıya uğraması durumunda Cumhurbaşkanına Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanma yetkisi tanıyor. Anayasa’yı zorlayarak savaş gerekçesi ile seçimleri bir yıl öteleyip, geçici hükümetle AKP iktidarını bir yıl daha uzatmayı deneyebilir.

Savaştan, kandan, gözyaşından iktidar kotarmak! Bu mümkün olabilir mi? Düne bakıp neler yaşandı anımsayalım. Mutlak iktidar için Erdoğan’ın yapamayacağının olmadığını görmedik mi?

Saray’da oyun, senaryo, seçenek biter mi? Bitmeyeceğini yaşayıp göreceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar