UPOV: Küresel tohum şirketlerinin son darbesi

Türkiye kısaltılmış adı UPOV olan Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği’ne 2007’lerde 65. üye oldu. UPOV’un amacı bitki çeşitleri üzerindeki fikri mülkiyet haklarını korumaktır.

UPOV altı Avrupa ülkesi tarafından kuruldu. 1990’lara kadar sadece 20 üyesi vardı. Ancak küreselleşme ile birlikte hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşlar ve büyük devletler gelişmekte olan ülkeleri UPOV’a girmeye zorladılar.

UPOV’un ilk sözleşmesi 1961’de “Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası Sözleşmesi” adı altında imzalandı.

Türkiye’nin UPOV’a girişi ile ilgili gerekçede, Türkiye’nin bitki ıslahçılarının haklarını koruma altına alarak yeni tohum geliştirmek için yatırımları çekeceği iddia edildi. Bu açıdan bir gelişme olmadı. Uluslararası şirketlerin asıl amacı halen az çok köylünün denetimde olan alanlarda da tam bir hâkimiyet sağlayarak tohum pazarını bütünüyle ele geçirmektir. Eğer bütün dünyada çiftçilerin kendi yetiştirdikleri tohumlar engellenebilirse piyasa genişlemesi 73 milyar dolara çıkmaktadır. Türkiye 1991 sözleşmesini kabul etmiştir. Büyük tohum devleri halen gelişmekte olan ülkelerin yerel tohumları ile ülkelerin kamu kuruluşlarına ait gen merkezlerindeki tohumlara istedikleri gibi el koymuşlardır ve koymaya devam etmektedirler. Buna biyokorsanlık diyoruz. Bir ABD firması Hindistan’ın basmati çeşidi pirincine el koyarak kendi adına patent çıkartmıştır. 1991 sözleşmesinde çeşitlerin bitki ıslah amacıyla kullanılmasına izin vardır. Ancak “temel olarak türev çeşitler” denilen yani daha çok başka bir çeşitten yararlanarak geliştirilen çeşitler için, ancak telif hakkı ödenirse bu yararlanma söz konusu olabilecektir. Bu ilk bakışta gelişmekte olan ülkeleri hatta çiftçileri koruyucu gibi görünmekle birlikte her türlü imkâna sahip olan dev şirketler için bu kural kendi lehlerine işlemektedir. Zaten UPOV’a göre ve tohumculuk kanunumuza göre yeknesaklık ve durulmuşluk göstermeyen tohumluklar yani yerli çeşitler, köylü çeşitleri tohum kataloglarına girmemektedirler. Hâlbuki yerel tohumlar için bu özellikler üstünlüktür. Ancak endüstri için bu özellikler kötüdür ve yerel çeşitlerin yeri sadece gen bankalarıdır. Burada çoğu zaman ölmeye bırakılırlar. Onlar için burası aslında morgdur. UPOV sözleşmelerinin araştırmaları teşvik ettiği yalandır. California Üniversitesinden Charles E. Hess şöyle demektedir:

“Fikri mülkiyet hakları genetik materyal değişimini yavaşlatmakta, yeni bilginin yayılımını yavaşlatmakta, temel ve uygulamalı araştırma arasındaki dengeyi altüst etmekte ve bilimsel bütünlüğü yok eder görünmektedir.”

UPOV sözleşmeleri çeşitleri korumaktan ziyade büyük tohum firmalarının çıkarlarını korumaktadır.

1991 sözleşmesinde ürünler üzerinde bile şirketlerin hak edebilmesinin yolları açılmıştır. Eğer telif hakkı tohuma ödenmez ise çeşit sahibi hasattan elde edilen ürünü talep edebilecektir. Benzer bir olay Kanada’da gerçekleşmiştir. GDO’lu çeşitten gen kaçması sonucu tohum şirketi aslında zarara uğramış çiftçiden tazminat talep etmiştir.


Önceki ve Sonraki Yazılar