Eroin tarihi

Abdurrahman Dilipak buyurmuş: "Atatürk döneminde vatandaşa eroin satılıyordu. İlkokullarda da bira dağıtılıyordu... "

Tarihi gözle değil de başka bir yerle okumak bu olsa gerek.

1933 yılına kadar İstanbul'da faaliyet gösteren üç eroin fabrikasının öyküsünü 12 yıl önce yayınlanan Overdose Türkiye adlı kitapta ayrıntılarıyla anlatmıştım..

Bayer laboratuarlarında 1899'da bir ilaç olarak geliştirilen eroin 1925'te Cenevre'de imzalanan sözleşmeyle yasaklandı.

Türkiye Cumhuriyeti, daha çok afyon üretimiyle ilgili sınırlamalar getiren Lahey ve Cenevre sözleşmelerini kabul etmeyen Osmanlı İmparatorluğu'nun tutumunu sürdürüyor, bu sözleşmeleri imzalamıyordu. Ekonomik darboğaz yaşayan Türkiye'nin 62 ilde ekimi yapılan afyonu sınırlaması imkan dahilinde değildi.  İşte bu yasal boşluk kimi girişimcilerin ilgisini çekti. Batıda yasaklanan fabrikalar Türkiye'ye kaydırıldı.

Taksim'de Japonların girişimi olarak 1926'da kurulan Orient Products'ı 1929'da Eyüp'de afyon ticaretiyle uğraşan Taranto ailesinin kurduğu ETKİM  ve Kuzkuncuk'ta Belçikalıların Türk ortaklarla kurduğu TETKAŞ izledi. Türkiye'nin değerli afyonunu işleyerek morfin, kodein, papaverin gibi tıbbi ürünler elde etmek üzere kurulan fabrikalar "eroin" de üretmeye başladı.

Fabrikaların perde arkasındaki patronları Yakuza'dan Fransız mafyasına, hatta ABD'ye uzanıyordu. Yöneticileri içinde önemli işadamları, milletvekilleri ve bakanlar vardı. Dönemin Meclis Başkanı Hasan Saka aynı anda Kuzguncuk'taki fabrikanın yönetim kurulu başkanıydı.

Yasal üretim, denetlenmediği için kısa sürede piyasayı morfin ve eroine boğdu. Türkiye'nin afyon üretimini kısıtlayan anlaşmayı imzalamaması ve üç fabrika 1930 yılında büyük bir uluslararası soruna yol açtı. 4 Aralık günü New York limanına yanaşan Alesia gemisinde 141 kilo morfin yakalandı. Bir hafta sonra Pier Here isimli gemide yarım tonluk bir morfin partisi daha yakalandı. Bu ABD'de o zamana kadar ele geçen en büyük miktardı ve morfinin kaynağı yine İstanbul'daki fabrikalardı.  İtalyan asıllı Ney York Senatörü Fiorello Henry La Guardia Türkiye’nin hükümet düzeyinde morfin ve eroin üretimini desteklediğini ileri sürerek bir yasa tasarısı hazırladı,  boykot çağrısı yaptı. Türk mallarının üzerine sarı üçgen bir etiket konacak ve ülke "ahlaki bir karantinaya" alınacaktı. Tasarı yasalaşmadı ama Türkiye'den gelen ve tamamı tarım ürünlerinden oluşan mallar didik didik arandı, gümrüklerde, limanlarda günlerce bekletildi. Boykot İngiltere, Almanya ve Fransa'ya da yayıldı. Bir zamanlar Kuvvacılara silah taşıyan gemiler Pierre Loti, Lamartine, Bulgaria, Vesta artık uyuşturucu taşıdıkları için izleniyordu. 29 Bunalımı'nın ortasında ağır bir darbe alan Türkiye'nin ihracatı 1932 yılında tarihinin en düşük rakamı olan 47 milyon dolara kadar geriledi.

İşgal döneminde İstanbul'a gemilerle gelen eroin ciddi bir bağımlılığa yol açtmıştı. Buna fabrikalardan "sızan" üretim de eklenince eroin önemli bir mesele haline geldi.

Milli Gelir'in yüzde 5'ine ulaşan cirolarıyla üç fabrika Mustafa Kemal'e bile kafa tutuyordu. Eski bir general olan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'in aktardığı bağımlılık ve kaçakçılığa ilişkin bilgiler Mustafa Kemal'i fena halde öfkelendirdi. Bakanları çağırdı, yönetimin bu ticaretten para alıp almadığını sorguladı. "Uluslar ailesinin bir ferdi olarak başımız dik, bilincimiz açık ve yüreğimiz rahat yürümek kararındayız. Ve biz bu tür faaliyetleri barındırdığımızda Avrupa ve Amerika bize ahlaken toplum dışına itilmiş olarak bakıyor. Bu böyle olmamalı" diye bir konuşma yaptı. Ertesi gün Bakanlar Kurulu'nu topladı ve Türkiye üç uluslararası anlaşmayı da imzalayacağını, fabrikaların bir daha açılmamasını sağlayacağını,  uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığı için sert tedbirler alınacağını duyurdu.

Hükümet kararları Meclis'te hasır altı edildi. Mustafa Kemal bu defa Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey'i Meclis'e yollayarak yasanın çıkarılmasını sağladı. Ancak Yasanın Resmi Gazete'de yayınlanması da engellendi ve yine Mustafa Kemal'in bizzat bastırmasıyla yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bir süre sonra Afyon üretimi devlet tekeline devredildi.

Mustafa Kemal'e rağmen ve yine Mustafa Kemal'in gayretiyle eroin işi önlendi.

Tabii geçici bir dönem.

Abdurrahman Dilipak eroin işiyle bu kadar yakından ilgileniyorsa o kadar eskiye gitmesine gerek yok. CIA ve Pakistan istihbarat örgütü ISİ kontrolündeki laboratuarlarda  "nasılsa kafirler tüketiyor" diye Afgan afyonunu eroine çeviren Gülbeddin Hikmetyar'ı da araştırmalı.

Kime soracağını söylemeye gerek yok.

Dizi dibinde poz verenlere bakmalı. 

Önceki ve Sonraki Yazılar