Demokratikleşmenin yolu, yerelleşmeden geçiyor

AKP rejimi kaç aydır Kürt hareketini oyaladı, demokratikleşme adına pek bir adım atmadı. Şimdi de bir paketten söz ediyor ama, o da kof çıkacak. Demokratikleşme, AKP’nin kimyasına uymuyor bir kere. Hedefi: otoriter, daha merkezci  bir sünni İslam sistemine yönelmek. Becerebilirse Başkanlık sistemi kurmak. Bunu görmemek, AKP’den reformlar beklemek, büyük gaflet. Ama bu, onu reformlara zorlamayı, bunun için mücadele etmeyi dışlamıyor elbette.

MERKEZ-YEREL PAYI
Ülkelerin demokratikleşme düzeyleri ile ilgili göstergelerden biri, belki de en dişe dokunanı, kamu kaynaklarının , geniş anlamda kamu bütçesinin ne kadarının merkezi otorite; ne kadarının yerel yapılarca, eyaletler, özerk bölgeler, belediyelerce kullanıldığıdır. Türkiye’nin bu konuda, OECD üyesi devletler arasında nal topladığı ve son sırayı aldığı görülüyor.

AKP rejiminin milli gelirden kullandığı kaynaklar, dış kaynakla büyüyen
ekonominin KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergileri artırmasıyla, özelleştirmelerden sağlanan gelirlerin artmasıyla hızla arttı ve yüzde 40’a yaklaştı. Bu oran, bazı Avrupa ülkelerinde yüzde 50’leri ve üstünü buluyor.

Ama ne var ki, Avrupa’da ve birçok uygar ülkede kaynakları toplayan ve dağıtan devlet kurumları arasında merkez-yerel paylaşımı  daha dengeliyken, Türkiye’de uçurum var. Türkiye bu anlamda “merkeziyetçilikte”, dolayısıyla anti-demokratiklikte birinci sırada.
OECD verileri gösteriyor ki; Türkiye, kamu harcamalarının ancak yüzde 10’una yakınını ‘yerel’ yönetimlere kullandırıyor. Bu konuda Türkiye’ye yakın olarak İrlanda’dan söz edilebilir. Fransa ve İngiltere gibi merkeziyetçi ülkelerde bile, ‘yerel’in payı yüzde 20-30’ları bulmaktadır. Yerel ve/veya özerk bölgelerin kamu harcamaların payının yüzde 40-60 bandında ollduğu ülkelere örnek olarak Kanada, Çek Cumhuriyeti, Meksika, ABD, Almanya ve Belçika verilebilir.
 
ÖZEL İDARE DE MERKEZ
Türkiye’nin yerel yönetim harcamalarının yüzde 10 dolayında olması ayrıca sorgulanmalıdır. Çünkü,’yerel’ tanımına sokulan harcamaların içinde, doğrudan “merkez”e bağlı il özel idareleri yüzde 20’ye yaklaşan paya sahiptir. Hatta, doğu ve güneydoğu illerinin zaten güdük olan yerel harcamalarının yüzde 42’sini valilerin yönettiği ‘il özel idare harcamaları’ oluşturuyor. Bu oran Van, Bingöl, Kars gibi illerde yüzde 60’lara yaklaşıyor!

Merkez’in kontrolündeki il özel idare harcamaları ile birlikte, yerel harcamaların  illere dağılımı da, haliyle adaletsiz. Yerel harcamanın yüzde 30’a yakını tek başına İstanbul’a ait. Onu, yaklaşık yüzde 10’arlık paylarıyla Ankara ve İzmir, yine yaklaşık yüzde 5’lik payıyla Kocaeli ve yüzde 3’erlik paylarıyla Antalya ile Bursa izliyor. Yani en büyük 6 il, yerel harcamaların yüzde 60’ından fazlasını yapıyor. Buna karşılık Van, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi, büyük ama yoksul illerin yerel harcamaları, toplam Türkiye yerel harcamalarının  yüzde 3’ünü ancak buluyor. Merkezi bütçeden yerele aktarılan vergide nüfus kriteri var, ama bu yetmiyor. Gelişmiş iller, gelişmiş ekonomilerinden dolayı, daha çok yerel vergi ve neoliberal belediyecilikle de daha çok yerel hizmet geliri elde ettikleri için, Hazine garantili borçlanabildikleri için, azgelişmiş illerden -kişi başına- daha çok kaynak kullanıyorlar.

DEMOKRATİK YERELLİK
Türkiye, yeni bir mahalli idare seçimine giderken, bu antidemokratik ‘merkez’-‘yerel’ dengesizliği daha çok gündeme getirilmeli, otoriter AKP’nin ‘merkez’i, açıktan ya da örtülü güçlendirme çabaları teşhir edilmeli, demokratikleşmenin yerele yönelmekle başlaması gerektiğinin altı çizilmelidir. ‘Yerel’in daha çok mali kaynaklarla donatılması, bunun için de ‘merkez’e ait birçok yetkinin, faaliyet alanının ‘yerel’e devredilmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Bu da, tüm Türkiye’yi kucaklayan, tüm coğrafi bölgelere uygulanacak demokratik özerkleşme programının daha çok gündeme getirilmesi demektir. İstanbul’dan Karadeniz’e, Güneydoğu’dan Çukurova’ya, her bölgede halk katılımını, bölgesel söz ve karar sahipliğini artıracak; yerel parlamento sistemini, üst bürokrasinin seçimle işbaşına getirilmesini içeren etkili bir idari reformla, ‘yerel’in güçlendirilmesiyle ancak, demokratikleşmede anlamlı bir yol kat edilmiş olabilir.

Gerisi oyalamacadır, kendini kandırmaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar