Etoburlaştıramadıklarımızdan mısınız?

Birçok çocuğumuz ve gencimiz fast food restoranlarında hamburger bağımlısı yapıldı. Bazılarımız, nerede ise her akşam mangallarının başına toplanarak çokça et tüketiyor. Bunlar dünyada çoktandır başlamış olan etçilleşme (veya et oburu olma) sürecinin örneklerinden. Şüphesiz etsiz bir beslenme öneriyor değiliz. Ancak daha az et ve daha çok sebze, meyve ve zeytinyağına dayalı Akdeniz mutfağının sağlığa yararlı olduğu birçok uzman tarafından kabul edilmektedir.

Et üretimi için dünyada çokça tahıl kullanılıyor. Bir sığırın bir kilo alması için yedi kilo tahıla ihtiyaç var. Kümes hayvanlarında bu miktar iki kilodan biraz fazla. Dolayısıyla dünyada et üretimi arttıkça tahıllar artan oranda hayvan yemi olarak ayrılmaktadır. Dünyada ekili alanların yaklaşık yarısı hayvan yemi için kullanılmaktadır. Dünyanın zengin ülkelerinde yaşayan % 20 nüfus dünya et tüketiminin %40’ını gerçekleştirmektedir. Bu da kişi başına ortalama yılda 80 kilogramdır. İki günde bir yenilse nerede ise bir öğünde yarım kiloya yakın et yapar bu. Ayrıca süt, yumurta ve balık tüketimlerini de düşünürsek bu oldukça yüksek bir düzeydir. Ortalama bir Amerikalı sağlıklı beslenmesi için alması gereken kaliteli proteinin nerede ise beş misli tüketim yapmaktadır.  Gelişmekte olan ülkelerde de hayvansal ürün tüketimleri artmaktadır.

Özellikle ABD’de büyük tahıl, et endüstrisi ve fast food restoranları ulusötesi şirketleri devleti de arkalarına alarak bir koalisyon oluşturmuşlardır. Oluşturdukları monopol gücü sayesinde çiftçinin elinden ürünlerini çok düşük fiyatlarla satın almakta, işleyerek satmakta ve ihraç etmektedirler. Devlet ise ürün fiyatlarını yükseltmeyecek şekilde büyük çiftçilere daha çok olmak üzere gelir desteği vermektedir. Ayrıca doğrudan ulusötesi firmaların eline geçen ihracat destekleri ile yabancı pazarları resmen işgal etmektedirler.

Dünyayı bekleyen en önemli tehlikelerden biri de gelişmekte olan ülkelerde sebze ve hububata dayalı beslenme kalıplarının değişerek aşırı hayvansal ürün tüketiminin artmasıdır. Her yıl Çin’de 200 yeni KFC ve 100 McDonalts açılmaktadır.

Buğday fiyatları son yıllarda hızla artmaktadır. Bu gelişimde etçilleşme (İngilizce meatification denmekte) kadar son yıllarda mısırdan biyoyakıt elde edilmesi ve çölleşme, kent ve yollarla tarım alanlarının azalması da etkili olmaktadır. Örneğin ABD’de mısır üretiminin üçte biri biyoyakıt üretimine gitmektedir.

Bu gelişmeler bütün dünyanın aklını başına alması gerektiğine işaret etmektedir. Küreselleşme masallarına kanmayıp, Akdeniz mutfağına uygun, aşırı et tüketiminden uzak beslenmeyi öğrenmeliyiz. Çölleşme ve tarım alanlarının yok olmasına karşı mücadele etmeliyiz. Kendi buğdayımızı üretmeyi ve bu üretimi doğayla dost hale getirmeyi planlamalıyız. Ucuz buğday ithalatının artık olmayacağını da dikkate alarak dünya Ticaret Örgütü, IMF, Dünya Bankası buyurularına karşı çıkıp gıda egemenliği kavramına uygun bir şekilde hububatta istediğimiz gibi gümrük vergilerini koymaya devam edeceğimizi dosta düşmana söylemeliyiz.

Elimizden ne gelir diyen tüketiciye de birkaç söz: Hiçbir şey yapamıyorsan kendinin ve çocuğunun etoburlaşmasına dur de. Dizilerden veya maçlardan başını kaldırabilir ve ara sıra sokağa çıkıp sömürge olmaya hayır diyebilirsen de çok iyi olur hani.

Önceki ve Sonraki Yazılar