Fotoğraf çok çirkin...

Yüzü gözü kan içinde bir adam, yanındaki adamların pek de dostça olmayan bakışları altında Atatürk büstünü öpüyor.

Adım adım yükselen toplumsal cinnetin bu fotoğrafı Muğla, Kumluova'da çekildi.

Lince uğrayan adamın adı İbrahim Ç.
Dövülme nedeni Facebook'a koyduğu haki renkli üniformaya benzer bir kıyafet...

Altına “bu kıyafeti giymek bile onurdur” yazmış...
Kastettiği neyin onuru belli değil.
Fakat üniforma da PKK'lıların giydiği kıyafetlerden değil...
Bir zamanlar PKK ile ölümüne dövüşebilen Peşmergelerin kıyafeti...
Fakat birisi bu “PKK'lı terörist kıyafeti” deyince haber kulaktan kulağa yayıldı.

“Bulun bunu” diye gelişen cinnetten haberi olmayan İbrahim Ç. Öfkeli bir grup tarafından yakalandı, önce elbiseleri parçalandı, ardından meydandaki Atatürk heykeli zorla öptürüldü...

İbrahim Ç.'yi kalabalığın elinden son anda yetişen Jandarma kurtardı...
Aynı gün Antalya'da “Dişe diş, kana kan intikam” diye bağırarak HDP binasının camını çerçevesini indiren 200 kişilik bir kalabalık, bir mevsimlik işçiyi sırtından bıçakladıktan sonra, tramvay durağında rastladıkları “esmer bir genci” Kürt diye dövmeye başladı...
Terliklerini bırakarak kaçmaya çalışan genç bir ara ellerinden kurtuldu...
Yine yakaladılar.

Araya sivil polisler girdi. Dövülen genç “Abi ben Burdurluyum, neden dövüyorlar anlamadım” diye kimliğini gösterdi.
Polis kudurmuş kalabalığı “Adam Burdur Bucak'lı yaptığınız iş mi” diye engelleyebildi...

Dövülen genç yüzü gözü kan içinde “Ben de MHP'ciyim, neden beni dövdünüz?” diye söylenip duruyordu...

Saldırganlar MHP'li olduğuna göre Burdur'lu değil de Koreli olsa?
Olayın daha anlaşılabilir bir yanı olur muydu?
Belki...

“Ben pilotum” diyen üsteğmeni PKK'lı diye öldüresiye dövdüren bir akıl tutulması bu.

Çünkü şiddet, artık eylem ya da söz üzerine değil, simgelerle tetikleniyor...

Simgelerle çoğalarak yayılıyor.
“Sarı-kırmızı-yeşil” diye trafik lambalarını değiştiren, “Portakalı orak çekiç biçiminde soydu” diye insanların hapislerde çürütüldüğü, şanslı olanların Marx'ın fotoğraflarından “dedem” diye yırttığı bir coğrafyada simgeler her şeyden, “gerçeğin kendisinden” bile çok daha tehlikeli...
Toplumda karşılığı olmayan, gerçeklikten kopmuş, adeta “Anayasal” bir gösteriye indirgenmiş siyaset, simgesel şiddeti, kışkırtarak varolabiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar