Türkiye'nin başındaki püsküllü bela



      Türkiye'nin başı belada.  Öyle böyle değil, ciddi olarak belada. Suriye, Irak...  Güneydoğu... Okmeydanı... Neler olduğunu, neler olabileceğini görüyorsunuz.

      Ama asıl bela ya da sorun onlar değil.  Asıl sorun Türkiye'nin yönetiminde düşülen durum.  Daha doğrusu, o yönetimin ülkenin karşısına çıkan belaları defetme, sorunları çözme kapasitesini kaybetmiş olması.  

     Böyle olunca en küçük komplikasyonlar büyük sorunlara dönüşüyor. En sıradan bela püsküllü bela haline geliyor. Azıyor.

     Sivilce çıbana, çıban kansere dönüşüyor.

   

                                                  ****

      Oysa demokrasi, bir sorun çözme düzeni olarak işlevseldir.  Savaştan barışa, afetten imara her alanda meşru çözüm üretme mekanizmaları vardır.  Her demokratik ülkede, tarih içinde evrilmiş bir şablona uygun kurallar belirlenir,  kurumlar oluşturulur;  bu kurumlar arasındaki ilişkiler tanımlanır.  Denge ve fren sistemleri geliştirir.  Çark dönmeye başlar...

      Çıkan sorunlar o çark içinde, usulüne göre,  öğütülür.

      Tam teşeküllü bir hastanenin acil  servisine bir hastanın geldiğini düşünün.  Teşhis ve tedavi için neler yapılacağı, hangi testlere başvurulacağı, kimlere danışılacağı  adım adım bellidir.  Taburcu edilmenin kuralları da belirlenmiştir. İsteyen dilediğini yapamaz.

       Demokratik sistemde de öyledir.  Örneğin, savaşa girmenin adım adım kuralları vardır.  Tıpkı bütçe  ya da seçim yapmanın olduğu gibi. Onlara hiç itiraz etmeden uyulur.

       Bazen, çok ender olarak,  kurallar işlemez hale gelir, çark durur.  Örneğin ABD'de iki yıl önce bütçe harcamaları konusunda bir kilitlenme olmuş, makine durmuştu. Yenidençalıştırmak için bir yol buldular...

       Bu türden kilitlenmelere devlet krizi olarak endişeyle bakılır.

       Türkiye son yıllarda büyük bir kilitlenme yaşıyor.  Gezi, 17 Aralık, Soma, Okmeydanı, bayrak olayı... Suriye ve Irak'ta düşülen durum... Diyarbakır - Bingöl yolunda kapatılamayan çukurlar...  Vb. Vb...

                                              ***

       Bu durumun sorumlusu, hiç kuşkusuz, Türkiyeyi 12 yıldır tek başına yöneten AKP iktidarıdır.

      Çünkü bu iktidar, zaten mükemmel olmayan makineyi kasten bozmuştur. Fren kablolarını kesmiş, soğutma sistemlerini devreden çıkarmıştır.

       Bozduğu ve devreden çıkardığı mekanizmaların yerine yenilerini koymamış, koyamamıştır.

       Yazılarımda Türkiye'den kolonları alınmış, kirişleri kesilmiş bir bina  olarak söz ederken bunu kastediyorum.  Küçük sarsıntılara bile dayanma gücü kalmamış bir yapı. En ufak sorunların büyük krizlere dönüştüğü zayıf bir bünye...

       Geldiğimiz feci durum ortada.

                                           ***


       Türkiye'nin demokratik sorun çözme mekanizmalarını acilen onarmak için bir iktidar değişikliğine ihtiyacı var.  Demokrasiler iktidar alternatiflerine böyle durumlar için ayrı bir önem verirler.

       Gelin görün ki, Türkiye'nin başında iktidardan düşmemek için her yola başvurmaya hazır olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılan bir grup var...

        İşler kötü ve değişim zor: Türkiye'nin başı beladadır!

Önceki ve Sonraki Yazılar