'Kovulan yazarlar' ne demek?..

Dışarıdan bakıldığında çoğu kişi için yazmak, özellikle de “Köşe yazarlığı” yapmak “Kebap” bir durum olsa gerek. Oturur, gündemi tarar, düşünür, araştırır, bilgi, birikim ve önsezileriniz el verdiğince bir şeyler yazarsınız. Ayrıca “Prestij”li oluşu da cabasıdır. (Dikkat! Kimilerinde “Ego patlaması” yapabilir!) “Taş atıp da kolunuz yorulmaz” (Ne kadar avami ve kafa emeğini emekten saymayan bir laftır bu!) Üstüne bir de para alırsınız!

Oysa bir de madalyonun öteki yüzü var. Bazı şeyleri bin bir türlü baskı altında yazarsınız. (“Özgür basın” bir efsanedir. Ancak bir diğerine oranla “Görece özgür basın” vardır!) Bu bazen açık ve kaba, bazen sinsi ve psikolojik biçimler alabilir. Aynı baskılar bazen devletten / hükümetten, bazen patronaj, yayın yönetmenliği, hatta bir kısım hadsiz okurun kendisinden bile gelebilir.

Bu türden baskıları fazla dikkate alan ve bedelini ödemeye hazır olmayanlar “İyi yazar” olamazlar bence! Daha da ileri giderseniz hakkınızda türlü saldırılar olabilir, izlenebilir, fişlenebilir, tehditler alabilir, iftiralar atılabilir, komplolar kurulabilir. “İçeri” bile tıkılabilir, sürüm sürüm süründürülebilirsiniz. Her şeyin bir “Bedeli” var!

Hele bazı dönemlerde yazmak hepten “Riskli” bir iş olabilir. İktidarların, güç odaklarının işine gelmeyen şeyler yazabilir, duruş sergiler, ayaklarına basabilirsiniz. O kadar ki bazen “Sizden” (Ne demekse?) zannettikleriniz bile çelmelemeye kalkabilir sizi. Her yazdığınızda bir “Kulp” aramaya kalkarlar. En hafifinden işinizden olursunuz!

Neyse, bütün bunlar olabilir. Ancak bazı dönemlerde siyasal saflaşmalar iyice keskinleşir. O zaman medya hepten bir “Savaş aracı”na dönüşür. (Aslında hep öyleydi!) Herkes o köşelerde kendi “Neferleri”ni görmek ister. Tahkimatlar bu yönde yapılır. Aykırı seslere, ters kalemlere tahammül sıfırlanır. Hepsinin “Tornadan çıkmış” gibi olması istenir. Bazıları dünden teşnedir, “Memurluğa” can atar, bazıları direnir!

Nitekim bu açıdan son günlerde benim en çok gözüme çarpan “AKŞAM’dan kovulan yazarlar” olgusu oldu. Malum AKŞAM Gazetesi’nin TMSF’ye devri ve Mehmet Ocaktan’ın başına geçmesiyle birlikte bazı gelişmeler oldu. Belli “Talimatlar” işlemeye başladı. Bilhassa “Gezi Parkı” olaylarına farklı bakan veya Suriye konusunda hükümetle “Uyumlu” olmayan bazı yazarların işine son verildi.

En son Gürkan Hacır ve Hüsnü Mahalli’nin gönderilmesiyle durum iyice ayyuka çıktı. Bu açıdan bir “Temizlik yapılıyor” manzarası oluştu. Tam bir “Olur böyle vakalar” durumu yani!

Fakat beni en çok rahatsız eden, kullanılan dil oldu. (İşin komiği “Yandaş olmayan” medya bile bu yazarlar için “Kovuldular” tanımını seçti.) Bence bu oldukça “Negatif” bir kelime ve durumun karşılığı olmuyor. “Teknik” olarak böyle görünse bile gene de uygun bir tanım değil bence. Ben olsam bana “Küfür” gibi gelirdi!

“Kovulmak” ne demek? Gazeteciler, çalıştıkları yerlerden niçin “Kovulur”? İşlerini mi iyi yapmamışlardır, okunmamakta mıdırlar, yüz kızartıcı bir harekette mi bulunmuşlardır, çalıp çırpıp müesseseyi zarara mı uğratmışlardır, köşe imkânlarını kötüye, çıkar amaçlı mı kullanmışlardır, vb? Hayır! Sadece yeni yönetimden farklı düşünce ve tutum sergilemişlerdir. O halde “Kovulmak” niye? O zaman bu kelime gerçek durumu perdeliyor hatta çarpıtıyor.

"İşten çıkarıldılar”ı anlarım, “Uyum sağlayamadılar”ı anlarım, “Yayın çizgisiyle ters düştüler”i bir ölçüde anlarım ama “Kovulma”yı hiç anlayamam. Çünkü “Kovulma” benim kafamda aşağılayıcı bir kelime. Sanki farklı düşündükleri için kabahatlilermiş gibi bir sonuç çıkıyor.

Dedim ya; yazmak her zaman “Kebap” bir durum değildir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar