Gazetecinin 'çıldırma' günü!

Çalışan Gazeteciler Günü tanımına itirazım var! Ne demek; çalışan gazeteciler? Gazetecinin çalışmayanı olur mu? Bu tanımı çok yanlış buluyor, asla katılmıyorum. Zira gazeteci her gün çalışır. Çalışmadığı gün yoktur. Ve gazetecilik, sıradan bir meslek değildir. Gazetecinin en temel görevi, toplumu bilgilendirmek ve bireyin “haber alma hakkı”na katkıda bulunmaktır. Bu bağlamda gazeteci, kendi duyarlılığı ve sorumluluğu ile hareket eder. Ve bu anlayışla, olup bitenler konusunda toplumu bilgilendirir. Bu bakımdan gazetecinin boş zamanı yoktur. Bir patronaj altında kendisine illa da iş verilmesi ya da herhangi bir  müessesede istihdam edilmesi de gerekmiyor. Bu bakımdan gazetecinin, “nev-i şahsına münhasır” bir işi vardır ve bizatihi kendisi nev-i şahsına münhasırdır!

Ancak doğaldır ki, gazetecinin de bir alın teri vardır… İşi için harcadığı bir emek ve her emeğin bir karşılığı, hatta bu konuda ödediği nice bedeller var. Dolayısıyla gazeteci de diğer emekçiler gibi alın terinin karşılığını almalı. Yani işi olmalı. İşsiz gezmemeli.

Ama nerdeeee…


Siyasi iktidar öylesine bir korku salmış ki gazetecilik ortadan kalkmış; muhabirliğin yerini muhbirlik, yazarlığın yerini eyyamcılık goygoyculuk, gazete ya da televizyon patronluğunun yerini, “iktidar yalakalığı” almış… Bu iş kolunda neredeyse,  özgür, özgün ve özerk kimse kalmadı. Tabi bizler gibi birkaç “mahallenin delisi” ve “nesli tükenmiş”lerin dışında… Çoğunluk; ne yazık ki siyasi iktidara boyun eğmiş… Ya teslim olmuş ya da teslim alınmış…

Bugün Türkiye’de 30’u tutuklu, 200’e yakın gazeteci, yargılanıyor. Medya dalında işsizlik, Türkiye ortalamasının neredeyse üç katı. İşsiz gazeteci sayısı 7 binin üzerinde…

Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’nün bizde kutlanacak hangi güzel yanı olabilir? Bu kadar riya, bu kadar yalan, bu kadar talan ve bu kadar adaletsizliğin olduğu bir ülkede, “kutlama” adı altında etkinlikte bulunmak bize yakışmaz!

Neyi kutlayacağız Allah aşkına!

Ülkenin bir yanı kan gölü… Diğer tarafta adaletsizlikler diz boyu… Hukuk ayaklar altına alınıp keyfileştirilmiş. İşsizlik başını almış gidiyor. Dolar 3 liranın üzerine çıktı.. İki ayda, cebimizdeki 100 liranın 9 lirası çalındı. Giderek, daha da fukaralaşıyoruz. Mutfaklara yangın düşmüş. Hayat pahalılığı desen ha keza…

Yok, yok! Ortada kutlanacak hiçbir şey yok!

Neye kızıyorum biliyor musunuz; bütün bunlar karşısında, sanki hiçbir dahli yokmuş gibi, kimi siyasi iktidar temsilcilerinin gazeteciler gününü kutlamasına… Alay eder gibi  demeç veriyorlar…

Bu kadar aymazlığa, bu kadar densizliğe, bu kadar insafsızlığa dayanamıyorum. Bugün Türkiye’de gazeteciler adına kutlanacak bir gün tespit edilecekse bu anacak, “gazetecilerin çıldırma ve delirme günü” olabilir. Ben başka kutlanacak hiç bir şey bulamıyorum. Dolayısıyla, iktidar sahipleri, o küçücük beyinleriyle bizim zekamızla alay etmeye kalkmasın! Bunu yemeyiz ve yemeyeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar