Cumhurbaşkanı vesayetine mi gidiyoruz?

Önce gazetelerden bir alıntı:
  
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis’te 360 oyla kabul edildiği için onaylaması durumunda aralık ayı sonunda referandum yapılmasını zorunlu hale getiren, yerel seçimlerin 2014 Mart ayı yerine 2013’ün Ekim ayında yapılmasını öngören anayasa değişikliğini beklendiği gibi veto etti.”
  
Gül vetosunda Anayasa’nın 104. ve 175. Maddelerine dayanıyor.
  
Cumhurbaşkanı’nın görevlerini tarif eden Anayasa’nın 104. maddesi diyor ki: “(görevler arasında-CÜ) Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek, Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak, (vardır-CÜ)”
  
Anayasa’nın 175. maddesi de diyor ki:
  
“Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.
  
Meclisce üye tam sayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’e iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazete’de yayımlanır.”

***

Kanunları veto hakkı, Cumhurbaşkanı’na Anayasa ile verilmiş haklar arasındadır.

Cumhurbaşkanı veto hakkını kullanırken hakları hangi koşullar altında kullanabileceğine dair Anayasa’da herhangi bir kayıt yok ama genel teamül gereği Cumhurbakanı:i) veto hakkını önüne konan “kanun metni”ndeki bir hükme şu veya bu nedenle itiraz edince veya ii) kanun çıkarılırken yapılan şekilsel hatalara atıfta bulunarak kullanır.
  
Cumhurbaşkanları bugüne dek veto ettikleri kanunları önlerindeki metne dayanarak gerekçelendirmişlerdir!

***

Halbuki Cumhurbaşkanı bu kez veto hakkını şu gerekçe ile kullanıyor:

“İncelenen kanunun yayımlanması halinde,  kış aylarında halkoylaması yapılması zorunlu hale gelecektir. Bu durumda ise, karşılaşılması muhtemel mevsim şartlarının halkoylaması çalışmalarını ve vatandaşlarımızın halkoylamasına katılımını olumsuz yönde etkileyebileceği ve ortaya çıkan bu sonucun değişiklik gerekçesiyle de çelişeceği görülmektedir. Seçimin beş ay erkene alınması amacıyla yapılan mezkur anayasa değişikliği için Anayasa’nın 175. maddesinin dördüncü fıkrasının gereği olarak halkoylamasına gidilmesinin, başta bütçe olmak üzere devlete ve vatandaşlarımıza getireceği külfet ve ekonomik istikrara yönelik zarar riski de gözardı edilemez. Bu sebeplerle, incelenen kanunun belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden değerlendirilmesinde yarar görülmektedir.”

***

Yukarıdaki gerekçede:
  
1) Cumhurbaşakanı’nın önüne konan kanun metni ile ilgili herhangi bir atıf yok.
2)Kanunun TBMM’de ele alınış biçimi ile ilgili hiçbir itiraz yok.
  
Gerekçede sadece:

1)Kış aylarında halk oylaması yapılmasına…
2)Referandumun yapılması sırasında doğacak ekonomik külfete atıf var.
  
Halbuki ne Anayasa’da, ne de kanunlarda:

1) Kış aylarında halkoylaması yapılamaz,
2) Ekonomik külfet getiren referandumlardan imtina edilir, diye maddeler/ibareler var!

***

Cumhurbaşkanı  “kış aylarında halkoylaması yapılmasına” itiraz ediyor ama:

1)1982 Anayasası 7 Kasım 1982’de halkın oyuna sunuldu.
2)Bu ülkede yakın dönemde halkoylaması ile aynı nitelikleri taşıyan şu  genel seçimler yapıldı:

a) 6 Kasım 1983
b) 29 Kasım 1987
c) 24 Aralık 1995
d) 3 Kasım 2002.
  
(Kasım ve aralık aylarında Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun hava şartları herkesin malumudur.)

***

Öte yandan halkoylamasının “devlete ve vatandaşlarımıza getireceği külfet ve ekonomik istikrara yönelik zarar riski de gözardı edilemez” ise bu ülkede hiçbir zaman referandum yapılmaması gerekir.

***

İki parti birleşti. Yerel seçimleri öne almak için karar aldı. 367 oy gerekiyordu. Ellerinde bol bol yetecek toplam 380 oy vardı. (AKP=326- MHP=54)
  
Ancak, oylamayı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. 360 oyda kaldılar. Fakat oylamada hiçbir şekil ve şart hatası yapılmadı. TBMM’nin iradesi böyle tecelli etti.
  
Milletin temsilcilerinin oluşturduğu TBMM tarafından esas kararı vermek üzere AKP’nin devamlı atıfta bulunduğu “milli irade” yetkili kılındı!
  
Ama bu sefer “milli irade” işlerine gelmedi. Tutturdular:
  
“Saymeyoz! Saymeyoz!”

***

Bu durumda ben 3 adet yeni Anayasa madde teklifini Cumhurbaşkanı’nın dikkatlerine sunmak istiyorum:
  
1)Kasım-Mart ayları arasında milli irade dondurulur.
2)Pahalı bulunması durumunda milli iradeye başvurulmaz. Çok gerekirse milli irade mağazaların “tenzilat yaptığı” dönemlerde kullanılır.
3)Zaten 2014 yılından itibaren milli iradeyi “seçilmiş cumhurbaşkanı” tek başına temsil edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar