Kopuş ve yön kaybı

Türkiye'nin siyasal ve entelektüel ortamında giderek netleşen tuhaf bir durum yaşanıyor.  Yakın zamana kadar sağlı-sollu liberaller ve bazı aydınlar, Kürt sorununun gericiler, muhafazakâr çevreler ve Batılı emperyalist ülkelerle birlikte çözüleceğine inanmış görünüyorlardı.  Bu durum vahim siyasal sonuçlar yarattı. Kürt muhalefeti, bazı sol çevreler ve liberaller, bu toprakların aydınlanma geleneği ve ilerici birikiminden koptu. Öyle bir akıl tutulması yaşandı ki, Kürt açılımı siyasetinin çökmesi ve KCK’ye yönelik kapsamlı operasyonlar bile olup bitenin anlaşılmasına yetmedi.  Çünkü liberalizmin ağır etkisiyle etnik ve dinsel kimliklerin/köklerin öne çıkarılması "demokrasi" diye sunuldu.  İşte Türkiye’nin ilerici birikimi ve aydınlanma geleneğinden bu kopuş ağır sonuçlar yaratıyor.  Çünkü söz konusu eğilim, bu ülkenin çoğunluğunu  oluşturan kesimleri, örneğin Türkleri (dolayısıyla Türk emekçilerini, aydınlarını, alt/orta sınıflarını) ve Cumhuriyetçi toplum kesimlerini büyük bir sorumsuzlukla faşizan gericiliğe ve muhafazakârların hâkimiyetine bırakıyor. Örneğin 1938 Dersim İsyanının lideri Seyit Rıza tartışması bile bu anlayışın gölgesinde yürütülüyor. Katliam kınanırken, feodal bir ruhban da yüceltiliyor. Referanslarını ve tarih bilincini yitiren aydınlara ve topluma artık yeni bir yön göstermek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar