Geçti Bor’un pazarı

Merkez Bankası nihayet faiz silahını çekti. Geç likidite penceresinden piyasaya verdiği paranın faiz oranını üç puan arttırarak yüzde 13,5’ten yüzde 16,5’e çıkardı.
Bu müdahaleden sonra 5 liraya dayanan dolar biraz gevşeyerek önce 4,50 ye çekildi ardından yeniden 4,70’lerin üzerine çıktı.
Euro da bu genel eğilime paralel bir hareket etti.
Haftanın ilk işlem günü ise dolar yeniden 4,60 seviyelerinin üzerinde işlem görmeye devam etti.
Peki, bunun anlamı nedir?
Merkez Bankasının bu müdahalesi işe yaramış mıdır?
Bu sorunun yanıtı iki nedenden dolayı hayır…
Birincisi müdahale için çok geç kalındı.
İkincisi müdahalenin boyutu yetersiz kaldı.
İsterseniz bu durumu biraz açalım; 
Döviz kurlarında yukarı yönlü bir hareketlenme olduğunda Merkez Bankasının bunu engelleyecek birçok silahı bulunmaktadır.
Ancak bunlar içinde en etkili olanları döviz satışı yaparak piyasaya döviz sürmek ve faizleri sert bir biçimde yükseltmektir.
Birincisinin etkisi bankanın döviz rezervlerinin azalması olacaktır.
O yüzden merkez bankaları çok zorda kalmadıkça genelde bu yönteme başvurmayı tercih etmezler.
Ayrıca böyle bir müdahale, Merkez Bankası’nın elindeki döviz rezervleri ile de sınırlıdır.
Nitekim şu an Merkez Bankamızda piyasaya müdahale için kullanılabilecek döviz rezervi miktarı sadece 30 milyar dolar civarındadır.
Bu yetersiz seviye bankanın piyasaya müdahale için döviz verme seçeneğini ortadan kaldırmaktadır.
O halde elimizde tek araç kalıyor o da faiz oranlarını sert bir biçimde yükseltmek…
İşte Merkez Bankası geçtiğimiz hafta olağanüstü toplanarak bunu yapmaya çalıştı.
Ancak bundan istenilen sonuç tam olarak elde edilemedi.
Çünkü piyasa faizleri zaten yüzde 17’nin üzerine çıkmıştı ve beklenti en az 5 puanlık bir faiz artışıydı…
Banka ise 3 puan faiz artışı ile bile kendi borç verme faizini yüzde 16,5 seviyesine ancak çıkarabilmişti.
Geldiğimiz noktada bankanın borç verme faizi hala piyasa faizinin altındadır.
Öte yandan, bu müdahale geç kalmış bir müdahaledir.
Esasen Merkez Bankası, yaklaşık 3 aydır faiz arttırması gereken iktisadi koşullar yaşanırken bunu yapmakta ayak sürüyor.
Bunun en büyük nedeninin ise seçim öncesi faizin artmasını istemeyen hükümetin, banka üzerindeki baskısı olduğunu dünya âlem biliyor.
Geldiğimiz noktada elimizde araç bağımsızlığına ilişkin üzerinde ciddi şüpheler oluşan bir Merkez Bankası var ve bu durum bankanın piyasa üzerindeki kredibilitesini ciddi olarak sarsıyor.
Peki, sonuçta ne oldu?
Siyasi baskılarla zamanında piyasaya müdahale edemeyen Merkez Bankası hem döviz kurlarının ciddi şekilde yükselmesine seyirci kalarak önemli bir hasarın oluşmasına neden oldu hem de en sonunda faizleri arttırmak zorunda kaldı. Zamanında faizleri arttırsaydı en azından piyasa algısını bozmayarak döviz kurlarındaki yükselişi durdurabilecekti. Velhasıl, piyasa dinamiklerini anlamayan ve onunla didişen bir siyasi anlayış, Türkiye’ye bedel ödetmeye devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar