Abidin Ünal, Akıncı Üssü davasında beyanda bulundu

Abidin Ünal, Akıncı Üssü davasında beyanda bulundu

Eski Hava Kuuvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal, Akıncı Üssü davasında beyanlarda bulundu, kamuoyuna yansıyan ve pek çok spekülasyona yol açan görüntülerle ilgili de açıklama yaptı. Üssün içinde koridorda rahatça gezebildiği yönünde eleştiriler aldığı görüntülerin tuvalete götürüldüğü anlara ait olduğunu belirtti. Ünal, Akın Öztürk ile birlikteki görüntüsünü de "Saat 16.30 sıralarında Akın Öztürk yanıma geldi. Bana, 'Orgeneral Yaşar Güler'le geldik, kendisi dışarıda, gidiyoruz'

15 Temmuz darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 469 sanığın yargılandığı davada, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal müşteki sıfatıyla beyanda bulundu. Beyanında, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlatan, FETÖ'nün başlattığı hava harekatını yine Hava Kuvvetlerinin karşı harekatla bastırdığını söyleyen Ünal, "FETÖ darbe teşebbüsünde bulunanların gece boyu 26 sortilik jet uçuşuna karşılık 48 sortilik bir jet uçuşuyla baskı kurulmuştur" dedi.

Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında derdest edilen üst düzey komutanların müşteki sıfatıyla beyanlarının alınmasına başlandı. İlk olarak beyanda bulunan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal, bugüne kadar görülen duruşmalarda bazı sanıkların, hakkında yalan ifadelerde bulunduğunu ve kendisine iftira attığını belirtti.
'Gelen bilgide darbe teşebbüsünü ima eden bir detay yoktu'

Ünal, emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının İstanbul'daki Moda Deniz Kulübü'ndeki düğününe katılmak üzere saat 19.00'da yola çıktığını anlatarak, "Saat 19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Komuta Merkezi'nden arandım. Genelkurmay Komuta Harekat Merkezi emriyle askeri uçuşların durdurulduğu ve havadaki uçakların indirilmesi emri geldiği söylendi. Gelen bu bilgide darbe teşebbüsünü ima eden en ufak bir detay yoktu. Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi üzerinden işlemin derhal yerine getirilmesi emrini verdim" dedi.

'Genelkurmay Başkanına ulaşmam engellendi'

Ünal, bu saatten sonra Genelkurmay Başkanı'na ulaşmaya çalıştığını ancak kendisine "Genelkurmay Başkanı toplantıda, size döneceğiz" denilerek komutana ulaşmasının engellendiğini söyledi. Saat 22.10 sıralarında Ankara üzerinden F-16'ların uçtuğu bilgisi geldiğini söyleyen Ünal, "O andan itibaren durumun bir darbe teşebbüsü olduğunu değerlendirdim. O ana kadar bir darbe teşebbüsü ihtimali aklımıza gelmediği gibi hiçbir kaynakta böyle bir bilgi iletmiş değildi. Durumu derhal Korgeneral Şanver'e bildirdim ve salondaki bütün generalleri toplamasını söyledim. Havuz başına geçerken uçakların Akıncı meydanından kalkmış olduğunu tahmin ederek Üs Komutanı Hakan Evrim'i aradım. Üçüncü teşebbüsümde telefonu açtı. 'Bu uçaklar senin mi?' diye sordum. 'Benim. Görevi ben verdim. Mecburum' karşılığını verdi. 'Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair size emir verildi. Derhal indir o uçakları' dedim. Kendisine anayasal suç işlediğini de söyledim. Bana 'İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor' dedi ve telefonu kapattı. Sonraki aramalarda bir daha açmadı" diye konuştu.
'Üssünden uçak kalkan komutanlar divan-ı harpliktir'

Düğünde, havuz başında toplandıktan sonra bütün generallere dönerek, "Birliğinden veya üssünden uçak kalkan komutanlar divan-ı harpliktir. Derhal herkes birliklerine ulaşsın ve durumu kontrol altına alsın" emrini verdiğini belirten Ünal, şöyle devam etti: "Saat 22.30 civarında dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar aradı. Köprüler tutulduğu için karşıya geçemediğini söyledi. Orada bulunan 18 veya 19 general olarak bir kriz masası kurduk. Bu süreçte birçok telefon konuşması yaptık ve oradaki generaller ellerindeki bilgileri bana aktardı."

Akın Öztürk'le telfon konuşması

Ünal, saat 23.00'dan Akın Öztürk'ü telefonla birkaç kez aradığını ve ona ulaşamadığını belirterek, "Mehmet Şanver, bana onunla az önce görüştüğünü söyledi. Tahminen saat 23.47'de telefonu bana uzattı. Nerede olduğunu sordum. Akıncı'da torunlarla birlikte olduğunu söyledi. 'Uçuşları duyuyorsundur' dedim. 'Evet, gece uçuşu var diye düşünüyorum' karşılığını verdi. Ben de, 'Akın Paşam, saf olmayalım, hangi cuma günü bu saatte gece uçuşu olmuş. Darbe mi yapıyor bunlar. Git kendileriyle konuş, bana da bilgi ver' dedim. Onunla aramda geçen diyalog bu şekildeydi" diye konuştu.
'Çılgınlar gibi bağırıp çıkış yapmamızı istiyorlardı'

Ünal, 23.53'te kapıda 4-5 kişilik Arama Kurtarma İhtisaslı Personel'in (AKİP) belirdiğini ve tam teçhizatlı olduğunu belirterek, ekip lideri Fatih astsubayın da izinde olmasına rağmen karşısında durduğunu söyledi. Gündüz kendisiyle gelen Mustafa astsubayın da tam teçhizatlı olduğunu, sivil Yakup Yiğit'in kendisine tabanca doğrulttuğunu belirten Ünal, "Burada ne arıyorsunuz?" diye sorduğunu, karşılığında "Sizin güvenliğinizi almaya geldik" diye cevap verildiğini söyledi. Ünal, "Ben size böyle bir emir vermedim. Size kim emir veriyor" dediğini, "Bilmiyorum" diye karşılık verildiğini, bunun üzerine de "O halde emir veriyorum. Çıkın dışarı, burada iş yapıyorum" ifadelerini kullandığını kaydetti. Bir süre sonra gelen takviye ekiple birlikte bulundukları yere baskın yaptıklarını anlatan Ünal, yaşananları şöyle anlattı: "Bağırarak ve silah sıkarak bulunduğumuz yere geldiler. Sadece çılgınlar gibi bağırıyorlar ve çıkış yapmamızı işaret ediyorlardı. Ortalık tam bir kaos ortamına dönüşmüştü. Ekibin başındaki binbaşıya yaklaşarak sakin olmalarını söyleyip diyalog kurmaya çalıştım. Bu arada benim özel korumam olan AKİP başı Fatih bana sürekli olarak 'gidelim' diyordu. Plastik kelepçeyle yaklaşan darbecilere fırsat kalmadan dışarı hareket ettik. Fatih astsubayın 'Helikoptere biniyoruz. Acele edelim' gibi sözlerini hatırlıyorum. Motor çalışır durumdaki helikoptere, benim sözde korumalarım ile bindik. Sivil giyimli Yakup Yiğit, tabancası elinde karşımda konumlandı. Sabiha Gökçen'e geldik. Yerde bekleyen kasa uçağının yanına indi."


'Uçağa bindiğimde 'iyi uçuşlar' dedim'

Ünal, Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan uçağa bindirildiğinde, uçaktaki ekibin kendisini İstanbul'a getiren ekip olduğunu gördüğünü ve 'iyi uçuşlar' dediğini, sanıkların beyanlarında iddia ettikleri gibi 'Akıncı'ya gidiyoruz' gibi bir talimatının olmadığını söyledi. Uçağın saat 01.40 sıralarında Akıncı Meydanı'na indiğini anlatan Ünal, "Uçaktan ininceye kadar Akıncı'da olduğumuzu anlamamıştım. Uçaktan indikten sonra Ahmet Özçetin'le (Akıncı Üssü eski Harekat Komutanı Kurmay Albay) karşılaştığım, makam aracı istediğim ve '141. filoya gidiyoruz' dediğime yönelik beyanlar tamamen maksatlı uydurmalardır. Ahmet Özçetin'i 141'inci filoya gittiğimde gördüm. 'Komutanım hoş geldiniz' dedi. 'Hoş bulmadık' diye karşılık verdim. Yürürken, 'bozulmuş ayarları düzeltiyoruz' dedi. Ben de, 'sizin ayarınız bozulmuş Allah sizlere akıl fikir versin' dedim" diye konuştu.

'Gece boyunca hapsedildiğim odada kimseyle görüşmedim'

Filoda bir odaya kapatıldığını ve cep telefonunu burada Ahmet Özçetin'in aldığının belirten Ünal, "Kapılar üzerime kilitlenmeden önce tuvalete gitmek istediğimi söyledim. Özçetin ve iki silahlı AKİP nezaretinde tuvalete gittim. Birkaç saat sonra tekrar tuvalete gitmek için kapıya vurdum. Ses alamayınca kapıyı yumruklamaya başladım. Sonra kapı açıldı. Bu şekilde birkaç kez AKİP nezaretinde tuvalete gidip geldim. Zaman zaman speküle edilen görüntülerim bu koridorda tuvalete geliş gidiş anındaki güvenlik kamera görüntüleridir. Gece boyunca hapsedildiğim odada kimseyle görüşmedim. Fatih Kahraman'ın 'o gece ofise yerleştiğim, her türlü iletişim ortamına sahip olduğum, istediğim zaman dışarı çıkabildiğim' yönündeki beyanları yalan ve iftiradan ibarettir" dedi.

Ünal, Ahmet Özçetin'in, o gece kelepçesiz Akıncı Üssü'ne getirilmesini bahane ederek, kendisini de bu girişimin içindeymiş gibi gösterme gayreti içinde olduğunu ve hakkında verilen beyanların bu gayret içinde verilmiş iftiralar olduğunu da dile getirdi.


'Top taarruzu sesleri aralıklarla öğle saatlerine kadar devam etti'

Ünal, 16 Temmuz saat 08.00 sıralarda Akıncı Meydanı'na uçaklar tarafından top atışı yapıldığını duyduğunu belirterek, "Bu saatlerde başlayan top taarruzu sesleri aralıklı olarak öğlen saatlerine kadar devam etti. Bu seslerin iki yada üç kez kalkışa teşebbüs eden ve içinde Akın Öztürk'ün de bulunduğu helikopterlerin kalkışının önlenmesi için Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) tarafından F-4 uçaklarını görevlendirilmesi ile gerçekleştiğini sonradan öğrendim" dedi.

'Saat 14.20 sıralarında Akın Öztürk geldi'

Saat 14.20 sıralarında tutulduğu odaya Akın Öztürk'ün geldiğini anlatan Ünal, "Metal düğmeli gömlekle resmi üniformalıydı. 'Sen burada mıydın?' dedi. Gece boyunca Genelkurmay Başkanı ile birlikte olduklarını, darbeyi önlemeye çalıştıklarını, halen müzakerelerin devam ettiğini, sivil savcıya değil askeri savcıya teslim olmayı teklif ettiklerini, bu arada iki kez helikopterle ayrılmaya teşebbüs ettiğini ancak ateş açıldığı için kalkış yapamadığını söyledi. Genelkurmay İkinci Başkanının da karargahta olduğunu söyleyerek, yanına gitmemizi istedi. Ben kabul etmedim. Helikopterle Akıncı Üssü'nden ayrılamayan Akın Öztürk'ün bizlerle birlikte ayrılmayı planlamış olabileceğini tahmin ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

'Elimi öperek af istedi'

Ünal, Akın Öztürk ayrıldıktan sonra astsubay Yılmaz Bahar'ın yanına geldiğini belirterek, "Elinde meşrubat ve pasta ile içeri girdi. 'Komutanım bizi affedin. Biz vatan haini değiliz, iki yıldır bizi kafanızı koparacaklar diye korkuttular' dedi. Elimi öperek af istedi. Gözleri yaşardı. Ben de asıl affın devlete ait olduğunu ifade ettim, ayrıldı. Bir süre sonra gelerek telefonlarımı bıraktı. Telefonu alınca önce Eskişehir'i aradım. Bombalama için teşekkür ettim. Kimin planladığını sordum. 'Ortak akılla planlandı' diye cevap verildi" dedi.

Çok konuşulan görüntülerin yaşandığı anı anlattı

Saat 16.30 sıralarında Akın Öztürk'ün tekrar yanına geldiğini anlatan Ünal, "Bana, 'Orgeneral Yaşar Güler'le geldik, kendisi dışarıda, gidiyoruz' dedi. Akın Öztürk'le birlikte koridorda yürüyerek çıktık. Üzerinde çok spekülasyon yapılan Öztürk'le birlikteki kamera görüntüsü bu ana ait görüntülerdir. Dışarı çıktığımızda Yaşar Paşa ile kucaklaştık. Yanında Korgeneral Yıldırım Güvenç de vardı. Birlikte odalara girdiğimizde her odada bir generalin elleri bağlı olarak bulunduğunu gördük" diye konuştu.

'FETÖ'nün 26 sortilik uçuşuna 48 sortilik jet uçuşuyla karşılık verildi'

Daha sonra komutanlarla durum değerlendirmesi yaptıklarını ve akşam saatlerinde Başbakanlıkta yapılan toplantıya katıldığını belirten Ünal, "FETÖ'den arınacak tedbirlere ağırlık verdik" ifadelerini kullandı. Beyanında o gece yaşananlarla ilgili bir değerlendirme yapan Ünal şunları söyledi: "Saat 04.53'den itibaren karşı hava harekatı başlatılmış. Sırasıyla Erzurum, Dalaman, İncirlik, Balıkesir, Afyon ve Eskişehir meydanlarından kalkın uçaklarla önce havadaki uçaklara müdahale edilmiş, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakanın talimatına uygun olarak Akıncı Meydanı'nın uçak kaldırılmaz hale getirilmesi için önce pistlere top taarruzu, sonra bombalama yapılmıştır. Saat 08.03 itibariyle Akıncı Meydanı'ndan değil uçak helikopter dahi kaldırılmaz hale getirilmiştir. FETÖ darbe teşebbüsünde bulunanların gece boyu 26 sortilik jet uçuşuna karşılık 48 sortilik bir jet uçuşuyla baskı kurulmuştur."

'Darbecilerin başlattığı hava harekatı yine Hava Kuvvetlerince bastırıldı'

Ünal, FETÖ mensuplarının başlattığı hava harekatının yine Hava Kuvvetlerince bastırıldığını vurgulayarak, akşam 22.03'de başlayan hava faaliyetinin 10 saat sonra sabah 08.03'de sonlandırıldığı ifade etti. Ünal, beyanlarının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray ve avukatların sorularını yanıtladı. Ünal, duruşmanın ikinci bölümünde sanıkların sorularını yanıtladı.