'Apo’yu alan Türkiye Gülen’i neden alamıyor?'

'Apo’yu alan Türkiye Gülen’i neden alamıyor?'

Birgün yazarı gazeteci Nevşin Mengü, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanışının 20'nci yılında FETÖ lideri Fethullah Gülen'in neden yakalanamadığını sordu.

Birgün yazarı gazeteci Nevşin Mengü, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanışının 20'nci yılında FETÖ lideri Fethullah Gülen'in neden yakalanamadığını sordu.

Nevşin Mengü, gazeteci Murat Yetki'nin kitabından alıntılar yaparak, "Kitabı keşke iktidar sahipleri de okusa" dedi.

İŞTE MENGÜ'NÜN YAZISI:
Murat Yetkin’in Kurt Kapanı adlı kitabı, Öcalan’ın yakalanışının yirminci yılında yeniden piyasada. Kitap çıkar çıkmaz kendinden epey bahsettirdi. Kitapta Öcalan’ın Türkiye’ye getiriliş detayları adım adım, detaylar ve anekdotlarla anlatılmış.

Kitabı okumak şundan faydalı, birincisi ‘eski Türkiye’nin’ eksik gedik ve hatalarına rağmen, bugün anlatıldığı gibi basiretsiz ve beceriksiz olmadığını görüyorsunuz. Niyetim, kör ölür bademli gözlü olur misali, vah eski Türkiye ne güzeldi edebiyatı yapmak falan değil. ‘Eski Türkiye’nin hiç de matah olmayan tarafları hepimizin malumu. Ancak Türkiye aradan geçen 20 yılda, devlet mekanizmasını ve ciddiyetini yitirmiş görünüyor.

20 yıl önce Türkiye’nin ciddiye alındığını, komşuları ve Avrupa nezdinde ağırlığı olduğunu ve o dönemde, her gün başka bir şey diyen, sürekli öfkeyle oturup zararla kalkan değil de, eğer Türkiye bir şey diyorsa onu yapar, şeklinde algılandığını ve bu bağlamda rasyonel bir aktör olarak algılandığını hatırlıyoruz.
İkincisi, insan ister istemez Öcalan’ın getirilişi ile Fethullah Gülen’in getirilemeyişi üzerine kıyaslama yapıyor kitabı okurken. Türkiye, Gülen’i istiyoruz derken acaba artık ciddiye mi alınmıyor? Devlet mekanizması eskiden olduğu gibi işlemediği için Türkiye Gülen’i istemeyi mi beceremiyor? Kitabı okurken ister istemez benim aklıma bu sorular geldi.

Apo’yu alan Türkiye Gülen’i neden alamıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ATV haber ortak yayınında, “FETÖ ABD’de yargılanan birisi değil şu anda. FETÖ’yü ülkemizde onunla ilgili bu kadar verilmiş kararlar var, 85 dosyayı gönderdik. Sadece deporte edecek, gönder, dostluğumuzu görelim” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin bilmem kaç yüz dosyayı Amerikan makamlarına gönderdiğini de biliyoruz.

Ancak acı gerçek şu, hali hazırda Türkiye kaçışan tavuk gibi, bir oraya bir buraya koşan bir görüntü sergiliyor, bugün dediğini yalanlayan, bugün başka yarın başka yapan bir ülke konumunda. Şu haliyle Türkiye’nin ciddiye alınması biraz zor görünüyor. Gülen’in iadesi ile ilgili mesele de aslına bakarsanız tavsamış görünüyor.

Kitapta Murat Yetkin, Ecevit ile yaptığı söyleşi sonrası, “Ecevit’in sözleri Türk idare sisteminde kararların aslında ne kadar muğlak süreçlerle alınabildiğini, ancak yine de, bir kez alındı mı, sonuna dek gidildiğini gösteriyordu” diye izlenimini aktarmış. Şu anda kararlar nasıl alınıyor, hiç bir süreç şeffaf olmadığı için bilmiyoruz. Sadece son sözü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediğini biliyoruz.

Ancak alınan kararlar iki güne bir değişebiliyor. Brunson asla serbest kalamaz dedikten sonra Brunson’ın salıverilmesi. “Katil Esed” diye Türkiye kendini yerden yere attıktan sonra, “E bir şekilde görüşürüz anlaşırız canım”, tavrına bürünmesi, aklımıza gelen en basit örnekler.

Kitapta bir de rahmetli Demirel’in sarf ettiği önemli bir cümle var. Demirel, “Mübarek ile Mısır ile hep iyi bir diyaloğumuz oldu. Bu diyaloglar çok önemlidir, faydalıdır” diyor. “O gün ona küstüm bugün buna sataştım” politikası kısa vadede oy topluyor evet ama uzun vadede zarar veriyor. Kitabı keşke iktidar sahipleri de okusa.