Arkadaşları dalga geçiyordu... 30 yaşına kadar hastalığına teşhis konulamadı

Arkadaşları dalga geçiyordu... 30 yaşına kadar hastalığına teşhis konulamadı

Cinsiyet hormonlarıyla ilgili sorunlar nedeniyle ergenliğe girmeyi engelleyen Kallmann sendromuyla dünyaya gelen Uygur Öztürk, Türkiye’deki diğer Kallmann hastalarını arıyor. “Farkında Kallmann Gerek” sloganıyla vakıf kurmak üzere yola çıkan Öztürk, hastalığını anlatan bir de kitap yazmış.

Kallmann sendromu doğuştan olan ve erkeklerde 10 binde bir, kadınlarda 50 binde bir sıklıkta görülen bir hastalık. En basit anlatımla, cinsiyetle ilgili hormonlarla ilgili sorun nedeniyle ergenliğe girmeyi engelliyor. Koku alamama sorununun da eşlik ettiği hastalıkta, cinsiyetle ilgili gelişim aksıyor. Doğu Türkistan’da doğan ve büyüyen Kallmann hastası Uygur Öztürk (37), hastalığıyla barıştıktan sonra “Ben Kallmannım Küçük Penisli Bir Erkeğin Hayat Hikayesi” adlı kitabında kendi yaşadıklarını detaylarıyla ve çekinmeden paylaştı. Şimdi de diğer Kallmannlarla bir araya gelmek için yarın Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki The Seed’de bir toplantı düzenleyecek.

2017 yılında vizyona giren Beyaz Balina filminin yapımcı ve yönetmeni de olan Uygur Öztürk, hastalığı nedeniyle koku alamama, ergenliğe zamanında girememe, yüz hatlarının kadınsı olması, sesin ince kalması, testislerin inmemesi, penisin büyümemesi, adem elmasının olmaması gibi belirtileri yüzünden hastalığını gizlemek zorunda kaldığını anlatıyor. Doğu Türkistan Aksu şehrinde doğan Öztürk, burada Aksu Urumçi’de kurduğu yapım şirketiyle klipler ve filmler çekti. 2006 yılında ülkesinden ayrılıp Türkiye ve Hollanda’da yaşayan Öztürk, 2011’de Türkiye vatandaşı oldu.

30 YAŞINA KADAR TEŞHİS KONMADI

Ailenin ilk erkek çocuğu olan Öztürk, vücudunun akranları gibi gelişmediği fark edilince hekime götürülür. Sık sık hemcinslerinin alaylarına maruz kaldı. Ancak hastalığına Kallmann denmesi için uzun zaman geçmesi gerekti. Hollanda’daki hastanede hastalığının adını ilk kez duyduğunda 30 yaşına yaklaşmıştı.

Neyse ki doğru tanı ve tedavi hastalığı kontrol etmede büyük bir adımdı. Öztürk, “Bendeki bu eksikliğin aslında bir hastalık, daha doğrusu, nadir görülen bir sendrom olduğunu öğrendiğimde, ‘Aynı kaderi paylaştığım benim gibi binlerce başka insan da var, yalnız değilmişim’ diye gerçekten çok sevinmiştim. Çünkü o zamana kadar benimle aynı durumda olan başka bir insan yok zannediyordum. 10 senedir tedavime devam ediyorum. Ömrümün sonuna kadar da devam edeceğim” diye konuştu.

'UTANCIMI PAYLAŞTIM'

Hastalığıyla ilgili en mahrem konulara dahi kitabında girmekten kaçınmayan Öztürk, “Artık kendimle barışmayı ve bugüne kadar kimsenin bilmesini istemediğim, erkek olarak utanç duyduğum hayatımı paylaşarak, gerçeklerle yüzleşmeyi istiyorum. Sadece iç sesimi dinledim” diyor: “Doğru tedaviye başlayarak geçmişin sınırlanmışlık hissinden çıkıp, daha iyi hissettiğim yeni bir hayata adım attım. Renksiz hissettiğim dünyam sanki birden renklendi.”