Demirel’in gözüyle İyi Parti

Demirel’in gözüyle İyi Parti

Her fırsatta Tayyip Erdoğan’a, ‘siyasi selam çakan’ Meral Akşener ile ilk mukayese, muhalefetle, özellikle de Bahçeli ile yapılacak. Bu da 8 artı bir ışıklı İyi Parti’yi her geçen gün MHP’lileştirecek. Peki CHP’nin durumu ne olacak? Demirel’in bağlantısı ne? İşte ayrıntılar…

Yurt gazetesi yazarı Süleyman Kılıç,  toplumun kredi açtığı Meral Akşener ve partisinin AKP gibi gürül gürül gelmediğini, kendi alanlarını ‘yırtarak, zorlayarak’ açmak zorunda olduklarını yazdıktan sonra, İYİ Parti’nin görünen yapısıyla CHP’ye zarar veremeyeceğini kaydetti. Kılıç, “Rahmetli Demirel, ‘ekonomi nasıl?’ diye soranlara, ‘iyi’ diye cevap vermişti. Peki, iki kelime ile özetlersek sorusuna da, ‘iyi değil’ cevabını yapıştırmıştı” anekdotunu da aktardı.

Süleyman Kılıç, ‘Demirel’in gözüyle İyi parti’ başlığıyla kaleme aldığı yazıda, “Umarım Tayyip Erdoğan’dan Abdulkadir Aksu, Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Mehmet Dülger, Ahmet İyimaya başta olmak üzere DYP ve ANAP misyonunun temeli olan Demokrat Parti seçmenini koparırlar. Kullanabilirse avantajı büyük. Çünkü Erdoğan, kendisini ve partisini milli görüşçü eski arkadaşlarına emanet ediyor. Kendini güvende hissetmiyor” görüşünü aktardı. Kılıç, şunları yazdı:

“Peki, ‘iyi’ parti bunu başarabilecek mi?

Konuşmak için erken. Toplum Meral Akşener’e ve partisine kredi açacak.

Ama AKP gibi gürül gürül gelmiyor. Hele hele Tayyip Erdoğan’ın çıkışı gibi bir hava yok. Boşluk da yok. İyi Parti ve Meral Akşener kendi alanını ‘zorlayarak, yırtarak’ açmak zorunda.

İlk söylemlerine bakıldığında partisini ismi gibi söylemleri de ‘dengeci’.

İyi peki iyi olmak yetiyor mu?

Adil olacaksın, güçlü olacaksın…

‘Dokuz ışıktan esinlenerek…’

Kısaca özetleyelim.

Amblem ‘dokuz ışık’tan esinlenerek, güneşin yanında ‘sekiz’ ışık, ortadaki büyük Işık olarak da İyi Parti’yi sayarsak, dokuz ışık eder.

Kurucuları da Koray Aydın gibi isimleri çıkarsak çoğu MHP’nin C takımı.

Rahmetli Demirel, ‘ekonomi nasıl?’ diye soranlara, ‘iyi’ diye cevap vermişti.

Peki, iki kelime ile özetlersek sorusuna da, ‘iyi değil’ cevabını yapıştırmıştı.

CHP’yi etkiler mi?

Benim etkiler mi, tereddütlerim tamamen dağıldı.

İyi Parti bu yapısıyla CHP’ye zarar vermez.

Veremez.

Kim ne derse desin karşımızda 15 yıldır AKP’nin ‘tek adam’ iktidarı ile ‘çatır çatır’ kavga eden bir CHP örgütü var.

Çatır çatır, göğüs göğse mücadele eden bir adalet ve demokrasi savaşçısı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu var.

Her fırsatta Tayyip Erdoğan’a, ‘siyasi selam çakan’ Meral Akşener ile ilk mukayese muhalefetle yapılacak.

İlk mukayese Devlet Bahçeli ile olacak.

Bu da 8 artı bir ışıklı İyi Parti’yi her geçen gün MHP’lileştirecek.

CHP örgütleri kendisine gelecek.

Bir Meral Akşener var, ama. Ama’sı da var.

Özellikle temsil ve performans konusunda Kılıçdaroğlu ile Akşener mukayesesi başlayacak.

Bu da CHP’nin aslında iyi muhalefet yapacağının bir göstergesi olacak.

‘Arkadaşımız Cihan Güner’in deyimiyle…’

Temsilde sıkıntı yaşanması durumunda da önce hayal kırıklığı ardından da başta Koray Aydın ve Ümit Özdağ olmak üzere haklı çıkışla iç çelişkiler umarım çatışmaya dönmez. Kurucular Kurulu Ruhat Mengi’den, Ayşe Sucu’ya kadar çok çelişkili insanlardan oluşuyor.

İyi Parti'nin adı önce kalp içinde Anadolu olan Türkiyem idi. Akşener ve kurmayları Türkiyem isminin Evren döneminde çıkan kanun ve kararlarla Bakanlar Kurulu'nun kararına bağlı olmasını siyasi polemik yapmayı tartıştı. Ancak Süleyman Soylu dersine iyi çalışmıştı. Aracılara bu konudaki Yargıtay kararı ortaya çıkınca vaz geçmek zorunda kaldı.

Böylece Türkiyem isimi ve amblemi arkadaşımız Cihan Güner'in deyimi ile 'feyk' hale geldi. Akşener bu sefer yeni parti kuruluşlarında yaşanmayan bir gelenek başlattı, kuruluş dilekçesini bizzat götürdü. Bu tavrı da yadırganmadı değil.”

Erdoğan’ın vahim yanlışları

Evet, Türkiye ne bir İngiltere ne de Almanya olamadı. Ama Türkiye bir Mısır hele hele bir Libya da değil. Olamaz da. Yüzde 90 oy alsanız da olamaz.

Her anlamda olamaz. Kusura bakmasın ama Tayyip Erdoğan yönetimi ‘güvensizlikten’ dolayı her geçen gün daha da içine kapanıyor. Milliyetçi söylemler arttıkça bu kapanma hızlanır. Erdoğan da Milliyetçi söylemlerin dozunu artırıyor.

Türkiye bir İran değil. Uzun süre direnebilir mi?

Umarım direnir.

Türkiye dış dünyadan beslenen bir ülke. Batı kızsa da İran Petrolüne doğal gazına muhtaç. Yıllarca içine dönük yaşayabilir. Türkiye’de içine kapanması halinde dayanacak doğal zenginlik yok ki.

ABD ile kavgalı.

İsrail ile çekişmeli.

Katar ile yaşanan krizde Suudi Arabistan tavır koydu.

Peki, Rusya ile ne pazarlık içinde olarak mali destek alacaksınız?

ABD ile dosyalar savaşı

YURT Gazetesi kesinlikle ihtilallere karşıdır. FETÖ Darbesi’nin de karşısındadır. Ama FETÖ Ana Davası’nın hemen hemen 78 sanığının tamamı yurt dışında iken, FETÖ ile nasıl mücadele edeceksiniz ki?

Diplomaside her şey açık açık konuşulmaz.

Türkiye’de yaşanan ihtilallerin arkasında hep yabancılar oldu. Fethullah Gülen nerede? O zaman ABD bunun bir yerinde. Ama iş Erdoğan’ın ‘Ben de bizdeki belgeleri açıklarım’a gelmişse durum vahim.

Belgeler savaşında kim kaybeder?

ABD mi? İnşallah!

Benim dikkat çektiğim, belgeler savaşı sonun başlangıcıdır.

ABD ile ilişkilerde sonun başlangıcı.

AB ile de. Ama kafayı İngiltere’nin suskunluğuna taktım. Bir dostum dedi ki Kraliçe suskunsa, duruma hâkimdir. O sebeple suskundur.

Kuzey Irak referandumu Suudiler’in işi mi?

Hatırlarsanız Mesut Barzani ile anlaşmazlığın temelinde Kuzey Irak’ın bağımsızlık referandumu olmadığını Kerkük ve Musul olduğunu söylemiştim.

Söylediklerim doğrulanıyor. İran da Türkiye de Kerkük ve Musul’a dolaylı bağımsızlık istiyor. Eee orada da petrol var.

Bu çapsız referandumda iktidar eski alışkanlıkla İsrail’i suçladı. Bence yanlış. En hafif değim ile eksik.

Selefi ve Şii mücadelesinde Suudlar ön almak için Kuzey Irak sorunu çıkararak İran’ın başını ağrıtmak istiyor.

Çünkü İran prensip olarak sıcak savaşı sınırından hep uzak tutmaya çalışıyor. Suriye’den tek mülteci kabul etmedi. Ama milyarlarca dolar harcadı Suriye’de Lübnan’da. İran sadece İsrail ile mücadele etmiyor, Suudi ile de mücadele etmiyor. Tabii onlar da.

Türkiye Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da aslında Rusya ve İran ile yarışmaya çalışıyor. Bu gerçekçi değil. Anlamlı da değil. Batı dediğimiz tek dişi kalmış canavar Osmanlı’yı Ortadoğu’dan çıkarmak için 600 sene uğraştı. Birinci Dünya Savaşı Osmanlı topraklarını parçalama, ikincisi de paylaşma kavgasıdır. Tayyip Erdoğan ABD ve AB ile ilgili tespitlerinde haklıdır. Endişelerinde de. Ama buna karşı koyacak gücü yoktur. Asıl metal yorgunluğu kendisindedir. AKP’yi ve partiler düzenini yerle bir ederek aslında kendisini tek 2019 alternatifine mahkûm ediyor.

Büyükşehir Belediye Başkanlarını devre dışı bırakarak 100 il ile büyük şehir belediyelerini bütün şehir haline dönüştürerek örtülü federasyona göz kırpıyor. Seçilmiş Valiliğe de. Yanlışı buradadır.

Ortadoğu Ahmet Davutoğlu’nun yazdığı kuramsal, politikayla gitmez.

Çare büyük koalisyon ve yıkılan ülkeleri imar

Erken mahalli seçim

Çare basit. Parlamenter sisteme dönüş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi önce erken mahalli seçim.

Ardından da genel seçim. Türkiye dışarı da sıkıştığında hep seçim sopasına sarılmıştır. Bu sebeple erken seçim geliyor. Meral Akşener’in partisini kurmasını bekliyordu. Oldu. Erdoğan’ın MHP ile 3. Milliyetçi Cephe’yi uzun süreli götürmesi mümkün değildir.

Çare erken mahalli seçimdir.

Ve de Büyük Koalisyon..

AKP ve CHP’nin Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda iş birliği şarttır.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘kutuplaşmadan’ uzak durarak güvensiz, hırçın uzlaşmaz muhalefet lideri gibi davranmaktan hemen vazgeçmelidir.

Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir lider Türkiye için şanstır.

Başbakan Binali Yıldırım da mühendis kafasıyla olaylara realist ve çözüm odaklı bakmaktadır. Müspet bir devlet adamıdır.

Çözüm Büyük Koalisyondadır.

Hedef Suriye’yi yeniden imar etmek için iç barışa hizmet etmektir. Büyük Koalisyondan kastım hükümet etmek değil. Ulusal çıkarlarda birlikte olmaktır. Açık tavırdır.

‘Eyyy CA-HA-PE’ demeden. ‘Eseddd’ diye ortalığı titretmeden.

Sayın Cumhurbaşkanım.

Niye bağırarak konuşuyorsunuz.

Sağır mı var Allah aşkına.

Siz bağırarak değil, kucaklayarak geldiniz, sevgiyi ve uzlaşmayı adaleti, kalkınmayı vaat ederek geldiniz.

Lütfen hep AKP Genel Başkanı olarak değil de Cumhurun reisi olarak davranın.

Sevgiyle ve sağlıkla olalım. Ama hep birlikte.."