DİSK: Nevruz, zalimleri hep beraber yenmenin ortak sembolüdür

DİSK: Nevruz, zalimleri hep beraber yenmenin ortak sembolüdür

DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Genel Başkanı Kani Beko Nevruz bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

İşte DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Kani Beko’nun Nevruz bayramı dolayısıyla yayınladığı mesaj:

Halkların, toplumların tarihinde, ortak sevinçlerin, üzüntülerin ve mücadelelerin ifadesi olup coşkuyla kutlanan, özel önem taşıyan ve kuşaktan kuşağa aktarılan günler vardır. Ortadoğu, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bu coğrafyada, farklı kültürlerden halkların ortak günlerinin en önemlilerinden biri kuşkusuz Nevruz Bayramıdır.

Nevruz bir yandan ortak bir bayram olması nedeniyle, barışın ve kardeşliğin sembolü haline gelmişken, bir yandan da ortak umutların, ortak mücadelelerin ve karanlıktan hep beraber çıkışın, hep beraber kurtuluşun, zalimleri hep beraber yenmenin ortak sembolüdür.

Tarih boyunca zalimlerin en büyük korkusu, halkların bir araya gelmesi, omuz omuza vermesidir. Tarih boyunca bu topraklar tanık olmuştur ki zalimler, halkların birbirine düşmesinden beslenir, kardeşliğinden korkar. Tam da bu nedenle Nevruz, halkların bir araya gelip, omuz omuza verip, kendi baskı ve sömürü düzenlerini tehdit etmesinden korkan zalimlerin hedefi olmakta, birçok zaman tıpkı 1 Mayıs gibi “tehlikeli” ve “yasak” ilan edilmektedir.

21 Mart’a dair destanlardan biri, zalim Dehak’a karşı Demirci Kawa’nın mücadelesini anlatır. Şunun altını çizmek isterim ki, bu çağın en büyük Dehak’ı bölge halklarını birbirine düşüren politikalar sürdüren emperyalist güçlerdir. Bölge halkları birbirine düştüğü ve birbirinden uzaklaştığı sürece, hatta birbirine tehdit olarak baktığı sürece bundan kazançlı çıkacak olanlar emperyalist güçlerdir. Savaş yorgunu olan bu coğrafyada, emperyalist güçlere karşı mücadelenin olmazsa olmazı barışı ve kardeşliği savunmaktır. Barışı ve kardeşliği savunmadıkça kazanan her zaman zalim Dehaklar olacaktır.

Ortadoğu halklarının bilgeliği; emperyalistlerin kışkırttığı ve bölgemizdeki zalimlerin dört elle sarıldığı savaş politikalarından çok daha köklüdür. Bizim acil ihtiyacımız olan, her türlü sorunu, her türlü yasak, korku, yıldırma ve kısıtlamadan uzak biçimde tartışmaktır. Bizim bir diğer acil ihtiyacımız, sorunlarımızı tartışarak, konuşarak çözmemize engel olan kim varsa, onlardan kurtulmaktır.

Bugün maalesef ülkemizde neredeyse hiçbir sorunu tartışarak, konuşarak çözme olanağı bırakılmamıştır. Sorunların konuşulacağı, tartışılacağı en önemli organ olan TBMM’nin yetkileri KHK’lar ile fiilen gasp edilmiştir. Halkın temsilcileri tutuklanmış, böylece halkın iradesi gasp edilmiştir. İktidarın beğenmediği görüşleri savunan kim varsa susturulmak istenmektedir. Akademisyenlerin kanıyla banyo yapmak isteyen mafya üyeleri elinin kolunu sallayarak dolaşırken, çocuklarımız ölmesin diyen barış akademisyenleri yargılanmaktadır. Basın ve ifade özgürlüğü Anayasal teminat altında olmasına rağmen OHAL’de basın yayın organları kapatılmış, gazeteciler tutuklanmıştır. Halkın seçtiği belediye başkanları hukuksuz biçimde görevden alınırken, Türkiye nüfusunun neredeyse yarısını atanmış belediye başkanları yönetilmektedir. Kısacası OHAL, tek sesli bir Türkiye yaratmak için kullanılmaktadır.

Darbe girişimi ile ilgisi açık-seçik kurulmadan, adil yargılama süreçleri işletilmeden 130 binin üzerinde kamu emekçisi ve binlerce işçi işten atılmıştır. Bu insanların başvuracak bir mahkemeleri bile yoktur. Grevler, KHK’lar ile yasaklanmıştır. Türkiye’de işsizlerin çaresizlik için kendilerini yaktığı bir dönemde, işsizlere dağıtılması gereken işsizlik fonundan sermayeye milyonlarca lira kaynak KHK ile aktarılmıştır. Kısacası KHK işçilerin, emekçilerin haklarını da gasp etmek için kullanılmaktadır.

OHAL düzeni yeni bir Dehak düzeni gibi, ülkemizi karanlığa mahkûm etmeye yönelik bir düzendir. Bu düzende hak, hukuk, adalet yoktur. Bu düzende iş, ekmek yoktur. Bu düzende barış ve kardeşlik yoktur. Bu düzende insanca bir yaşamın olanağı yoktur. Eğer bu topraklarda insanca ve kardeşçe yaşamak istiyorsak ilk yapmamız gereken OHAL düzenine son vermektir. Yeni bir günün, kurtuluş gününün, baharın gelişinin en somut anlamı, OHAL düzeninin son bulmasıdır.

Benzer şekilde 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe de emeğin demokrasi talebi damgasını vuracaktır.

Eğer kol kola, omuz omuza mücadele edersek, er ya da geç OHAL gidecek, demokrasi gelecek, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği kazanacaktır.