Leyla Tavşanoğlu yazdı: ‘Bizde de yürekli bir basın patroniçesi çıksa’

Leyla Tavşanoğlu yazdı: ‘Bizde de yürekli bir basın patroniçesi çıksa’

Katharine Graham’ın kaptanlığında Vietnam Savaşı’nın kirli oyununu dünyaya duyuran Washington Post’un o dönem ABD Yönetimiyle yaşadıklarını konu eden “The Post” filmi vizyona girdi. Yurt yazarı Tavşanoğlu, Graham’ı örnek göstererek, “Keşke gün gelse de bizde de böyle yürekli bir basın patroniçesi çıksa” yorumu yaptı.

Yurt Gazetesi yazarı Leyla Tavşanoğlu, Katharine Graham yönetiminde Vietnam Savaşı’nda yaşanan kirli oyunu dünyaya duyuran Washington Post’un, o dönem ABD yönetimiyle yaşadıklarını konu edinen The Post filminden yola çıkarak, “Keşke gün gelse de bizim ülkede de yürekli bir basın patroniçesi çıksa ve her türlü tehdit ve baskıya göğüs gererek halkın doğru haber alma hakkını savunsa” yorumunu yaptı.

Leyla Tavşanoğlu, ‘Bizim basın ders alır mı?’ başlıklı yazısında, şunları kaleme aldı:

“Yıl 1990. Telefonum çalıyor.

Hattın öbür ucunda İstanbul ABD Başkonsolosluğu basın uzmanı rahmetli Bertan Saraçoğlu var.

Diyor ki: “Washington Post’un patroniçesi Katharine Graham, bütün dünyada görev yapan yönetim kademesindeki kadın gazeteciler için bir vakıf kurdu. Women’s Media Foundation (WMF), Türkçesiyle Kadın Medyası Vafkı’nın tanıtım resepsiyonu Washington’da yapılacak. Türkiye’den seni davet etmek istiyorlar.”

Gitmez miyim? Hem de efsane basın patroniçesi Katharine Graham’la tanışma gibi bir fırsat yakalamışken...

‘KEŞKE BİZİM BASINDA DA…’

Çaylak gazetecilik dönemlerimde Türk Haberler Ajansı’nın Dış Haberler Servisi’nde çalışırken Graham yönetimindeki Washington Post’un Başkan Nixon’ı alaşağı eden Watergate skandalını patlatmasını adım adım izlemişken...

Washington’da üç gün boyunca tanışıp ayaküstü de sohbet edebildiğim Katharine Graham’ın nasıl güçlü bir kişilik olduğunu gözlemlediğimde içimden ‘keşke bizim basında da böyle bir kadın patroniçe olabilseydi’ diye söylendiğimi hatırlıyorum.

Katharine Graham’ın kaptanlığında Vietnam Savaşı’nın nasıl kirli bir oyun olduğunu bütün dünyaya duyuran Washington Post’un o dönem ABD Yönetimiyle yaşadıklarını konu eden “The Post” filminin vizyona girmesi bende bu anıları canlandırdı.

Hele de kıdemli siyasetçi, eski milletvekili ve basın mensubu ağabeyimiz Ertuğrul Mat’ın filmle ilgili “Modern Spartaküsler” yazısını okuyunca bu yazıdan alıntı yapmadan olmaz dedim kendi kendime.

Buyurun özetle okuyun:

“Gazetenin bütün kadrosu, sahibesi, yönetim kurulu üyeleri, mali ve hukuk müşavirleri, yazı işleri müdürleri, muhabirleri, sayfa sekreterleri, mürettipleri, linotipçileri, rotatifçileri heyecan içinde beklemektedirler.

Haber yazılmış, mizanpaj yapılmış, erimiş kurşun linotip haznesine dökülmüş, dizgi operatörünün parmakları tuşlara dokunmuş, erimiş kurşunlar kurşun gibi harflere dönüşmüş, sayfa bağlanmış, sadece rotatifin düğmesine basılması iradesi gerek...

‘KARARI VERECEK BİR KADIN…’

Onun bu gücünü hep kıskanmış bir hissedar... ‘Sen bu kararı veremezsin. Verebilecek olsaydın baban gazeteyi kocan Philip’e değil sana teslim ederdi. Philip yaşasaydı gazeteyi düşünürdü’ diyordu...

Hukuk müşaviri ‘Haber kaynağımız, yayın yasağı getirilen New York Times ile aynı ise ulusal güvenliği ihlalden yüce divana gideriz’ diye kanun maddeleri sıralıyordu…

Mali müşavir ‘Daha dün Borsa’da Washington Post için gong vuruldu. Hisseler yere çakılır, mahvoluruz’ diye yırtınıyordu…

Yayın müdürü ‘Biz gazeteciyiz. Halkın aldatılmasına seyirci kalamayız’ diye bağırıyordu...

Gazetenin en kıdemli iki yazarı ’Bu haber neşredilmezse istifa ederiz’ diye dayatıyordu…

Başkan Lydon Johnson’ın Adalet Bakanı’nın gazeteyi tehdit telefonları devam ediyor, avukat ‘Ömrümüzü hapishanelerde tamamlayacağız,’ diye yırtınıyordu.

‘O GECE O KADIN…’

O gece o kadın, büyük baskı altında olmasına rağmen kararını açıkladı: “Elimizdeki halkı yanıltan belgeleri bütün tehditlere rağmen yayımlayacağız. Çünkü Anayasa’nın ek 1. Maddesi ‘Kongre ifade ve basın özgürlüğünü, insanların barışçıl bir şekilde toplanmasını veya devletten şikâyetçi olmalarını kısıtlayacak kanun yapamaz’ demektedir.’

Kadının adı Katharine Graham’dı…

Rotatif dönmüş, New York Times’dan sonra Washington Post da Vietnam savaşıyla ilgili insanın kanını donduran belgeleri yayımlamıştı…”

Özetlemek gerekirse tıpkı 21 yüzyıl önce isyan eden kölelerin lideri Spartaküs’ün Romalı generalin eline düşmesinden sonra olanların benzeri ABD’de yaşanacaktı.

21 yüzyıl önce Romalı generalin “Spartaküs kim?” sorusuna bütün isyancı kölelerin teker teker “Ben” diye haykırması gibi ertesi gün ABD’de bütün yerel gazeteler Washington

Post’un haberini yayımlayacaktı.

Açılan dava ise ifade özgürlüğü nedeniyle Washington Post’un aklanmasıyla son bulacaktı.

Yani demokrasi kazanmıştı.

Keşke gün gelse de bizim ülkede de yürekli bir basın patroniçesi çıksa ve her türlü tehdit ve baskıya göğüs gererek halkın doğru haber alma hakkını savunsa.

Acaba mevcut basın ve medya yöneticilerimiz yoğun işlerinden zaman bulup filmi izleseler ya da zahmet edip Katharine Graham’ın “Personal History: Katharine Graham” isimli otobiyografisini okusalar kendilerine ders çıkarırlar mı?”