YURT’UN yeni kalemi ‘Merhaba’ dedi

YURT’UN yeni kalemi ‘Merhaba’ dedi

‘Sokağın Sesi’ köşesiyle yazılarına başlayan Elif Doğan Şentürk, bir 19 Mayıs günü Ankara Hipodrom Meydanı’nda, ‘güneşten kopanlar’ın, sahnede Livaneli ile birlikte hep bir ağızdan, seslendirdikleri ‘Merhaba’ türküsüyle başlayan coşkuyu kaleme alarak, okurlarına ‘Merhaba’ diye seslendi.

YURT yazarlar ailesine katılan Elif Doğan Şentürk, ‘Sokağın Sesi’ köşesiyle yazılarına başladı. Şentürk, ilk yazısında, bir 19 Mayıs günü Ankara Hipodrom Meydanı’nda, ‘güneşten kopanlar’ın, sahnede Livaneli ile birlikte hep bir ağızdan seslendirdikleri ‘Merhaba’ türküsüyle başlayan coşkuyu kaleme alarak, okurlarına da ‘Merhaba’ demiş oldu.

‘Merhaba’ başlıklı yazısında, Elif Doğan Şentürk, şunları yazdı:

“O ne güzel bir gündü. Oluk oluk akıyorlardı, güneşe dem tutanlar.

Mamak’tan, Altındağ’dan, Sincan’dan...

Bir tılsım ve iki kelime yetmişti, aydınlığa koşanların harekete geçmesine.

‘Güneşle Geliyoruz’ diyen Atatürkçü, laik ve demokrat 100 binler sığmadı Ankara’nın göbeğine.

Çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek aynı heyecan, aynı coşku ve aynı umutla doldurmuştu Hipodrom meydanını...

VE İŞTE O AN:

Türkülere; umut, cesaret, mücadele yükleyen bir dev, adeta karanlığı yırtarak çıktı sahneye.

Güneşten kopanlar, hep bir ağızdan, yüreklerinin içindeki kırlangıçların kanat çırpışlarını da seslerine katarak o türküyü söylemeye başladılar.

Sahnede Livaneli vardı ve “Merhaba” türküsüyle başlamıştı coşku.

19 Mayıs günüydü,

Meydanda 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak, emperyalizme vuracağı tokadın fitilini ateşleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukları vardı.

O ne büyük bir merhabaydı, hep bir ağızdan söylenen.

Sokaklar, caddeler, meydanlar, bu büyük cumhuriyet korosunun birer enstrümanıydı sanki.

Yer-gök, merhaba diyordu gelecek güzel günlere.

Yüz binler; “biz emperyalizmi kovanlarız, biz cumhuriyeti kuranlarız, biz medeni kanunu yapanlarız...

Biz varız ve işte buradayız” mesajını, üç hecelik bir kelimeyle vermişlerdi, Merhaba...

İŞTE O GÜN BEN ORADAYDIM

Ve o gün öğrendim ki; merhaba; özgürlük demek, cesaret demek, aydınlık demek, adalet demek, Atatürk demek, Cumhuriyet demek...

Ben de sizlere bu köşeden böyle merhaba demek istedim...

Merhaba; özgürlük ve demokrasi bayrağını elinden düşürmeyenler...

Merhaba; Atatürk ve Cumhuriyet sevdalıları...

Merhaba; atanamayan öğretmenler...

Merhaba; Soma’da ölüme mahkûm edilenler...

Merhaba; karanlıkta ıslıkla yürüyenler...

Merhaba; kalemlerini satmadıkları için hapis yatan gazeteciler...

İçimdeki sıcaklığı en güzel şekilde özetleyen mısralarla:

“Acıda kahırda çekmiş geliyor

Güneşten boşanmış kopmuş geliyor

Bir ışık selidir, sökmüş geliyor

Nazım Usta, coşkun sele merhaba…”

Bundan böyle “Sokağın Sesi” köşesinde sizlerle buluşacağız...”