​Gericilik dönemi...

Her şey o ilk üç günlük suskunluk sürecinde planlandı. 7 Haziran seçimlerini takip eden o üç günden söz ediyorum. Biz yenilgi karşısında şoka girdiler derken, onlar ayrıntılı ve ince bir plan üzerinde çalışıyordu. Koalisyon görüşmelerinin nasıl çıkmaza sokulacağına, kazara da olsa bir CHP-MHP koalisyonuna yol açmamak için görevin CHP’ye asla verilmemesine, muhtar toplantılarına, seçimin tarihine, ilan edilecek tatile, yapılacak hilelere, kurulacak saate, öldürülecek insanlara kadar her şey o ilk günlerde düşünüldü...
Ve Suruç’taki bombayla plana ‘start’ verdiler...

***

Çok acı yaşadık. Düşünemez hale geldik. Etrafımızda gencecik bedenler paramparça edilirken ne düşünebilirdik ki? İstese de o kadar kötüleşemeyecek insanlar, kötülüğün tahayyül edemeyecekleri hallerine hep hazırlıksız yakalanacaktır. Belki insan türünün zayıf noktası da bu:
Kötülük karşısında planlı hareket edememek...
Savunmasızdık.

***

Bütün bürokratik kurumları, Anadolu Ajansı’nı, MİT’i, polisi, Yüksek Seçim Kurulu ve Yargı’yı bitişik nizama sokmuşlardı. Geriye halkı terörize etmek, yıldırmak kalıyordu.
Şiddeti artırdılar. Kentleri bombalayarak, çocukları katlederek insanları canından bezdirdiler. En ufak demokratik tepkiyi boğdular ve sokak muhalefetini ezdiler.
Polis marifetiyle saldıramayacakları Ankara mitinginde bir bomba daha patlattılar. İnsanları sokağa dökülemeyecek hale getirdiler.
Seçim hilelerini bu cinnet ortamının üzerine kurdular. Baskın seçim sonuçlarıyla tüm bir toplumu afallattılar. Sesini çıkaramaz kıldıkları toplumun düşünebilen kesimlerini yalanın büyüklüğü, planın gaddarlığı karşısında felce soktular...
Seçimi ve sonuçlarını kurguladılar...

***

Seçim hırsızlığı bir vakadır. Birkaç ay sürede böylesine büyük bir farkı hiçbir sosyolog açıklayamaz zira.
Daha ilk andan itibaren, yani o baskın seçim sonuçları gelmeye başladığında, hile iddiaları da yağmur gibi yağdı. Her yerde üçkağıtçılık yapıldı, oylar çalındı. CHP ve HDP’nin bariz oynanmış olan seçim sonuçlarına yüksek sesle itiraz bile edememiş olması ayrı bir vakadır.
Hoş, kim gidecek üstüne, hangi YSK ve hangi Yargı değiştirecek bu sonuçları?
Ve evet, bir kısım oy milliyetçilik, bir kısım oy istikrarsızlık ve savaş tehdidiyle alınmıştır. Hile ve tehditle ‘seçim’ yapılmıştır.
Kime şikayet edeceğiz?
İşte bu yüzden, ‘parlamenter demokrasi’ dedikleri şey, bu ülkede bir sirk gösterisine, bir hokkabazlık zanaatına dönüşmüştür.

***

Ne yazık ki, önceki akşam itibarıyla çok ağır bir gericilik dönemi başlamıştır. Zaten tahrip edilmiş olan toplumsal doku, gericiliğin tam anlamıyla esiri olacaktır. İşçi sınıfı ve emekçilerin bütün mevzileri dağıtılacak, demokrasi mücadelesi çok gerilere savrulacaktır. Doğal yıkım genelleşecektir...
Anlayacağınız, artık ‘normal’ süreçler işlemeyecektir. Bu süreçlerde, zor zamanların devrimciliğini hatırlamak gerekir. ‘Demokrasi’ yanılsaması altında devrimcilerin pek çok refleksi körelmiş olsa da, siyasi hafıza canlıdır.
İrade ve cesaret var mı? Göreceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar