Gıda - Hastalık İlişkisi Üzerine Bir Kitap: 'YEMEZLER'

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar, ‘Yemezler: Bilimsel Verilerle Gıda - Hastalık İlişkisi’ adını verdiği kitabında önemli konulara değiniyor. ABD’de kullanılan antibiyotiklerin çoğunluğunun tavuk, sığır vb. hayvanlara verildiği biliniyor. Ülkemizde de, tavukçulukta hayvanlara birinci günden başlayarak antibiyotik verildiği, bu alandan kişilerce ifade ediliyor. Dizdar yeni yayınlanan bu kitabında, piliçlerin çabuk pişmesinin körpe olmakla ilgili olmadığını yazıyor. Bunu doğuran nedeni, ‘kollagen’ denilen ve jöle oluşturan maddenin antibiyotik kullanımı nedeniyle oluşmamasına bağlıyor. ‘Kollagen’ eksikliği ise, birçok hastalığa yol açıyor.

Kitaptan bir bölüm sunmak istiyorum: “Bir hafta sonu anneannemizle otururken, kızımın üzerinde et kalmamış bir tavuk budunu ısrarla kemirmekte olduğunu gördüğümde (o zamanlar piliçleri tavuk zannediyordum) ‘Kızım onda yenecek bir şey kalmamış ki, nesini kemiriyorsun’ diye sordum.  Kızım ‘Baba, ekleminden et fışkırıyor’ diye yanıtladı. Bu cevap, hayatımda beni en çok hüzünlendiren sözlerden biridir, bir çocuğun masumiyetini ifade eder. Zira, dokusu gereği eklem içinden et çıkamaz, et kirişle sonlanarak kemiğe yapışır, eklemin içi bunlardan tamamıyla yalıtılmıştır. Bunun üzerine, kemirmekte olduğu budu ve sonrasında hiç dokunulmamış bir başkasını detaylıca inceledim. Eklemin içinden bir şeyler çıktığı doğruydu, ama bu et değildi, daha çok romatizmal eklem hastalıklarında görülen fibroz dokulara benziyordu. Kızım kemirdiği romatizmal dokuları et zannetmişti, hüznümün nedenini umarım iyi anlatabiliyorum”.

‘Endüstriyel tarım’ doğayı yok etmekle kalmıyor, insan sağlığına da büyük darbeler indiriyor. Yavuz Dizdar’ın ‘Endüstriyel Bilim’ adını verdiği bir olgu var. Bilim çevrelerini büyük şirketler kendilerine bağlıyor. Üniversiteler bugün dünyanın her ülkesinde patent üretmeye destek veriyor. Bu ise, her zaman toplum ve ekoloji için iyi sonuçlar vermiyor. Dizdar şunları yazmış: “Aydınlanma öncesi Engizisyon’u, artık ‘Batı Akademisi’ tarafından temsil edilmektedir. Alternatif düşüncelerin tartışılmasına ve gelişmesine asla izin vermez”.

Kitabın arka kapağında “Bu kitap, tüketiciyi marketler aracılığı ile uzun ömürlü gıdaya mahkûm eden endüstriyel üretim anlayışının insanları nasıl hasta ettiğini anlatmak amacıyla, zorunlu olarak yazılmıştır” cümlesini görüyoruz. Kitap bol miktarda bilimsel yayına atıfta bulunuyor ve sanırım epey etki doğuracak.    


Önceki ve Sonraki Yazılar