GiT ME Li LER!

Merhaba Sevgili okuyucularımız,

Bu gün köşemde sizlerden gelen sorulara yanıt veremeyeceğim ne yazık ki. Çünkü Cumartesi gününden beri o hain saldırının şaşkınlığı, elemi ve öfkesi içindeyim. Önce her elem verici benzer hadise de olduğu gibi ilk şokun etkisiyle ne yapacağımızı bilemez haldeydik.

İlk akla gelen Ankara’da olduğu bilinen, ya da tahmin edilen arkadaşları arayıp sağlıklarını sorgulamak oldu. Bu arada bizi de arayıp Ankara’da olup olmadığımızı soran arkadaşlarımız oldu. Ardından o kahredici ölü sayımı başladı 20-30 diye başlayıp giderek arttı. Bu gün haber bültenlerinde resmi açıklamaya göre 97 ölü ve yoğun bakımda olan yüzlerce yaralımız var.

Gazetelerde kaybettiklerimizin yaşam öykülerine yer verilmiş. Her kesimden insanımız var işçi, öğrenci, memur, işsiz, sendikacı, parti üyesi, hiçbir örgütsel bağlantısı olmayıp da sadece barışı haykırmak için orada olan binlerce insanımız. Kadın, erkek, çocuk.  Ana, baba, eş, evlat, kardeş, yeğen, torun, arkadaş, sevgili, yoldaş hepsi parçalandılar, katledildiler.

Tıpkı Suruç’ta, Diyarbakır’da olduğu gibi.

Ben bu ülkede ilk gençlik yıllarımda 1980 öncesi Türkiye’sini de yaşamış biriyim. Ne yazık ki ülkemizde pek çok kitle katliamına şahit oldum. Maraşlar, Çorumlar, 1 Mayıs 1977, 16 Mart Beyazıt, 1980 sonrası Madımak ilk aklıma gelenler. Bunlar belirli bir dönemin maksatlı katliamları idi çoğu” faili meçhul” kalsa da müsebbipleri bizce malumdur.

Tıpkı son yıllarda ülkemizde yeniden ve fazlasıyla yaşanılan bu kitle katliamlarının gerçek sorumlularının kimler olduğunun açık ve net bilindiği gibi.

Emperyalizmin yarattığı ve sözde Din adına savaştığı iddiası ile ortaya çıkan bu ucube örgütleri kimler destekleyip ülkemizin başına bela etti? Ortadoğu’da liderliğe ülkemizde padişahlığa öykünen ama tüm hesapları Bağdat’tan dönen bu günün muktedirleri değil mi?
Kendi ekonomik ve politik şahsi çıkarları uğruna ülkeyi kan gölüne çevirmekten dahi kaçınmayanlar bunlar değil mi?

Ülkemizde yaşanılan bunca olumsuzluktan, Cumhuriyet tarihinin en fazla kayıplı iş cinayetlerinden, kitle katliamlarından kendilerine hiçbir sorumluluk üstlenmeyip oturdukları koltuklara daha sıkı sarılanlar bunlar değil mi?

Ama o koltuklara sarılmakla haklılar çünkü son dönemde bu ülkeye, bu ülkenin insanına karşı o kadar çok suç işlediler ki o koltuklardan indiklerinde başlarına neler geleceğini çok iyi biliyorlar.

Şimdi önümüzde mezhepsel, etnik ayrımcılığı körükleyip ülkemizi kan gölüne çeviren ve savaşın eşiğine getiren bu ölü sevicileri, bu din tacirlerini tarihe gömmek için bir fırsat daha var. Bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz.

Bu toprağın insanları barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşam sürdürebilmek için bunlardan kurtulmanın tek yol olduğu gerçeğini artık görmelidir. Kimse bunlar giderse işim, gücüm bozulur ekmeğim aşım olmaz kaygıları ile bunlara kerhen oy vermemelidir. Ülke değerlerini satıp, savıp yarattıkları suni refah zaten sona erdi. Ama kimse kaygıya kapılmasın bu ülkenin değerleri hepimize yeter.

Ama önce ülkeyi Ortadoğu batağına sürüklemeye çalışan ve bu uğurda insanlarımızın katline sebep olanlara dur demeliyiz.

Yaralarımızı saracağımız, birlikte barış içinde aydınlık günler için herkes vatandaşlık bilinciyle 1 Kasım’da sandıklara koşmalıyız ve bununla da kalmayıp oylarımıza sahip çıkmalıyız.

Unutmayalım bunlar bu ülkenin yönetiminde kaldıkları sürece kan ve gözyaşı dinmeyecektir.  O halde tek çözüm var GİTMELİLER!

Önceki ve Sonraki Yazılar