Çağdaş bir liderimiz olsa (!)

Keşke milletin temel değerlerine sahip çıkan, ülkenin tamamını refah ve huzura kavuşturmak, kalkınmayı sağlamak, demokrasiyi geliştirmek, eksiksiz bir hukuk devleti ile ülkemizi güçlendirmek, şartlar ne olursa olsun, milletimizin tarihi medeniyet yürüyüşüne kılavuzluk etmeyi şeref addeden çağdaş bir liderimiz olsa.. Keşke hiç bir hizmet kademesinde ayrımcılığa asla tenezzül etmeyen, asla popülizme kapılmayan, günü kurtarmaya dönük bir siyaset çizgisi üzerinde olmayan çağdaş bir liderimiz olsa... Keşke hesap verebilirlik duygusu hayat anlayışının esası olan, bir bölgenin, bir toplumsal zümrenin, bir sınıfın siyasetini yapmayan, Milletin gücünü kendi gücüne tahvil etmek gibi bir vefasızlığa, sadakatsizliğe izin vermeyecek çağdaş bir liderimiz olsa...

Keşke Türk Milleti’nin en önemli kazanımının Cumhuriyet olduğuna inanan, hukukun üstünlüğü ilkesini savunan, akıl, bilim ve tecrübenin yol gösterici olduğunu benimseyen çağdaş bir liderimiz olsa... Keşke Milli irade, demokrasi, bireyin temel hak ve özgürlükleri ve ahlakiliği, siyasi yönetim anlayışının temel referansları olarak kabul eden çağdaş bir liderimiz olsa...Keşke Türk Milleti’nin ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan, geçmişten gelen değerlerimizi koruyarak, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve hatta onu aşabilmek için uygun faaliyetlerde bulunmayı, siyasi hayatının zemini kabul eden çağdaş bir liderimiz olsa...

Mesela; keşke “insan” merkezli olsa, insanın huzuru, mutluluğu, güveni ve sağlığı, çalışmalarının hedefini teşkil etse. Ve en üstün hizmetin insana hizmet olduğuna inanan çağdaş bir liderimiz olsa...Keşke bütün insanlarımızı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ismi altında büyük bir aile, diğer devletleri kendi sınırları içinde komşu aileler olarak kabul eden, sulh içerisinde bir arada yaşamanın, insana verilen değerle mümkün olacağına inanan çağdaş bir liderimiz olsa...Keşke insanların farklı inanç, düşünce, ırk, dil, ifade etme, örgütlenme, ve yaşama gibi doğuştan var olan tüm haklara sahip olduklarını bilen ve saygı duyan, farklı olmanın ayrışma değil, pekiştirici kültürel zenginliğimiz olduğunu kabul eden çağdaş bir liderimiz olsa... Keşke hukukun “güç” ten değil, “güç” ün hukuktan kaynaklandığına inanan, adil yargılama hakkını ve hak arama özgürlüğünü korumayı amaçlayan çağdaş bir liderimiz olsa...Keşke partisindeki görevlendirmelerde ve seçimlerde; parti içi demokrasiyi ve üyelik hukuk kurallarını gözeten, liyakati, ehliyeti ve güveni en başta aranacak belirleyici ölçütler olarak kabul eden, çağdaş bir liderimiz olsa...

KAĞIT ÜZERİNDE VAR(MIŞ)
Değerli Yurt okurları, yukarıda okuduğunuz “keşke” ile başlayan ve millet olarak özlem duyduğumuz temennilerin tek kelimesi bile bana ait değil, özetleyerek AKP tüzüğünden alıntı yaptım. İnternetten www.akparti.org.tr sitesine giriş yapın. AK PARTİ TÜZÜĞÜ (2012 değişiklikleriyle) başlığı altında, Genel Başkan ve Başbakan Tayyip Erdoğan imzalı giriş yazısını ve çok etkileyici çağdaş bir yönetim anlayışına haiz AKP tüzüğünü lütfen okuyun... Okurken tebessüm ettiniz değil mi? Sanırsınız İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin (SAP) tüzüğü...

Yıllardır yandaş gazete ve televizyon kanallarında, miting alanlarında, balkonlarda, bu çağdaş tüzükten alıntılar yaparak göz bağcılık yaptılar. “Yaradandan ötürü yaradılanı sevdik” dediler, “bütün Türkiye’yi kucaklayacağız” dediler, “ileri demokrasi” dediler ve bu masallarla milletin bir bölümünü uyuttular. “Laiklik karşıtı” eylemleri nedeniyle ceza aldılar. Andımızı kaldırdılar, milli bayramlarımızın coşkusunu anlamsız, saçma nedenlerle yok ettiler, T.C. ibaresini tabelalardan söktüler, “Türk Milleti” ifadesini bir kez olsun ağızlarına almadılar. Atatürk anıtlarına çiçek konulmasını bile yasaklarken, asılan posterlerine ceza kestiler. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde Atatürk’e ve İnönü’ye ağza alınmayacak hakaretler ettiler. Türk Ordusu’nun en değerli kahraman subaylarına kurulan iğrenç “kumpas” tuzaklarına göz yumdular, onlar zindanlarda çile çekerken, can verirken “müstahak” dediler. Evrensel hukuk sistemi yerine kendi hukuk sistemlerini kurdular, aleyhlerinde çıkan yargı kararlarını “tanımıyoruz” dediler, mahkemelerin “yürütmeyi durdurma kararlarını” hiçe sayarak “güçleri yetiyorsa yıksınlar” dediler... Vurgun, talan, hortumculuk, avanta, rüşvet ve milyon dolarlık hırsızlık iddiasıyla çocuklarıyla birlikte suçlandılar. Bu suçların açığa çıkmasına panik içinde ve hukuku hiçe sayarak izin vermediler. Bu iddiaları araştıran dürüst kamu görevlilerine hakaretler ederek ya görevden aldılar ya da sürgüne gönderdiler. İnsanların dil, din, ırk, ifade, örgütlenme ve yaşama gibi doğuştan var olan haklarına saygı göstermediler. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi ayrıştırdılar, ifade ve basın özgürlüğünün önünü kestiler. İnsanların yasal protesto ve gösteri haklarını binlerce polis, TOMA, kimyasal tazyikli su, gaz bombası ve öldürücü gerçek mermilerle zalimce engellerken, bölücü PKK eylemlerini hoşgörü ve sempati ile uzaktan seyrettiler...

Şimdi AKP’nin tek satırını bile uygulamadığı çağdaş tüzüğünü lütfen bir kere daha okuyun, çelişkiyi görün. Ülkemizde 13 yıldır asla “huzur” olmasa da, meğer kağıt üzerinde Çağdaş bir liderimiz var(mış) da bizim haberimiz yokmuş (!)

Önceki ve Sonraki Yazılar