Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Güç zehirlenmesi

AKP-MHP yönetimi ortaklığıyla gündeme getirilen ve 16 Nisan’da da halkımızın oylayacağı rejim değişikliğinin temel gerekçelerinden biri “güçlü Türkiye”.

Ancak, kuvvetler ayrılığı ilkesini yerle bir edecek; yürütme, yasama ve yargı alanında partili cumhurbaşkanını tek yetkili kılacak ucube rejimin bunu nasıl sağlayacağı konusunda bir işaret yok.

Gücün kaynağı ne olabilir? Zengin doğal kaynaklar, katma değeri yüksek üretim ve ihracat, güçlü bir eğitim alt yapısı, nitelikli beşeri sermaye…

AKP iş başına geldiği dönemde enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 67 düzeyindeymiş bugün yüzde 75’lerde. Şubat 2017 itibariyle elektrik üretiminin yüzde 35,5’i doğalgaz, yüzde 18,8’i ithal kömürden sağlanmış. Enerji için bağımlıyız.

AKP hükümetleri döneminde verilen dış ticaret açığı 900 milyar dolar üstünde. İhracat içinde ileri teknolojili ürün ihracatının payı oranı yüzde 3 düzeyinde. İhracatın ithalata bağımlılık oranı yüzde 50’lerde ve bu oran bilgisayar-veri işleme makinelerinde yüzde 67, demir-çelikte yüzde 69, gübre sektöründe yüzde 72 seviyesinde. İhracat için dışa bağımlıyız.

Türkiye’nin dış borcu AKP hükümetleri döneminde 130 milyar dolardan, 284 milyar doları özel sektörün olmak üzere 404 milyar dolara çıkmış durumdadır. Ve Türkiye yalnızca 2016 yılında 32 milyar dolar cari açık vermiştir. Turizmin çöktüğü bu dönemde borçların döndürülmesi ve cari açığın finansmanı için dışa bağımlıyız.

Genç nüfus, ancak nitelikli bir eğitim ve araştırma fırsatı, istihdam olanağı sağlanırsa zenginlik olabilir.

2017 Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda 40 soru üzerinden fen bilimleri ortalaması 4,6, matematik ortalaması 5,1’dir. PİSA sınavlarında çocuklarımız son sıralarda yer alıyor. Türkiye’de bugün işsizlik yüzde 12,7 ile rekor kırarken, her 4 gençten biri işsiz…

Peki, Türkiye nasıl güçlenecek?

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan sıklıkla “her ile üniversite kurduk” diye övünüyor. Ancak yine bu dönemde dört kez müfredat değişikliği yapılarak eğitimin içi boşaltılmış, üniversiteler tek tipleştirilmiş ve susturulmuştur.

Türkiye’nin nitelikli üniversitelerinden biri olan ODTÜ, öğrencileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto ettiği için cezalandırılmıştır. Hatta Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarından ve bugün milletvekili olan Aydın Ünal, terör operasyonlarına atıf yaparak, “ODTÜ’ye de öyle girilir” diyebilmiştir.

Özgür aklın, özgür düşüncenin kurumları olması gereken, üretime akıl ve yenilik katması beklenen üniversitelerin, terör operasyonlarıyla hedef gösterildiği bir anlayışla, Türkiye nasıl ileri teknoloji üretecek, nasıl güçlenecek?

Aynı Aydın Ünal’ın “yalan” üzerine yazısını okuyunca; getirilmek istenen tek adam düzeni ve “Güçlü Türkiye”nin nasıl bir yer olacağıyla ilgili endişelenmemek mümkün değil. Bir de bunun üzerine Dışişleri Bakanı ve İçişleri Bakanlarını ekleyin!

Dün itiraz eden, eleştiren gençler için ODTÜ’ye “Tank ve TOMA’larla girilmesini” tavsiye eden zihniyet, bugün de rejim değişikliğine itiraz eden, eleştiren, “Hayır” diyen vatandaşlar için “terörist” yaftalaması yapmaktan çekinmiyor.

Peki ya rejim değişikliği geçtiğinde; söyledikleri yalanlara önce kendileri inananlar, yasama, yürütme ve yargı gücünü kendinde toplamış tek adama hangi tavsiyelerde bulunacaklar? Ve o tek adam ne adım atacak?

***

Türkiye’nin denetimsiz, kontrolsüz tek adamla güçlenmesini beklemek; hele de günümüz dünyasının “güçlü” ve “gelişmiş” ülkelerine bakıldığında, ham hayaldir. Son 15 yıllık dönem de bunun için önemli bir göstergedir.

Yüzlerce yılda ve büyük acılardan geçerek oluşan ortak akıl; hukuk, demokrasi ve özgürlüklerin her zaman doğru yol olduğunu gösteriyor.

Ama rejim değişikliğiyle Türkiye tam tersi bir yola sokulmak isteniyor.

Türkiye’nin önü tıkanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar