CHP PM Üyesi Pınar Uzun'dan Yurt Gazetesi'ne özel açıklamalar!

CHP PM Üyesi Pınar Uzun'dan Yurt Gazetesi'ne özel açıklamalar!

CHP PM Üyesi – Genel Merkez Yöneticisi Pınar Uzun son dönemde kadına yönelik şiddeti Yazarımız Abdullah Ağırkan'a değerlendirdi.

CHP PM Üyesi – Genel Merkez Yöneticisi Pınar Uzun son dönemde kadına yönelik şiddeti Yazarımız Abdullah Ağırkan'a değerlendirdi. Toplumsal cinsiyet eşitliği, demokrasi ve özgürlükleri ön plana alan bir sürece vurgu yapan Pınar Uzun, sorunların temelden çözümünde kadınların daha fazla siyasette olması gerekliliğine dikkat çekti…


Kadınlar siyasetin merkezinde olacak 

* Kadına Yönelik şiddet neden artıyor sizce? 

Pınar UZUN: 

Siyasi iktidarın eylem planında kadına yönelik şiddetle mücadele konusu yer almıyor. 

18 yıldır devlet dilini tüm kadınları aşağılayan kötücül bir yaklaşımla şekillendiren ve dolayısıyla emniyet ve yargının da kadına yönelik şiddet gerçeğiyle mücadele ciddiyetini soğutan kadın düşmanları tarafından yönetiliyoruz. 

Erkek şiddeti kadının yaşam hakkına, eğitim hakkına, çalışma hakkına, özgür bir özne olmasına tahammülü olmayan gerici iktidarın kadın düşmanı politikalarından beslenirken iktidar da erkeği önceleyen, kadın ile erkeğin eşit olmadığına inanan ilkel bir düşmanlıktan besleniyor. 
Bu düşmanlığın en açık ve güncel örneği İstanbul Sözleşmesi’ni şeytanlaştırma gayretleridir.

Devlete şiddetin hedefinde olan herkesi koruma, şiddeti önleme, suçluyu cezalandırma sorumluluklarını hatırlatan ve zorunlu kılan İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284 sayılı yasayı, nafaka hakkını hemen her gün güdümlü tartışma programlarının kadrolu erkeklerine karalatan siyasi sorumsuzluk kamuoyunu yasalardan daha fazla etkiliyor.

Gerek kamusal alanda gerek özel alanda şiddetin tüm çeşitleriyle karşılaşan kadınlar için koruyucu niteliği ve suçu önleyici yaptırımlarıyla uygulanmasını talep ettiğimiz sözleşme ve yasalara tutunarak yaşam hakkımızın korunmasını kendi çabamızla sağlamaya çalışıyoruz. 

Kadınları, çocukları hiçbir ayrım gözetmeden koruyacak olan bir mekanizmaya karşı çıkanların, kadına yönelen şiddetin tüm çeşitlerinin ortakları olduklarını görmek ve göstermek gerek.

* Toplum Yaşamında Kadının yeri tam olarak nerde?

Pınar UZUN: 

Bireylerin cinsiyet, siyasi görüş, inanç, sosyal statü ve etnik köken baz alınarak ayrıştırılmadığı bir toplumsal düzen; herkesi eşit derecede kucaklayan, toplumsal cinsiyet eşitliğine gerçekten inanan ve savunan, gençlerin ve kadınların eşit haklar mücadelesini özümseyen ve destekleyen yönetim anlayışıyla mümkün.

Ekonomiye katılımı zorlaştırılan, iş gücünün parçası olmaktan alıkoyulan, eğitimde ve istihdamda yer bulamayan kadınların üretim ve bölüşüm gibi toplumsal olması gereken süreçlerden de koparıldıklarına şahidiz. 
Mesleki yeterliliği elinde bulunduran üniversite mezunu kadınların çoğu, egemen ataerkil toplum anlayışının çalışma hayatına yansımalarıyla da mücadele ediyorlar.

Çalışma hayatına katılan kadınların büyük kısmına ucuz iş gücü olarak bakan ya da kadınları sosyal güvenceden yoksun, kayıt dışı çalıştırılabilecek kesimler olarak görerek kadınların emeğini sistemli olarak değersizleştirenler mevcut siyasetten cesaret alıyorlar.

Kadın çalışanlar erkek çalışanlara kıyasla hem ücret hem de yan haklar konusunda dezavantajlı durumdalar.

Ezici çoğunluğumuz düşük ücretlerle, esnek çalışma koşullarında, iş çevresinde dışlanarak, kimi zaman asgari ücrete bile tabi olamayarak ve iş güvencesinden yoksun şartlarda çalışıyoruz.

Maalesef bugün iktisadi, siyasi, sosyal alanların tamamında kadınları eşitsizlik ve şiddet çıkmazına sıkıştıranların yön verdiği toplumsal yaşamda konumumuz sorunlu.

Zira erkek bir dünyanın değirmenine su taşıyanların ve ataerkil kapitalizme güç katanların iktidarında toplumsal yaşamda hakkaniyetten söz etmek güç olsa da kadın hareketi hak arayışını yükseltmeye devam ediyor.

Tarihte bedel ödeyen ve direnen kadınların özne olma mücadelesi Türkiye’de hala sürüyorsa durup düşünmemiz gerek. Üzerine düşünmekten kaçanlar, kadınların imge veya meta değil özne oldukları gerçeğiyle sarsılmaya başladılar bile.

* Siyaset Kurumu ve hukuk sistemi nasıl bir çözüm bulmalı sizce?

Pınar UZUN: 

Kadına yönelik şiddetin abartıldığını, kadınların iş arayışının işsizliğe yol açtığını, kadın ve erkeğin eşit olmadığını söyleme cüreti göstererek kadını küçümseyen ifadeleriyle hem eşitlik ilkesine saldıran hem de kadına yönelen şiddeti meşrulaştırmaya çalışan egemenler çözümün değil sorunun kaynağı aslında.

Kolluk güçleri şiddet mağduru bir kadına “ölene kadar ölümden korkma” diyerek adeta alay ederken politik karar alıcılar herhangi bir sorumluluk almıyorlarsa ortada hayati düzeyde sorunlu, kadına düşman bir zihniyet var demektir.

Kadına yönelik tüm şiddet biçimlerine karşı, şiddetin başladığı ilk andan itibaren suçlunun caydırıcı cezalarla muhatap edilmemesinin adalet duygusunu yok ettiğini söylemek zorundayız.

Mahkemelerin adil olmayan kararları erkek şiddetini kucakladıkça, içeriğinden saptırılan yasalar suçluları değil kadınları cezalandırmaya devam ettiği müddetçe şiddetin önlenmesi mümkün değil.

Sistematik şiddet, işkence, hakaret, tehdit, şantaj, ısrarlı takip gibi suçlar kanunlar baz alınarak gereken yaptırımlarla cezalandırılmıyor.

Uzaklaştırma kararına ve yasal mevzuata güvenen şiddet mağduru sayısız kadın, şiddetin erken dönemlerinde emniyet ve yargı tarafından önemsenmedikleri için katledildiler.

Siyasi iktidar, hukuk ve kolluk güçleri kadına yönelik şiddet karşısındaki tutumunu değiştirmek mecburiyetinde.


* Temel olarak nasıl bir çözüm öneriyorsunuz kadın siyasetçi olarak?

Pınar UZUN:

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nde de belirttiğimiz gibi öncelikli devlet politikası olmak zorunda.

Özellikle görmezden gelinen ev içi şiddeti, toplumun ve yargının genel kabulleri kategorisinden çıkarmak acil ihtiyacımız.

Kadın cinayetlerine zemin hazırlayan söylem ve politikaların sahiplerine rağmen hukukun ve siyasetin cinsiyet eşitliğinden yana ve şiddetin karşısında koruyucu, önleyici, etkin tavır almasını İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayarak sağlamalıyız. 

Daha önce de ifade ettiğim gibi; kadınları evin bir parçası olarak görenlerin, kadın siyasetini tahakküm altına almak isteyenlerin, kadınlar iş aradığı için işsizliğin yükseldiğini iddia eden siyasilerin, işçi alımlarında liyakati değil cinsiyeti önceleyen erkek yöneticilerin, kadınları ikinci cins olarak görenlerin ve erkek yargının karşısında haklıyla haksızın tüm tartışmalarında olduğu gibi geri adım atmayan güçlü bir iradeyi büyüterek kadınların eşit haklar mücadelesinde fırsat eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği mevziimizi de güçlendireceğiz.

apo-2.jpg